English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ Q ] / Qutb

Qutb Çeviri İspanyolca

51 parallel translation
Müfettişin adı Seyyid Kutub'dur.
Su nombre era Sayyed Qutb.
Kutub, Amerika'daki eğitim sisteminin işleyişini öğrenmek için gönderilmiş ve buradaki eyalet fakültesine gitmiştir.
Qutb había sido enviado a los EE.UU. para estudiar sus sistema educativo, y se contrató en el colegio público local.
Kutub'un kaderinde okul müfettişliğinden fazlası yazılıydı.
Pero Qutb estaba destinado a ser mucho más que un inspector escolar.
O yaz sürecinde geçen Amerika deneyimleri dışında Kutub 11 Eylül saldırılarına da ilham verecek olan bir dizi fikirler edindi.
A partir de su experiencia de ese verano en América, Qutb iba a desarrollar un poderoso conjunto de ideas que inspirarían directamente a aquellos que pilotaron los aviones en el ataque del 11 de Septiembre.
Tüm ülkeyi dolaştıkça Kutub, Amerika'ya olan inancını giderek yitirdi.
A medida que viajaba a través del país, Qutb cada vez se desencantaba más con América.
Kutub ülkeyi dışarıdan refah içinde ve mutlu gösteren pek çok şeyde içsel bir yozlaşma ve çürümüşlük belirtileri gördü.
Las mismas cosas que, en la superficie, hacían que el país pareciera próspero y feliz, Qutb las vio como signos de corrupción y decadencia internas.
Kutub ise, bu işleyişte şeytani bir tarafın farkına vardı.
Pero Qutb vio un lado siniestro en ella.
Bu Kutub'a göre bencilliğin Amerikan yaşam tarzının materyalist görüşünün bir göstergesiydi.
Esto, para Qutb, era indicativo del aspecto egoísta y materialista del estilo de vida americano.
İşte bu, Kutub'un Amerika tecrübesi için söylenebilecek en özlü sözdü.
y esto, decía Qutb muy sucintamente, es el gusto de América.
Kutub, bayağılaşmış Amerikan yaşam tarzının görünen yüzünün altında gizli ve tehlikeli bir gerçeklik olduğuna inanıyordu.
Lo que Qutb creía estar viendo era una realidad escondida y peligrosa bajo la superficie de la vida americana común.
Ortalığı karartıp, etrafa romantik bir hava katmak için ışıkları azaltmıştı. Sonra Kutub şöyle diyecekti :
Bajó las luces para crear un efecto romántico, de ensueño y luego, Qutb dijo
Bu dansı görebilen pek çok insana göre bu gençlikteki mutluluklarının masum bir resmiydi ama Kutub farklı bir şeyler görmüştü :
Para la mayoría de la gente al ver este baile, habría visto una imagen inocente de felicidad juvenil. Pero Qutb vio algo más :
Kutub, böyle yaratıkların, toplumu bir arada tutan bağları aşındırabileceğine inanıyordu.
Tales criaturas, creía Qutb, podían corroer los lazos que mantenían a la sociedad unida.
Kutub yalnız değildi.
Pero Qutb no estaba solo.
1950'de, Seyyid Kutub Amerika'dan Mısır'a geri döndü.
En 1950, Sayyed Qutb viajó de regreso a Egipto desde América.
Kutub, Amerikan kültürünün, çoktan Mısır'da yayılmaya başladığını ve kitleleri baştan çıkartıcı rüyasına esir ettiğini fark etti.
Pero Qutb se dio cuenta que la cultura americana ya se estaba extendiendo a Egipto, atrapando a las masas en sus sueños seductores.
Döndüğünde, Kutub Mısır'da politik faaliyetlere girdi.
A su regreso a Egipto, Qutb se convirtió en un activista político.
Bunu görünce Müslüman Kardeşlik Nasser'e karşı organize olmaya başladı ve 1954'te Kutub ve diğer önde gelen üyeler güvenlik teşkilatları tarafından tutuklandı.
En vista de ello, la Hermandad Musulmana comenzó a organizar la oposición a Nasser, y en 1954 Qutb y otros miembros prominentes de la Hermandad fueron arrestados por los servicios de seguridad.
O zaman Kutub'a olanların, tüm dünyayı etkileyecek sonuçları olacaktı.
Lo que le ocurrió entonces a Qutb tendría consecuencias para el mundo entero.
Filmin bir yerinde Kutub, hayvansal yağlarla kaplanıp insanlara saldırmak üzere eğitilmiş köpeklerle bir hücreye kondu.
En un momento dado, Qutb fue cubierto con grasa animal y encerrado en una celda con perros entrenados para atacar humanos.
Seyyid Kutub, kendini üstün bir insan olarak görüyordu.
Sayyed Qutb se veía a si mismo como una persona superior.
Kutub kurtuldu ama işkencenin fikirlerinde güçlü radikalleştirici etkileri olmuştu.
Qutb sobrevivió, pero la tortura tuvo un potente efecto radicalizador sobre sus ideas.
Kutub'un aklında, Batıdan tüm dünyaya yayılan ölümcül bir salgın imgelemi oluşmuştu.
Qutb comenzó a tener una visión apocalíptica de una enfermedad que se propagaba desde el occidente hacia todo el mundo.
Kutub için Cahiliye'nin bu gücü artık Müslümanların akıllarında çok derine işleyerek onları özgür kılmanın dramatik bir yolu olmuştu.
Para Qutb, esta fuerza de la jahilliyah había calado tan profundo en las mentes de los musulmanes que había que entrar una forma dramática de liberarlos.
Hapishanede gizlice yazılıp sonra dışarı kaçırılan bir dizi kitapta Kutub'un yükselmesi ve liderleri devirmek için Cahiliye'nin ülkelerini enfekte etmesine olanak sağlayan devrimci bir öncüden bahsedildi.
En una serie de libros que escribió secretamente en prisión, y que luego fueron sacados de contrabando, Qutb llamó a la vanguardia revolucionaria a sublevarse y derrocar a los líderes que habían permitido que la jahilliyah infectara sus países.
Bununla karşı karşıya kalan Nasır, Kutub'u ve ideallerini yok etmeye karar verdi ve 1966'da Kutub vatana ihanetle yargılandı.
Enfrentado a esto, Nasser decidió aplastar a Qutb y sus ideas, y en 1966 Qutb fue sometido a juicio por traición.
Kararı beklerken çekilen bu görüntü, Kutub'un bilinen tek görüntüsüdür.
Esta es la única filmación que se conoce de Qutb en el momento en que espera la sentencia.
Karar kaçınılmaz bir sonuçtu ve 29 Ağustos 1966'da Kutub idam edildi.
El veredicto era de prever y, el 29 de Agosto de 1966, Qutb fue ejecutado.
Bir gün Kutub'un umduğu öncü olmayı umuyordu.
Esperaba que un día se convirtiera en la vanguardia que Qutb había soñado.
Fakat Seyyid Kutub'un fikirlerinin ölüp gömülmüş gibi olduğu zaman Leo Strauss'un Amerika'nın dönüşümü hakkındaki fikirleri kuvvetli ve etkili olmak üzereydi çünkü liberal siyasal düzen mücadele çökmeye başladığından beri Amerika'ya hakim olmuştu.
Pero en ese momento cuando parecía que las ideas de Sayyed Qutb estaban muertas y enterradas, las ideas de Leo Strauss acerca de cómo transformar a América estaba por volverse poderosas e influyentes, porque el orden político liberal que había dominado América desde la guerra, había comenzado a colapsar.
Bu grubu öğrenci yıllarında Seyyid Kutub'un geliştirdiği düşüncelere göre biçimlendirdi.
El grupo que había iniciado cuando aún era un escolar, que había modelado de acuerdo a las ideas de Sayyed Qutb, había crecido.
Seyyid Kutub'un düşünceleri şu an Mısır'da bilhassa öğrenciler arasında hızla yayılıyor.
Ahora las ideas de Sayyed Qutb se expandían rápidamente por Egipto
Zevahiri Kutub'un vizyonunu gerçekleştirmeye başlamanın tam zamanı olduğuna ikna oldu.
Zawahiri estaba convencido que se acercaba el momento de cumplir la visión de Qutb.
Kutub'un teorisine göre bu artık onun Müslüman olmadığı anlamına geliyordu ve bu yüzden de öldürülmesi caizdi.
Y desde las teorías de Sayyed Qutb, esto significaba que él ya no era un musulmán, y por lo tanto podía ser asesinado justificadamente.
Humeyni, Kutub'un fikirlerine çok benzeyen İslam Devleti fikrini ortaya attı.
Khomeini había sacado adelante la idea de un estado islamista que era notablemente similar a las ideas de Qutb.
Bunu, yeni İslam Cumhuriyetinin posta pullarından birine Kutub'un resmini koyarak tasdik etti.
Lo reconoció así poniendo el rostro de Qutb en unos de los sellos postales de la nueva república islámica.
1980'nin sonunda, Eyman Zevahiri Kutub'un hücreler oluşturmuş diğer birkaç takipçisiyle bir araya geldi. İslami Cihad adını verdikleri bir örgüt kurdular.
A fines de 1980, Ayman Zawahiri, y otros seguidores de Qutb que habían formado células, se reunieron y crearon una organización que llamaron Jihad Islámica.
Seyyid Kutub gibilerin işkence gördüğü Ulusal Polis Merkezine tıkıldı.
Fue llevado a una celda detrás del Museo Nacional de la Policía, donde, como Sayyed Qutb, fue torturado.
İşkencesinde Kutub'un teorilerini daha esaslı bir yönden açıklamaya başladı.
Y bajo esa tortura, comenzó a interpretar las teorías de Qutb de una forma mucho más radical.
Zevahiri şimdi Kutub'un davasındaki korkunç bir anlaşmazlıkla ilgili değerlendiriliyor.
Ahora Zawahiri se percató de una terrible ambigüedad en el argumento de Qutb.
Aymen el Zevahiri, Mısır devriminde 1966 yılında idam edilen Seyyid Kutub'un takipçilerindendi.
Ayman Zawahiri era un seguidor del revolucionario egipcio Sayyed Qutb, que había sido ejecutado en 1966.
Bir önceki bölümümüz Kutub'un Batı toplumlarındaki liberal fikirlerin insan doğasının en bencil yönlerini ortaya çıkardığı gerekçesiyle Müslümanların fikirlerini yozlaştırdığına inandığını gösterdi.
Como se indicó en el programa de la semana pasada, Qutb creía que las ideas liberales de las sociedades occidentales corrompían las mentes de los musulmanes, porque desataban los aspectos más egoístas de la naturaleza humana.
Zevahiri, Kutub'un teorilerini bu yozlaşmayı açıklamak için yorumlamıştı. ... Buna Batı demokrasi sistemi de dahildi.
Zawahiri había interpretado, a partir de las teorías de Qutb, que esta corrupción incluía el sistema occidental de democracia.
Zevahiri, 1966'da idam edilen Mısırlı devrimci Seyyid Kutub'un takipçisiydi.
Zawahiri era seguidor del revolucionario egipcio, Sayyed Qutb, que había sido ejecutado en 1966.
Kutub'un vizyonu, yeni tip bir devlet anlayışıydı. Batı teknolojisi ve biliminin tüm avantajlarını içerecek ama halkı, Batı Liberalizminin kültüründen korumak için çerçeve olarak, İslami Ahlak kullanılacaktı.
La visión de Qutb era la de un nuevo tipo de estado moderno, que contendría todos los beneficios de la ciencia y la tecnología occidentales, pero usaría el Islam como marco moral para proteger al pueblo de la cultura del liberalismo occidental.
Kutub'a göre bu kültür, Müslümanların beynini etkileyerek onları bencil birer yaratığa çeviren ve toplumu bir arada tutan ortak paydaları yok edecek bir tehditti.
Qutb creía que esta cultura infectaba las mentes de los musulmanes, convirtiéndolos en criaturas egoístas que amenazaban con destruir los valores compartidos que mantienen unida a la sociedad.
- Hayır. insanlar çiçekleri Kutup Minar dan aşağı atmışlar.
La gente arrojaba flores desde Qutb Minar ( la torre más alta de India ).
Hayat boyu Sayyid Qutb takipçisi, Aşırı tutuculuğun modern günlerini yaratan itibarlı bir kişilik, El-Kaide'nin iki numaralı adamı, ve bir İkizler burcu.
Toda la vida fue seguidor de Sayyid Qutb, se le atribuye la creación del fundamentalismo Islámico moderno, es actualmente el número dos de Al-Qaeda y.
- Sayyid Qutb... 1948'te Kahire'den Colarado Eyalet Üniversitesi'ne gitti.
- Sayyid Qutb quien fue del Cairo a la Universidad del estado de Colorado en 1948.
Qutb, Jahiliyyah mı diyordu?
¿ Lo qué Qutb vio fue Jahiliyyah, eh?
Qutb kovulmuştu.
Qutb fue rechazado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]