Risk Çeviri İspanyolca
5,982 parallel translation
Hiçbir risk alamayız.
No tenemos ninguna oportunidad.
Sanırım risk etmeye değer.
Creo que vale la pena el riesgo.
Her zaman inandığım şeyler için savaştım, risk aldım.
Siempre lucharé por lo que creo, arriesgado o no.
Eğer bu makineye dönmek tek bir hayat bile kurtaracaksa o zaman risk almaya değer.
Si volver a esa máquina salva una sola vida, entonces habrá merecido la pena el riesgo.
Bakalım neler yapıyormuş Ralph için en ufak bir risk varsa...
- Si representa algún riesgo para Ralph.
Bu risk taşıyor.
Eso conlleva un riesgo.
Risk ortaya çıktığında tüm beynim onunla ilgilenmeye başlıyor ve diğer düşüncelerden arınıyorum. Rahatlatıcıdırlar.
Son relajantes.
John, Anthony ve benim için aldığın risk için gerçekten minnettarım.
John, aprecio el riesgo que estás tomando por Anthony y por mí.
Ne kadar risk alabileceğini hiç düşündün mü?
¿ Alguna vez te has preguntado cuánto estás dispuesto a soportar?
Aynı hayır kurumunun arkasına sığınıp yıllarca fakir ve risk altındaki gençleri taciz eden Jerry Sandusky gibi.
Muy similar a Jerry Sandusky, que se escondía detrás de su fundación para jóvenes no privilegiados y en riesgo para poder abusar de jóvenes muchachos por varias décadas.
Zeki biri. Bu çocuklar büyük risk oluşturuyor.
Estos chicos son demasiado riesgosos.
Daha büyük risk, daha büyük getiri.
- Mayor riesgo, mayor recompensa.
Hayati risk durumunda hastaneye yetiştirilmişler.
Fueron trasladados al hospital en estado crítico.
Bu, alınması anlamsız bir risk gibi duruyor.
Es un riesgo que no necesitamos correr.
Peki ya sen? Haiti'ye yelken açmak ve risk almak isteyen o adam nerede?
¿ Pero qué hay de ti? ¿ Dónde está ese chico que quería navegar hacia Haití y arriesgarse?
Siz Bridger'ların aldığı büyük risk.
Ustedes se están arriesgando, familia Bridger.
Yani en çok istediğin şeye ulaşmak için risk almıyorsun çünkü kendi yolunu takip etmek zorunluluğunu hissediyorsun?
¿ Entonces se arriesgaría a no lograr lo que más anhela... porque se siente obligada a seguir su propio camino?
Eğer bunu yaparsanız değil tahliye bina, herkes risk altında. maruz kalma.
Si no evacuas el edificio, todo el mundo se arriesga a estar expuesto.
Hala bir risk.
Sigue siendo un riesgo.
- Claude, kraliyet ailesi olarak, her gün risk altındayız.
- Claudia, como realeza, estamos en riesgo todos los días.
Erin onu buraya getirerek büyük bir risk aldı.
Erin corrió un gran riesgo trayéndolo aquí.
Sadece bebeğimizin neden yüksek risk kategorisine konulduğunu bilmek istiyorum.
Solo me gustaría entender por qué nuestro bebé ha sido puesto en la categoría de alto riesgo.
-... sen olmak istiyorsun. - Aloo? Ne kadar risk aldığım hakkında en ufak bir fikrin var mı?
¿ Sabes cuánto me arriesgo al hacer esto?
- Alooo? - Risk neymiş?
- Si esto falla...
Risk neymiş? Tırnağın mı kırılacak?
- Si esto falla...
Edward, Rodrigo'yu buraya getirmek, farkında olarak aldığımız bir riskti çünkü bu risk piyasada para ederdi.
Edward, trajo a Rodrigo aqui... Era un riesgo que tomamos a sabiendas porque el propio riesgo era algo que podríamos comercializar
Ama risk benim için daha fazla.
Pero el riesgo es mayor para mí.
Risk kadınlar için her zaman daha fazladır.
El riesgo es siempre mayor para la mujer.
Kılıçla kahraman olanlardan değil, risk alıp hayat kurtaran, başkalarının öne atılmasını beklemeyen bir kahraman.
No del tipo que lleva espadas. Del tipo que se arriesga para salvar vidas, antes que esperar a que otra persona marque el camino.
Büyük bir risk alarak yanıma geldi.
Corrió un gran riesgo viniendo a mí.
Yaptığım şey için gerçekten üzgünüm. Risk alamam.
No puedo arriesgarme...
Deden risk alır mıydı? Evet.
- ¿ Tu abuelo tomaba riesgos?
Cesaretlenip, büyük bir risk alıyor ve daha yakına gidip yaşlı erkeğin yanına geliyor.
Embolldened, toma un gran riesgo y se acerca y llega a la edad de sexo masculino.
Risk almaktan çekinmem.
No tengo miedo de tomar riesgos.
Devlet hiçbir risk almak istemiyor, özellikle de bir ergin olmayan konusunda.
El estado no quiere tomar ningún riesgo, especialmente con un menor.
Din değiştirmiş biriyle evlenerek büyük bir risk aldım, çünkü bana güvende olacağımı söylemişti.
Que me estaba arriesgando enormemente con un hombre al que volví, porque me ofrecía seguridad.
Risk almaya değer.
Vale la pena arriesgarse.
Peki, neden risk aldı?
Así que, ¿ por qué arriesgarse?
Hammond ve Clarkson çok haklılar. Lotus bir risk.
- Hammond y Clarkson tienen toda la razón, el Lotus es un riesgo.
Risk-ödül sistemini en yüksekte tutmak isteyeceksin.
Vas a querer tener unos costo-beneficio bien altos.
Ta Moskova'ya kadar, çok büyük risk altında seyahat ettiniz sanırım.
Viajaste todo el camino de vuelta a Moscú, asumiendo un riesgo personal muy grande,
Bu sinsi risk degdi mi?
¿ Era el riesgo astuto vale la pena?
İkinci çeyrekte kazandıkları % 2'lik veya % 3'lük bile olsa büyümenin işaretiyse bu alınmaya değer bir risk.
Si las ganancias del trimestre indican crecimiento aunque sea solo un 2 o 3 %, vale la pena el riesgo.
Büyük risk alıyorsun.
Pienso que está tomando un gran riesgo.
Fakat ben her şeyi zor yollardan öğrendim ve bu tür durumlarda risk almam.
Pero sabes, yo, tuve que aprender por las malas a no arriesgarme con esta clase de cosas.
Bu da insani Derin, Mavi Bilinmeyen'e dogru daha ve daha da çok risk almaya itti.
Eso ha empujado al hombre a aventurarse cada vez más lejos en un mar desconocido.
Bilinmeyen, hayal gücümün risk almak için dahi can attigi sey.
Lo desconocido. Ahí es dónde mi imaginación anhela adentrarse.
Risk almayı seviyoruz.
- Nos gusta arriesgarnos.
- Sıfır risk.
Sin riesgo alguno.
- Her cinayet teşebbüsünde risk arttı.
El riesgo crece con cada intento de asesinato.
Risk mi?
- Estás detrás de un escritorio.