English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ R ] / Rt

Rt Çeviri İspanyolca

53,200 parallel translation
Bir fırtınanın tetiklediği devasa bir yangın şehrin göbeğini esir almıştı.
Una tormenta pasajera provoca un enorme incendio en el centro de Roma
Ve bu tür felaketlerle karşılaştığı için de eski sisteme artık güvenmiyor olması hiç de şaşırtıcı değildi.
Y no debe sorprender que, tras todo eso, ya no confiara precisamente en el viejo sistema.
Gladyatörler ve üzerlerindeki parlak zırhlar bizleri çok şaşırtırdı.
Nos habrían impresionado los gladiadores y sus armaduras.
Biri dışarıdaki fırtına kapılarını asma kilidini kaldırdı.
Alguien rompió el candado de las contrapuertas de afuera.
Fakat omurilik hasarı ACL yırtığından çok farklıdır.
Pero una lesión de médula espinal es muy diferente de un ligamento cruzado anterior roto.
İşte kıçımı yırtıyorum, ayığım bozuk para almaktan çok, bozuk para veriyorum ve elime ne geçiyor?
Trabajo duro, estoy sobria, doy mucho más de lo que recibo, ¿ y qué obtengo a cambio?
Bunca zaman sırtımı kime yasladım bilmiyor musun?
¿ No sabes que eres mi única familia?
Büyük işler başarmak isteyen biri fırtına ve yağmura göğüs germelidir.
¡ Un hombre debe hacer lo que debe hacer!
Fırtına yaklaşıyor.
Fue la calma antes de la tormenta, ¿ no?
Fırtına gelip...
¡ Se acerca la tormenta!
Ama 1995 ve 2001 arasında şaşırtıcı miktarda değerli sanat eseri çaldı.
Pero entre 1995 y 2001, robó un impactante monto de valiosas obras de arte.
- Yer ayırtın.
- Resérvelo.
D.B.'nin kılığı cırt cırtlarla bağlanmış böylece soygundan sonra kılığını hemen atıp diğerlerini bilmeden yem yapabilir.
El disfraz de D.B. está abrochado con Velcro, para poder descartarlo inmediatamente después del atraco y dejar a los demás como señuelos involuntarios.
Dünyayı sırtında taşımanın tehlikesi budur.
Eso pasa cuando uno carga al mundo en sus hombros.
Aptal fırtına.
Maldita tormenta.
Ben de bir keresinde bir Tiksinç için benzer kıpırtılar hissetmiştim.
Una vez sentí algo similar por una Impura.
- Jim'i çıldırtıyor.
Puso loco a Jim.
Görünüşe göre fırtına bir süre daha bizimle.
Parece que la tormenta durará.
EnriqueDeğil beni çıldırtıyor.
NoEnrique me enloquece.
- Sırt çantamda.
- Lo tengo.
Şaşırtıcı...
Intrigante...
Jim'in şu pyro zımbırtısı için sana ihtiyacı var.
Jim te necesita para el piro... como se llame.
Önemsiyorum. Şaşırtıcı derecede ve oldukça derinden.
- Sí, profunda y sorpresivamente.
Tıbbi zımbırtını al! Neyse! Her neyse artık bilmiyorum!
¡ Toma tu medicación o lo que sea!
Bu alınmış canı yeniden almayı gözleyenleri utandır ve şaşırt.
Que aquellos que buscan tomar nuestras vidas... como fue tomada esta vida... queden en vergüenza y confusión.
Sırt üstü yara.
La cicatriz en tu espalda.
Gemimiz kaza yaptığından beri etrafımız hep yırtıcılarla doluydu.
Estamos rodeados de depredadores desde el naufragio.
Afrika'daki en tehlikeli hayvan çok güçlüdür tek bir ısırıkla timsahın sırtını koparıp atabilir.
La bestia más peligrosa de África es tan poderosa que puede partirle la espalda a un cocodrilo de un solo mordisco.
Sırtıma çık.
Súbase a mi espalda.
Günün erken saatlerinde Brezilya 4. Grup'da Avusturya karşısında şaşırtıcı rahatlıkta bir galibiyet aldı.
El día de hoy, Brasil sacó un sorprendente resultado contra Austria en el Grupo 4
Daha önce görmediğim bir dokunuşla rakibini şaşırtıyor..
Un toque y algún tipo de doble finta. Nunca antes había visto eso.
Sırt çantamda bomba dolu yanımda oturan sevimli yaşlı adam?
¿ El viejo lindo que se sentó junto a mí con la mochila llena de bombas?
Uzun yıllar sonra, doğaçlamayı sürdürmek hala şaşırtıcı mı?
Después de tantos años, ¿ aún te sorprende que improvise?
Palyaçoların sırtıma bakmasını istemiyorum.
No quiero que unos payasos me cuiden la espalda.
Ardından, sırtını kolladığını düşünen Yüzbaşı Leningrad.
Luego el teniente Leningrado, que cree que te cuida la espalda.
Dans sırası bana geliyor ama... Saçlarım fırtınaya yakalanmış gibi...
Sigue mi número de baile, y no puedo verme como si me hubiera arrasado un huraquín.
Balina sikiyle sırtım çizildi. Ben de onun taşşaklarıyla göğsümü lifledim.
Me rasco la espalda con el miembro de una ballena... y me froto el pecho con sus bolas.
Eteğim yırtılmıştı.
Rasgue mi ves...
Dinleyin. Güney Amerika'da kanadını çırpan bir kuş, New York'ta bir fırtınaya sebep olabiliyor.
Un ave agita sus alas en Sudamérica y puede crear una tormenta en Nueva York.
Belki de bir kuş sürüsü bir fırtınaya sebep oldu ve vuku bulan hiçbir şey geri döndürülemez.
Tal vez una bandada de aves podía causar una tormenta y todo lo hecho podía deshacerse.
Ne düşmanlarını ayırt edebilirsin ne de kime güveneceğini bilebilirsin.
Nunca puedes saber quienes son tus enemigos o en quién confiar.
Belki bu çiftçi sizi şaşırtır.
Quizá se sorprendería.
Beni geri öldüren bir sırt spazmı var.
Tengo un espasmo en la espalda que me está matando.
Sırt tıkanıklığı spazmı Hepsini yakalandı.
Oh, mierda espasmos en la espalda. Todo se paralizó.
Sistemin bu tür sorumsuzca manipüle edilmesi Şaşırtıcı bir insani harç alır.
Este tipo de manipulación irresponsable del sistema tiene un peaje humano asombroso.
Bill halen bazı şekilleri ve ışığı seçebiliyor ama el sallama ya da parmakla göstermeni ayırt edemez.
Bill todavía puede ver algunas formas y luz. Pero no será capaz de discernir ningún agite o apunte.
Fırtına da bayağı varmış, değil mi?
Vaya tormenta, ¿ no?
Fırtınadan olmalı.
Debe ser la tormenta.
Kamera hafızasını sil, fırtınada bozulduğunu söylersin.
Limpia la memoria de la cámara y dices que fue la tormenta.
Haritayı yırt!
¡ Destruye el mapa!
Şaşırtıcı.
Inesperado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]