Politika Çeviri İspanyolca
1,914 parallel translation
Eğer kız zarar görüyorsa biz politika konuşamayız.
No podemos hablar de política si la chica está herida.
- Bu prosedür değil, politika.
Esto no es protocolo. Es política.
Politika ve bürokrasinin Elizabeth'e yaptıklarını gördüm. Ona hiç imrenmiyorum.
Vi lo que le hicieron a Elizabeth los políticos y la cinta roja, no la envidiaba.
Politika, umurumda değil!
No entiendo de política.
- Masada politika yapmayın.
- Nada de política en la mesa.
Nasıl bir politika bu?
No, Sr. Chaudhry. Estoy más cuerdo que nunca.
Capitol Hill'a giderken bürokrasi ve politika işlerinin ağır yürüdüğünü biliyorduk.
Al ir al Capitolio, sabemos que las ruedas de la burocracia y la política se mueven muy lentamente.
Ayaklanmaya karşı uygulayacakları politika bu yöndeydi.
Esta era su política de contrainsurgencia.
Politika dendiği anda, yeraltında yaşayan minik adamlar hakkında öfkeye kapılıp, düşünceleri hem kendi aklına hem de parlamento üyelerinin ve Kraliçe'nin... aklına sokmak için körük kulllanmaya kalkıyormuş.
En este punto, él entraría en una rabia sobre los pequeños hombres que vivieron debajo de la tierra usando un fuelle para empujar pensamientos en su mente, como las mentes del parlamento y la reina.
Prenses Euphemia'ya politika hakkında soru sormak saçma.
Idiota, no le preguntes de política a la Princesa Euphemia.
Daha önce hiç politika işi yapmadığımı ayrıca Demokrat olduğumu söyledim ama umursamadı.
Le dije que nunca había trabajado en política y que además era demócrata, pero no le importó.
Politika.
Reglamento.
Sorun değil ama unutma, politika zamana duyarlı tek olayımız değil.
Está bien. Pero sólo recuerda que la política no es nuestra única cuestión sensible.
Maalesef, içinde bulunduğumuz iş politika.
Bueno, por desgracia, el negocio en el que estamos es en la política.
Politika işindeyiz.
Nosotros estamos en el negocio de la política.
Politika aşk ve savaştır, en azından doğru yaptığında.
La política es amor y guerra, por lo menos cuando lo haces bien.
Politika bir gösteridir.
La política es un teatro.
Politika senin için bir oyun, bir eğlence.
Para ti la política es juego y diversión.
Politika veya kampanya veya yapman gereken konuşma hakkında bir kelime edersen yemin ederim sana bu çatalı saplarım.
Si dices algo sobre política o la campaña, o el discurso que debes dar o lo que sea, juro por Dios que te acuchillaré con este tenedor.
Eve, Jack'e döndüğüm zaman politika konuşmak zorunda değilim akıllıca konuşmama gerek yok.
Cuando estoy con Jack, no tengo que hablar de política. No tengo que hablar inteligentemente.
Edebiyat, bilim, politika, sanat, dil- -
literatura, ciencia, política, arte, lenguas...
Ancak Andreotti ve Cossiga'nın sert politika çizgisi müzakereleri sonlandırdı.
La política dura de Cossiga y Andreotti rompió el diálogo.
Evet, ama hayat sadece politika değil.
Sí, pero la vida no es sólo política.
Başka bir şey değil, ama politika.
No hay otra cosa que política.
Franco, seninle politika tartışmam, sadece spor.
Franco, no discuto de política con Ud, si quiere hablamos de deportes.
Kişisel olarak sorumlu olduklarına da inanmıyorum. ... ya da politika sahnesinden silinmeleri gerektiğine.
No creo que sean personalmente responsables ni que deban desaparecer de la escena política.
- Evet, kötü olan politika.
- Sí, la política es mala.
Aynen böyle, Kevin Cole politika dışında.
Así no más, Kevin Cole no se mete en política.
Ben vatandaşlık sınır ihlali için bir ödül olmalıdır demiyorum. Ve yasadışı göç bu ülkenin karşı karşıya olduğu ana sorun değildir demiyorum. Ama Oscar ve Blanca Ramirez bir politika değiller.
No digo que la ciudadanía sea un premio por cruzar la frontera... y no digo que la inmigración ilegal no sea el mayor problema del país... pero Oscar y Blanca Ramírez no son una política.
- Ve politika yok.
Y nada de política.
Politika yok.
Sin políticos.
Politika veya mesela Zaragoza'daki adi papazın infazı hakkında. Sen söyle.
Algo político o la decapitación del sacerdote putrefacto en Zaragoza o ¡ vamos!
Bana'Bayan Merra, bize kalsa yayımlardık, ama üniversite bir bayanın politika hakkında yazmasını uygun görmüyor'dediler. Onlara göre evimde oturup dokuz çocuğuma ve iktidarsız kocama yemek pişirmeliyim.
"Señorita Merra, si fuera por nosotros, la contrataríamos al instante pero la universidad pública que una mujer escriba y piense en política..." Porque, por supuesto debería estar en casa cocinando para mis 9 niños gordos y mi marido impotente.
Politika hep ilgi çeker.
La política está ahí.
-.. durdurun demesi onun geri dönmesini engeller - Politika hakkında.. .. düğmeli kıyafetler giymek dışında pek birşey bilmiyorum.
No sé mucho de política sólo que es la única ocasión en que se puede usar botones.
Brazilya'da az şey var, ama Amerika'da çok şey öğrenebilirsin. Ama gerçekten ekonomi, psikoloji, politika öğrenmek istiyorsan ülkede yaşamalısın.
En Brasil, sólo se puede aprender un poco sobre Estados Unidos, para aprender de verdad sobre la economía, la psicología, la política, debes vivir en el país.
Bugünlerde politika böyle işliyor.
Así funciona la política hoy en día.
Ebeveynleri şiddet içeren bir suçla itham edilen çocuklar için özel bir politika geliştireceğiz.
Desarrollaremos políticas dirigidas a niños cuyos padres se les acusa de algún crimen violento.
Bu John Stewart herkesin favori politika komedyeni!
El cómico político favorito de todos.
Politika önerilerinize tamamen katılıyorum.
Estoy totalmente de acuerdo con las sugerencias de sus politicas.
IOA yeni bir politika başlatıyor.
La IOA está iniciando una nueva política.
Bu konuya dair en önemli politika Gıda ve İlaç Dairesi tarafından yayımlandı.
El artículo más importante fue publicado por la FDA, la Administración de Drogas y Alimentos.
- Yani, Beyaz Saray FDA'dan, GDO'ları özel bir regülasyon rejimine tabi tutmayacak bir politika belirlemesini mi talep ediyor?
Eso significa que la Casa Blanca le pidió a la Agencia que redactara una política según el cual los OGM no serían sometidos a una reglamentación específica.
Politika Geliştirme Komiser Vekili.
¿ comisionado adjunto para la reglamentación?
Bu politikaları ben kaleme almadım. Michael Taylor, Politika Geliştirme Komisyonu Vekili, FDA, 1991-1994.
No soy el autor de la reglamentación, es falso.
Yani şey... bunlar kesinlikle yanlış... Michael Taylor, Politika Geliştirme Komisyonu Vekili, FDA, 1991-1994. - FDA'da çalışmaya 1991 Temmuz ayında başladı.
Él Llegó a la FDA en julio de 1991.
Ve onlar için, genetiği değiştirilmiş gıdaların regülasyonuna dair bir politika önerisi kaleme aldı.
¿ Como les gustaría a ustedes ver los OGM regulados?
... ve bu projeye liderlik etti. Politika oluşturma konusunda önde gelen kişiydi ve projenin tamamlanması için elinden geleni yaptı.
Él era la clase de jefe, de líder la persona de las políticas encargado de hacer funcionar el proyecto
- Politika böyle işler.
- Esto es política.
Bilirsin, birçok politika.
Ya sabes, mucho politiqueo.
Yarına dış-politika konuşmamı tamamlamanız gerekiyor.
Tienen que apurarse con mi discurso sobre política exterior.