Prova Çeviri İspanyolca
3,131 parallel translation
- Yani prova anlamında.
- Para ensayar, digo.
Bu prova stüdyosu gerçekten harika!
¡ Esta sala de ensayo es realmente buena!
Bugün grup dansını hazırlayacağız Yarın da prova yapacağız
Hoy vamos a preparar el baile del grupo, mañana bailarán en tacones.
Margo grubun pazartesi akşamları prova yaptığını söyledi.
Margo dijo que el grupo ensayaba los lunes por la noche.
Evet, evet, herkes yaban mantarı yemişti prova yemeğindeyken ve bu onları biraz paranoyak yaptı yani biraz böyle...
Sí, sí, todos comieron hongos salvajes en el desayuno-almuerzo del ensayo y como que alucinaron de mala manera, así que fue... Sí.
Magnolia'nın yarışma ayakkabıları için alışverişe gitmiştim ya, üç harika seçenek buldum. En güzeli de, prova yemeğimiz için elbise buldum.
De todas formas, fui de compras para los zapatos del certamen de Magnolia, y encontré tres maravillosas opciones, pero la mejor parte es, que encontré un vestido para la cena de ensayo.
1 aydır prova yapıyorum.
He estado ensayando un mes.
Bunu kıyafetli bir prova gibi düşün.
Piensa en ella como si no fuera un juego para el ensayo general.
Prova yemeğinde Kate'e hediye vereceğim ki onlar hakkında söylediklerimi unutsun.
Voy a hacerle un regalo a Kate en la cena de ensayo para que se le olvide el hecho de que hablé mal de ella y de Isabel.
Nedime elbisen için prova ayarlayacak.
Necesita organizar la prueba de tu vestido de dama de honor.
Bu özel bir prova.
Este es un ensayo privado.
Unutma, aynen prova ettiğimiz gibi.
Ahora recuerda, tal y como lo ensayamos.
Cidden prova ettin mi?
¿ Siquiera lo practicaste?
- Rachel her gece prova yapar.
Rachel practica todas las noches.
Okul müzikali için prova yapacağız.
Ensayaremos para el musical de la escuela.
- Koç Sylvester, prova yapıyoruz şu anda.
Entrenadora Sylvester, estamos en medio de un ensayo.
Kesinlikle şimdi zamanı var. Birileri prova yapıyor.
Sin duda ahora es su momento.
Bu... Biz resital için bir sahneyi prova...
Eso es... estábamos en medio del ensayo de una escena
Pekala, prova değildi.
Está bien, no era un ensayo.
Siz ikiniz bu oyunu önceden mi prova ettiniz, nedir.
¿ Ustedes dos ensayaron este pequeño acto antes?
Prova yapmak ister misin?
¿ Entonces quieres ensayar?
Genelde gizli göreve gitmeden önce prova yaparım. Ama belki sadece ben böyleyimdir.
Normalmente repaso las frases antes de una operación encubierto, pero, ya sabes, quizás sea sólo yo.
Ölebileceğim her şekilde prova yapıyordum.
He estado practicando todas las maneras de las que puedo morir.
Bütün gün, sizin için prova yaptılar.
Llevan ensayando todo el día para vosotros.
Çok üzgünüm çocuklar, size söylemeliydim ama halk merkezi prova alanını benim koridorum yapmak istediğinden dolayı... Gidecek hiçbir yerim kalmadı.
Lo siento mucho, chicos, debí decírselos pero el centro comunitario decidió transformar el espacio de ensayos de nuevo en un vestíbulo, así que no tenía a dónde ir.
Berbat değiliz, yalnızca biraz daha prova yapmamız gerek.
No somos muy malos, solo necesitamos un poco de ensayo.
Bir prova yaptık.
Tuvimos un ensayo con vestuario.
Onunla prova yapmış oluruz.
Le prepararemos para eso.
Cumartesi sergilenecek olan okul gösterisini prova ediyormuş.
Lawson estuvo aquí anoche hasta tarde ensayando una obra escolar que se supone es para el Sábado.
Ama prova yaptığı 4 öğrencinin isimleri elimizde.
Pero tenemos los nombres de los cuatro estudiantes que estaban ensayando.
Prova ne zaman bitti?
¿ A qué hora terminó el ensayo?
Broadway'de Kedilerin Dirilişini prova mı ediyor?
Está ensayando una reposición de Cats en el off-Broadway.
Prova yapıyoruz. Hemen!
¡ Ensayamos ahora!
Bence mahkemede vereceğimiz ifadelerimizi prova etmeliyiz.
Creo que deberíamos preparar nuestras declaraciones ante el juez.
- Pekala, bugünlük bu kadar prova yeter.
Vale, oíd los dos, ya vale de ensayos por hoy.
Kendini prova odasına kilitle Ve düblör iste.
Necesitas ponerte firme y pedir un salto de dos.
Buraya alelacele geldim, özrümü prova ediyorum.
Venía corriendo, ensayando mis disculpas.
Michael, Diana Ross'un evinde kalıp prova yapıyordu.
Ahora Michael se quedaba en casa de Diana Ross para ensayar.
Davetiyeler gönderilmiş, orkestra ayarlanmış, Kardeşim aylarca "over the rainbow" u prova yapmıştı.
Bueno, las invitaciones estaba envíadas, la banda estaba reservada y mi hermano había estado ensayando "over the rainbow" durante meses.
O zaman... Prova iptal yani.
En ese caso no hay ensayo entonces.
Yok, prova iptal.
No, el ensayo se suspendió.
İnsan içindeyken prova yapma.
Practiquen en casa.
Orkestramın Hongdae'deki prova stüdyosuna gitmek ister misin?
Soy yo.
- İster Usta Şirin olsun, ister İşçi... - Kalamam, prova vakti.
Ya sea Pitufo Carpintero, el constructor.
Mavi Ay Festivali'nin açılış konuşmasını prova ediyordum!
¡ Estoy ensayando la presentación del festival!
Çok kalabalık oluyordu. Ayrıca grubumla burada prova yapıyoruz.
Subía demasiada gente y mi banda y yo practicamos aquí.
Sen bu konuşmayı prova mı ettin?
¿ De veras practicaste este discurso?
Hayat prova değildir, Josh.
La vida no es un ensayo general, Josh.
Pat'le her gün prova yapmaya başladığımızdan beri hiç maç olmadı ve bugün Pat olması gerektiği gibi benimle olsaydı kavga etmeyecek, başı derde girmeyecek belki de Eagles New York Giants'ı yenecekti.
No hubo partidos desde que empezamos a ensayar y si hubiera estado conmigo como debía no se habría peleado ni metido en problemas y quizá Las Águilas vencerían a los Gigantes de Nueva York.
Bu kadar prova yeter.
- Hola. Estás interrumpiendo los ensayos.
Sizi uyarayım Nick'in yazdığı oyunu prova ediyorduk. Adı da...
Ai que, mm... os pongo al corriente.