Regale Çeviri İspanyolca
664 parallel translation
Ey Tanrı'nın oğlu, bu küçük kurbağa size hiç layık değildir izin verin de size sihirli bir at göstereyim!
¡ Oh Hijo del Cielo, permíteme que en vez de este sapo indigno, te regale un caballo mágico sin igual en el mundo!
Ona verdiğim bıçakla.
Con una navaja que yo le regale.
Belki bilet paranı verebilirim.
Quizá te regale el billete.
- Sevgili Joseph... artık pek ihtiyaç duymadığı... bazı elbiselerini versek, aldırır mı dersin?
¿ Le molestaría a Joseph que le regale la ropa que él ya no necesita? Nunca le molestó.
Sahibinin bir sabah uyanıp, binayı bize vermesi için.
A que un buen día el dueño se despierte y nos lo regale.
Bay Bogardus'un kendilerine binasını vermesi için.
- Necesitan una nueva escuela y rezan para que él les regale su edificio.
Bebeğim kocaman bir elmas yüzüğe parlak bir limuzine...
Es posible que le regale un anillo de brillantes, una limusina...
- Hediye olarak ne istersin?
- ¿ Que quieres que te regale? .
Kocam bana bir tane alacak ; işte sana bir iş.
Voy a procurar... que mi marido que me regale uno.
Lütfen, yokluğumda paranızı çarçur etmeyin.
Por favor, no regale dinero en mi ausencia.
Fakat seni uyarıyorum, bu 20 dolar sadece bir başka bağış değil.
Le advierto una cosa. No espere que Ie regale este dinero.
Şimdi onları yerime koyacağın ilk aptala.. .. devretmeliyim, öyle mi?
Y ahora tú pretendes que se los regale al primer idiota que pondrán en mi lugar.
Karımın, balta girmemiş bir orman almasına tamam, ama kızımın bizim yokluğumuzda evlenme haberi, aynı gün için biraz fazla.
Que mi mujer me regale una selva, vaya y pase, pero que mi hija se case a mis espaldas, es demasiado!
Sana verdiğim gülü attın.
Arrojaste la rosa que te regalé ayer.
Sana hediye ettiğim saati hala takıyorsun, Donald.
Todavía llevas el reloj que te regalé, Donald.
Ben gidebilirim, çünkü sana serçe yumurtası verdim.
Yo te regalé un huevo de gorrión, puedo ir?
Seni tekrar gördüğüme çok sevindim Jean çünkü sana verdiğim iki gümüş şamdanı almayı unutmuşsun.
Me alegra verte nuevamente, Jean... porque te olvidaste los dos candelabros de plata que te regalé.
Sana giysini aldım, değil mi?
Yo le regalé un traje, ¿ no?
Çok sevdiğim için sana verdiğim o mendili sen gittin Cassio'ya verdin. Vermedim.
Este pañuelo que yo amaba tanto, y que te regalé, se lo regalaste a Casio.
Geçen Noel piskoposa almıştım.
Se la regalé al obispo la Navidad pasada.
Bir zamanlar birine opal hediye etmiştim.
Una vez regalé un ópalo.
" Sana vermiş olduğum, çok sevdiğim o mendili sen Cassio'ya verdin.
¿ Pero qué sucede? " " Aquel pañuelo por mí tan estimado, que yo te regalé, ¡ tú se lo diste a Casio! "
Ancak ne zamandır pek yoğun ilgisini görmedim.
Le regalé un poni cuando cumplió cuatro años, pero hace bastante tiempo que no nos vemos.
İşlerin nasıl arttığını anlatacağım, Doris. Paranın şehrin üzerinde hava gibi, sana verdiğim çiçeklerden yapılan parfümler gibi yayıldığını hissediyordum.
Apareció cuando estalló en mis manos la prosperidad y pude apreciar... el olor del dinero como el perfume de las flores que te regalé.
- Onu sana ben verdim.
- Te lo regalé yo.
Merhum karıma kendi portremi hediye ettiğimde...
Y cuando regalé a mi difunta mujer un retrato mío, yo...
Ama o sadece ona verdiğim teriyer'in öldürüldüğünü söyledi.
Me dijo que habían matado al perro, al terrier que yo le regalé.
Belki bunları ona düğün hediyesi olarak verdiğimden bahsetmedi.
pero quizá no le mencionó que yo se los regalé como regalo de boda.
- Hayır, eşeği ona verdim.
- No, le regalé el asno.
Eşeği ona verdim.
Le regalé el asno para él.
Eski şoförüme, önde oturan şu şişko hayduda verdim onu.
Se lo regalé a mi antiguo chófer ese gordinflón de ahí.
Seni şişko haydut, arabayı sana ben vermiştim zaten.
Oye, ese coche te lo regalé yo.
Bunun yerine Sofia'ya bir yüzük vermeye karar verdim, bu civardaki en güzel yüzüğü Stella mahallesindeki.
Pero le regalé a Sofía la sortija más bonita del barrio del barrio Stella.
Düğününde ona verdiğim aynaya sardığım kumaştı şu.
Esta tela es con la que le envolví el espejo que le regalé en su boda.
- Çanı ben ona verdim.
- Se lo regalé yo, ¿ sabés?
Yolumu dünyanın çevresinden çizerdim.
Es de mi mujer Yo se lo regalé.
Günlüğü niye verdim sanıyorsun?
¿ Por qué crees que le regalé el diario?
Ayağıma olmuyor diye birine verdim.
Me lastimaban y los regalé.
Artık büyüdün diye bu beyinsiz kendine hediye etti.
Yo demonios me lo regalé a mí mismo por ser todo un hombre.
Hayır, Inuk, beceriksiz karın silahı verdi.
No, Inuk, lo regalé.
Adama verdim gitti.
Se la regalé.
Onu sana hediye ettim.
- Te lo regalé, es tuyo.
Yıldönümümüzde verdiğim parfüm değil mi bu?
¿ No es este el perfume que te regalé para el aniversario de boda?
Sana bunu vermedim.
Yo no te lo regalé.
Bu taşı bayana hediye verdim.
Esa joya se la regalé yo a la señorita.
Onu, Amerikan uçağını vurup düşürdüğü için ona ben verdim.
Se lo regalé yo, por derribar un avión americano.
Ona bir kupa verdim efendim.
Le regalé una copa, señor.
Onları, sarayın bahçesi için Başkan Fernandez'e verdim.
Se las regalé a Fernández para los jardines del palacio.
- Evet. Onu Laura'ya kendi güvenliği için vermiştim.
- Sí, se la regalé a Laura como protección.
- Sana verdiğim tüfek.
- La que yo te regalé.
Görür görmez tanıdım. Yeğenim Emily'ye 18'inci doğumgününde vermiştim.
Se lo regalé a mi sobrina Emily cuando cumplió 18.