Porte Çeviri İspanyolca
673 parallel translation
- Umarım Jekyll bugün formundadır.
- Espero que Jekyll se porte bien hoy.
Eğer bir aslanın resmini çekecekse sadece yanına gidip, gülümsemesini istermiş.
Si quiere filmar un león se acerca y le pide que se porte bien.
Dimdik yürüyün, beyler.
Marchemos con porte, señores.
İnsanların öyle davranmasına yol açan şey ne?
¿ Qué ha hecho para que la gente se porte así?
Yürüyüşün duruşun falan çok kaba.
Eee, sin porte, no camina derecho, ni nada.
Onun sanık kürsüsündeki ifadesi, bu çetin sınav boyunca dimdik duruşu, bu dikkate değer kadının karakterine benim söyleyebileceğim her kelimeden daha iyi işaret etmektedir.
Su propio testimonio en el estrado su porte en esta terrible experiencia muestran el carácter de esta mujer extraordinaria más de lo que cualquier palabra mía podría.
Emri vaki tutumu ve keskin tavırları var Tıraş olmuş, kahverengi saçları
Tiene rasgos bien marcados, porte dominante, va bien afeitado y tiene pelo castaño.
Lütfen içinde hiçbir şey olmadığına dikkatle bakın. Ne kadar sıkıcı! İkinci şapkayı ise zekice bakışlara sahip bu beyefendiye vereceğiz.
Quiero que comprueben que no hay nada dentro y ahora le daremos este segundo sombrero a este Señor con ese porte culto e inteligente que sabrá descubrir si hay cualquier truco.
Tanığı gördükten sonra onun görünüşü ve duruşunu inceledikten sonra patolojik önyargılı olanın bayan olduğu kanaatine varmak gerekir.
Después de ver al testigo, su apariencia y su porte... me inclino a ver como patológica Ia conducta de Ia novia, no Ia de él.
- İyi değil. Eugene korkuyor, halbuki iyi davranıyorum.
Eugene se escabulle aunque me porte bien con él.
Asker gibi görünmek için asker gibi durmalısınız.
Para ello deben tener un porte de soldado.
Porte de Vanves'de Vaugiraud mezbahası bulunur.
En "Porte de Vanves" está el matadero "Vaugiraud".
Porte de Pantin'deki, La Villette pazarı.
"Porte de Pantin", el mercado "La Villette".
- Bir bayan, hanım gibi konuşmalı.
No esté bien que una dama no se porte como tal.
Bana altından kalkabileceğiniz söylendi Bay La Porte.
Bueno, me han dicho que Ud. puede, Sr. Laport.
Fahişe! Bir hanımefendiye benziyorsun.
Prostituta, tienes el porte de una dama.
Artık biraz kartlaşmış olsa da, bir kraliçe edasında yürüyordu.
Era una mujer imponente, con el porte de una reina, aunque ya no estaba en su esplendor.
Evet, 40. 2 kere 20. Porte des Ternes'in yanı.
Sí, calle Detroits, cerca de Ternes.
– Görüyorsunuz işte.
Con buen porte.
Baskam, silah taşıma yasası hala yürürlükte.
Baskam, la ley contra el porte de las armas aun se mantiene.
Tek yapması gereken elbise giyip, terbiyeli davranması.
Bastaría con que se vista y porte decentemente.
Bu kadar! Küçük bir lekesi...
- De este porte, con una pequenha marca en...
Yürüyüş biçimlerinden bile onları tanıyabilirsin.
Se las reconocía por su porte.
Söylediğim ; bir davranış biçiminin veya bir büyük düşesin tavırlarının... beni inandırabileceği, ama... Yanılıyorsunuz, madam. Sizde onu göremiyorum.
También dije que el comportamiento, el porte de gran duquesa me convencería, pero no lo veo en usted.
Neden hala yakışıklısın Brick?
¿ Por qué no perderás tu buen porte, Brick?
Ve Colorado'nun gördüğü en iyi altın madencisiydi.
Era el minero de mejor porte que cabalgaba por el estado de Colorado.
Porte des Lilas.
Porte des Lilas.
Davranışları düzgün. Tavrı saygın.
Con buen porte y condecoraciones.
Her zaman terbiyeli davranmamı ve onun söylediklerini yapmamı istiyor.
Siempre quiere que me porte bien y que haga lo que él cree que es bueno.
Hayırlı işler yapmak için sadece bir bahane.
Apenas un pretexto pa hacer que yo me porte bien.
Yaramazlık yapmayın yoksa Mama sizi azarlar.
No se porte mal, Sr Goda. O Mamá Ie dará unos azotes.
Onurlu, görgülü, zevk sahibi ve iyi terbiye aldığım bir gerçek. Ama birkaç yıl önce paramın çoğunu kaybettim.
La verdad es que yo tengo orgullo... porte, gusto excelentes relaciones... pero perdí todo mi dinero... hace algunos años.
- Ne yaptığımı anlatmadın, değil mi?
- ¿ Sabe que me porté como una niña?
Ona çok kötü davrandım.
Me porté un poco mal con él.
İç Savaşta kullanmıştım.
La porté en la guerra civil.
Sizi ziyaret ettiğimiz o gece, ona yaptığım şey doğru değildi.
Quizá. En cambio, yo me porté muy mal con él la noche que vinimos a verte.
- Çok ayıp bir şey yaptım, değil mi?
- No me porté muy bien, ¿ verdad?
Bırak beni Collins. Beni hiçbir şey yapmadım.
No me porté mal con vosotros.
Dün çok kötü davrandım.
Ayer me porté muy mal.
- Hatalıydım. Ama kimse beni kırbaçlayamaz! - Arkanı dön Bunk.
Me porté mal, muy mal, pero nadie me va a azotar.
O gece çok densizce davrandım.
Me porté como un tonto aquella noche.
Yolun açık olsun.
Que el camino se porte bien con usted.
Cody, trende çok iyiydim, değil mi?
Cody, me porté bien allá en el tren, ¿ eh, Cody?
Sence aptallık mı yaptım?
¿ Me porté como una tonta?
Bu gece berbattım, öyle değil mi?
Me porté como una imbécil, ¿ no crees?
Herkesden çok sana kasıtlı olarak, kötü davrandım.
Me porté peor que cualquiera con Ud. Y a propósito.
Çok kaba davrandım.
- Me porté fatal. - Ha aceptado ir a París.
Sanırım geçen gece çizgiyi biraz aştım.
Sobre la otra noche... Me porté mal.
Bana bakıyor.
Pero ellas admiraban su porte y suspiraban por él.
Aptallık ettim ve dün saçmaladım.
Me porté mal ayer.
İlk seferde çuvalladığında sana nazik davrandım.
Me porté bien cuando rompiste las redes. No me presiones.