Primer Çeviri İspanyolca
53,693 parallel translation
İlk kez aşağı iniyorlar.
Este es su primer descenso.
Hayatında ilk kez uçacak.
Es el primer vuelo de su vida.
Bu yeni türe ilk bakışlarını atmak bir haftalarını aldı ve o zaman bile bir saniyeden kısa sürdü.
Les lleva una semana echar un primer vistazo a la nueva especie, y además, dura menos de un segundo.
Bu yeni perspektif, ekibin dünyanın en az bilinen köşelerinden birindeki gizemli bir cangıl hayvanına ilk bakışını atmasına olanak sağladı.
Esta nueva perspectiva ha dado al equipo el primer destello de luz hacia un misterioso animal de la selva en uno de los rincones menos conocidos de la Tierra.
İlk tehlike işaretinde, güvenli dikenliğe doğru bir koşu koparırlar.
Al primer indicio de peligro salen huyendo hacia las seguras espinas.
Ekip, ilk engelleriyle karşılaştı.
El equipo se ha topado con su primer obstáculo.
Bir anne olarak göğüslemesi gereken ilk büyük zorluk.
Este es su primer gran desafío como madre.
Yavrusu kent dünyasına ilk kez 10 metrelik ürkütücü bir yükseklikten bakıyor.
El primer vistazo de sus pequeños al mundo urbano, desde una terrorífica altura de 10 metros.
Alan Shepard'ın ilk uzay uçuşunu o hesaplamıştı, ayrıca bir çok Merkür ve Apollo görevininkini de.
Calculó el primer vuelo espacial de Alan Shepard, y un puñado de misiones Mercurio y Apolo.
Meksikalı ilk papa.
El primer papa mexicano.
İlk vuruş hep beleştir.
El primer golpe siempre es gratis.
Kabul edişimin bir sebebi de bu zaten.
¿ Quién empujó a quién en primer lugar?
Öncelikle anormal metabolizmanın nedenini öğrenmeliyiz.
Bueno, el primer paso es descubrir qué causa el metabolismo anormal.
İlk randevumuzu hatırlamalısın.
Tienes que recordar nuestra primer cita.
Titremeler GSS'in insan vücudunu ele geçirdiğinin ilk belirtileridir.
Los temblores son el típico primer signo de los síntomas del GSS - apoderándose del cuerpo humano.
İlk konserimin nasıl olmasını istediğimi uzun uzun düşündüm.
Pensé un montón sobre cuál quiero verdaderamente que sea mi primer concierto.
İlk konserimin seninle olmasına karar verdim.
Así que decidí que quiero que mi primer concierto sea contigo.
Commodus daha önceden imparator olan bir babadan olup imparatorluk yapan ilk kişiydi.
Cómodo fue el primer emperador romano nacido de un emperador reinante.
Ve babasının ölümünden birkaç ay sonra onun yokluğundaki ilk hamlesini yaptı.
Y pocos meses después de la muerte de su padre da el primer paso en su ausencia.
Commodus için imparatorluğun desteğini almanın ilk adımı da ordunun takdirini kazanmaktı.
Para Cómodo, ganarse el favor del ejército es el primer paso para asegurarse el respaldo del Imperio.
Önümüzdeki ayın ilk cumartesi günü.
El primer sábado del próximo mes.
Ve bu daha ilk adımdı.
Esto es solo el primer paso.
Ne var ki gladyatör olmak, daha büyük bir planın sadece ilk adımıydı.
Pero convertirse en gladiador sólo es el primer paso de un plan mayor.
Yeni yılın ilk gününden itibaren
Así que, en el primer día del nuevo año,
İlk kez lise balosunda bir kızı öpmüştüm.
Mi primer beso fue en el baile del instituto.
İlk dansta dehşete düşmüştüm, ayağına basıp duruyordum kızın.
Estaba aterrorizado en el primer baile. La pisaba continuamente.
İlk öpüşmeni tekrar yaşayamazsın ama bir sonraki öpüşmeni içeride gerçekleştirebilirsin.
Bueno, no puedes volver a tener tu primer beso, pero puedes tener el próximo justo ahí dentro.
Yani onu kendin öldürmediysen, Bunun önüne geçmek için akıllı olurdun.
Así que a menos que lo matara usted, será lo bastante lista para dar el primer paso.
Zaten bunu önlemek için bir şans verdim.
Ya le ofrecí una oportunidad para dar el primer paso.
İlk günden beri sadece ikisi var.
Han sido solo las dos desde el primer día.
Agent Whitlock sayesinde, Şu anda yapılacak çok az şey var Birinci sorun hakkında.
Gracias al agente Whitlock, hay muy poco ahora que pueda hacerse sobre el primer problema.
Başbakanım!
¡ Primer ministro!
Başbakan.
¿ Primer ministro?
Elebaşı Brian Reader, ilk soygununu 11 yaşında yaptı.
BRIAN READER'EL GOBERNADOR' El líder de la pandilla, Brian Reader, hizo su primer robo a los 11 años de edad.
En iyi soygunu bulmak için sıraladığımız altı soygun arasında ilk katılımcı olarak yatak odalarından bile çıkmayan hırsızları seçtim.
En nuestra misión para calificar seis atracos y determinar cuál es el mejor... para mi primer contendiente, elegí a unos ladrones que nunca abandonan sus habitaciones.
Hadi benim ilk soygunuma dönelim.
Regresemos a mi primer atraco.
İlk soygununda yanında sadece çakısı vardı.
En su primer atraco, su única arma era un pequeño cuchillo.
Öncelikle, ne kadar para çaldılar?
En primer lugar, ¿ cuánto dinero se llevaron?
Ben ilk nefesimi aldığımda, o da almış, ama Kore'de.
Mi primer aliento fue también el suyo, pero en Corea.
Hayatta ilk defa evim dediğim yer.
El primer lugar donde me sentí en casa.
İlk küme biz değil miyiz?
¿ No fuimos su primer clan?
İlk nefesimizi paylaştık.
Compartimos nuestro primer aliento.
Burası duvarın ilk yıkılan bölümünün olduğu yere yapıldı.
Está construido sobre el primer trozo de muro que derribaron.
Jim dediğiniz gibi ilk insan Trol Avcısı'ysa o zaman ondan önceki Trol Avcısı kimdi veya neydi?
Si Jim es el primer Cazatroles humano como dijiste, ¿ quién o qué fue el Cazatroles anterior?
Usta Jim, Troller için yapılan bir tılsımın sahibi olan ilk insan sensin.
Amo Jim, usted es el primer humano en poseer un amuleto diseñado para troles.
İlk insan Trol Avcısı.
El primer Cazatroles humano.
İlk öğün, donmuş bezelye!
¡ Primer plato, guisantes congelados!
Bu daha ilk günüm!
Es mi primer día.
İlk öpüşmemizi mahvedersem ikincisi olmayabilir. Veya üçüncüsü.
Si arruino el primer beso, quizá no logre otro.
İnsan olarak ilk günün bitmek üzere.
Tu primer día como humano casi termina.
Pekala, Schmidt kime çıktysa hediyeyi getirmiş olsa iyi olur, çünkü Winston çıtayı gerçekten çok yükseltti. Ou, işte başlıyoruz, işte başlıyoruz. - İşte başlıyoruz.
Así que obviamente, Gossip Girl os conoce a todos desde noveno grado pero no es lógico que alguien mayor se preocupe de un grupo de estudiante de primer año, así que tiene la misma edad.