Puedo Çeviri İspanyolca
457,694 parallel translation
Şu an burada olduğuma göre birkaç konuda bilgilenebilir miyim yoksa beni dışarı mı atarsın?
Bueno, ahora que estoy aquí, ¿ puedo ponerme al día con algunas cosas... o literalmente me estás echando?
Toplantı odasını kullanabilirim.
Puedo usar la sala de reuniones.
Bir soru sorabilir miyim?
¿ Puedo hacer una pregunta?
Sana inşa edeceğimiz bina modellerini gösterebilirim.
Puedo enseñarte unas maquetas de lo que vamos a construir.
Tutabilir miyim?
¿ Puedo?
Büyük resme bakabilmek için birine ihtiyacım var. Bunu yalnız yapamam.
Necesito que alguien mire más ampliamente y no puedo hacerlo por mi cuenta.
Buluşmam gereken biri var. Gidebilir miyim?
Tengo una reunión... ¿ puedo ir?
Belki onu yakalayabilirim.
Voy a ver si puedo alcanzarla.
Seninle konuşamam.
No puedo hablar con usted.
Ama artık bu konu ve istediğiniz konu hakkında konuşmaya hazırım. Bu durumun bir daha asla yaşanmayacağına eminim.
Pero creo que ahora puedo hablar de ello y... y nombrarlo, estoy realmente segura de que nunca va a suceder de nuevo.
Daha fazlasını kabul edemem.
No puedo soportar más esto.
Bana hasta gibi gelmiyorsun.
No puedo verte como paciente.
Bu konuda yardım edemem.
No puedo ayudarte.
Söylediğim gibi bu konunun içine...
Como dije, no puedo entrar en nada de esto...
Yaptığım her şeyden onun itibar kazanmasından hoşlanmıyorum. Gerçi yapacaklarımı engellemesine de izin vermeyeceğim.
Puedo asumirlo, ella puede coger el crédito de todo... lo que yo he hecho, pero no voy a permitir que bloquee todo lo que voy a hacer.
- Ona bunu soramıyorum. Öldü o.
- Está muerta, no puedo preguntarle.
Bu konuda sana yardım edemem.
No puedo ayudarte con eso.
Benim olamaz, biliyorum.
No puedo tenerla, lo sé.
Ama onu geri de veremem.
Pero no puedo dejar que la recuperes.
Bir şeyler yaptığım alanlarda ışığı bulurum, engellerim veya ışığa uysun diye nesnelerin şeklini değiştiririm.
En espacios donde hago cosas, puedo buscar la luz y taparla y darle forma para dejarla pasar.
Neden ihtiyacım var, ne katabilirim?
¿ Por qué debo...? ¿ Qué puedo brindarles? ".
Dallas'a sensiz gidemem.
No puedo ir a Dallas sin ti.
Her gün işe gidip, yüzündeki aptal sırıtmanın sebebini düşünemem ben.
Pues no puedo ir a trabajar todos los días y preguntarme por qué tiene esa sonrisa tonta en la cara.
Düşünceli, akıllı ve onun yanında kendim gibi olabiliyorum.
Es reflexivo e inteligente y... puedo sentirme yo misma con él.
Hikâyemi bitirebilir miyim?
¿ Puedo terminar mi anécdota?
Hâlime bak, gülümsemeden edemiyorum.
Mírame... - no puedo dejar de sonreír.
Hava tahminimin yanlış çıktığına inanamıyorum.
No me puedo creer que me equivocara en el pronóstico.
Ben başka çocuk sahibi olabilir miyim?
¿ Puedo tener más niños?
Tüm gün bu karakteri dinleyemem.
No puedo escuchar a su personaje todo el día.
Ne kadar öfkeli olduğunu hissedebiliyorum.
Puedo sentir lo enfadado que estás.
Yoldayken eklem ağrısı çeken yüz ifademe de çalışırım.
Vamos. Por el camino puedo practicar mis gestos de dolor de articulaciones.
Cezalandırılmayı göze alamam.
No puedo permitirme ser castigado.
Ben çatıya çıkıp canavar salyası var mı diye bakayım.
Supongo que puedo salir al tejado y buscar babas de monstruo.
Yapmak istemediğim şeylere "hayır" deme hakkım var mı?
¿ Puedo decir que no a las cosas que no quiero hacer?
Gözlerimi ondan anında alabiliyorum.
No puedo quitar mis ojos de él.
O umumi suratındaki yargılama ifadesini görebiliyorum.
Puedo ver la sentencia por toda esa cara genérica que tienes.
Alışveriş merkezine ev topuklularımla gidemem.
No puedo ir al centro comercial con mis tacones de estar en casa.
Hareket edemiyorum!
¡ No me puedo mover!
Bulldog içeceğinden almadığına inanamıyorum.
No me puedo creer que no te atrevas a probar un Bulldog Bast.
Arkanı dön de arkanı iyice çekebileyim.
Y gira... así puedo ver tu espalda bien.
- Saygı duyarım.
- Puedo respetarlo.
- Elimden geldiği kadar itiyorum.
- Estoy empujando tanto como puedo. - Espera.
Orijinalini yanlışlıkla mahvettim ve onsuz yaşayamazdım.
¿ Sabes qué? Accidentalmente destruí la original, y no puedo vivir sin ella.
Paran sende kalsın, biletlerini alamadım.
Guárdate el dinero. No puedo conseguirte tus entradas.
Kıskandığına inanamıyorum.
No me puedo creer que estés celoso.
Gloria, lastik değiştirmeyi bilmediğine inanamıyorum.
Gloria, no puedo creer que no sepas como cambiar una rueda.
Bunu yediğine inanamıyorum.
No me puedo creer que se esté tragando esto.
Cam'den tek başıma gitmek için izin istesem üç haftalık kırgınlık yaşarız ve şu an bunu hiç çekemeyeceğim.
Pedirle a Cam irme yo solo significa tres semanas de indignación histérica con las que no puedo lidiar ahora mismo.
Tek başıma bir gece geçiremeyecek kadar acizmişim imasında bulunulmasını sevmiyorum.
¿ Sabes? No me gusta la implicación de que estoy tan necesitado que no puedo pasar una noche yo solo.
- Sana inanamıyorum.
Oh. No puedo creerte.
Neden?
Mitchell, ¿ puedo hablar contigo a solas, por favor?