Sakallı Çeviri İspanyolca
1,002 parallel translation
Sakallı kadının bebeği doğmuş!
¡ Ha nacido el bebé de la mujer barbuda!
Hem de sakallı olacak.
Y va a tener barba.
Bir çift sakallı oğlun olabilir.
Puedes tener un par de barbudos.
Kızıl sakallı ve tavşan dudaklı.
Con patillas rojas y labio leporino.
Acımasız, kara sakallı, yara bere içinde biriymiş.
Un asesino con una barba negra horrible y costras en sus brazos.
Şu gördüğüm üç adam mıydı, yoksa üç sakallı bir adam mıydı?
Oye, ¿ eran tres hombres o uno con tres barbas?
O sakallı çirkin adam mısın?
¿ Aquel hombre feo con barba?
Seni de diğer cüceler gibisindir sanmıştım sakallı ve üzerinde bezelye çorbası lekesi ile.
Pensé que te parecerías a estos tipos... sólo que con barba y sopa de arvejas en ella.
Ya da o sakallı iri olan - Neydi adı onun?
O ese grandote con la cicatriz...
Bu Esmeralda, bizim sakallı leydimiz.
Y esta es Esmeralda, la mujer barbuda.
Mumyalar da sakallı olur.
Esas llevaban barba.
Sakallı.
Punto.
Sherlock Holmes, sence o sakallı Leopold Dilg, öyle mi?
Sherlock Holmes, crees que es Leopold Dilg con barba, ¿ eh?
Sakallı.
Quince años. Punto.
Ama içiniz hala sakallı.
Por dentro sigue teniendo bigotes de foca.
Burada sakallı bir adam var ve sen onun sakalını çekmedin bile.
Aquí hay un hombre con barba y ni siquiera jaló de ella.
Ak sakallı belediye başkanı.
El alcalde, con su barba blanca.
Orada oturmuş, sakallı bir adamla iskambil oynuyordum ona verdiğim kart sinek 7'lisi çıktı.
Yo jugaba a las cartas con un hombre con barba. Repartía yo. Di la vuelta al 7 de tréboles.
Yüksek bir binanın çatısında yatan sakallı bir adam vardı.
El hombre de la barba estaba en el tejado inclinado de un alto edificio.
Baba görüntüsü, sakallı adam, Edwardes...
La figura paterna, el hombre con barba, es Edwardes.
Hasta kart oynuyormuş, ama boş olmayan kartlarla sakallı bir adamla 21 oynuyormuş, bu muhtemelen Dr. Edwardes...
El paciente jugaba a las cartas, que ya no estaban en blanco... al juego del 21 con el hombre de la barba, que creo era el Dr. Edwardes.
Sakallı suratını uzun zamandır görmemiştim.
Hace mucho tiempo que no veía tu cara barbuda.
Size söylediğim ufak sakallı adam var. Akrabasıydı sanırım.
Ya le he dicho, un viejo con barba, debía ser pariente suyo.
Ve eğer getiremezsen... O zaman annemin dediği gibi, beyaz sakallı, iyi bir adamsın sadece.
no es más que un viejo simpático de barba blanca.
Mahkeme sorunu düşünmek için kısa bir ara verecek. Şu yaşlı beyaz sakallı adamla ne yaptığın umrumda değil, ama eğer Noel Baba yok diye bir karar alırsan. Tavuk çiftliğinden iş aramaya başlasan iyi olur.
La corte se levantará para considerar el asunto. puedes ir buscando esa granja de pollos.
Böylece kadını her gün izledik, ta ki kirli sakallı ortaya çıkana kadar.
Con que la siguió todo el día, hasta que apareció su sombra de las cinco.
- Evet, sakallı adam, o benim.
- Sí, el tipo de la barba.
- Sakallı olan mı? - Evet.
- ¿ El de la barba?
Geçen gün gelen sakallı beyefendi mi?
¿ El señor de la barba que vino anteayer?
Bakıyorum sakallı oğlun, duygularını hâlâ dokuz yaşındaki gibi belli ediyor.
Tu hijo barbudo es igual de transparente que con nueve años.
Tren Bolbec'ten ayrılırken bastonu olan ve altın mücevherler takmış sakallı bir adam binmişti.
En Bolbec, en el último minuto, subió muy sofocado... un señor de barba negra con un bastón, sortijas y una cadena de oro.
Sakallı adamı tanıdığımı söylemiştim sana hatırlıyor musun?
¿ Recuerdas que te dije que conocía al tipo del bigote?
Bunca zaferi niçin kazandı bu kollarım? Boz sakallı birkaç kişiye doğruyu söylemekten korkayım diye mi?
¿ En mis conquistas estiré tanto el brazo... y ahora temo decirle la verdad a los ancianos?
Bu sakallı kim böyle?
Mira. ¿ Quién es este membrillo?
Sakallı, sevimli bir ihtiyar profesör olmanı bekliyordu.
Esperaba a un viejo y adorable profesor barbudo.
Evet, sakallı biriydi.
Sí. Con barba.
Meyerheim'ın ufacık, kızıl sakallı bir adam olduğunu hatırlatırım.
¿ Puedo recordarle que Meyerheim era bajo, con una barba roja?
O zamanlar sakallıydık.
Lo habíamos vendado.
Beni sakallı olarak görmek isterlerse, bana uyar.
Si quieren verme con barba a mí me da igual.
İlki sakallı yaşlı, gülünç kırmızı takım giyen ve kayağa binen bir adama rastladı.
EI primero tocó a un hombre gordo... vestido de rojo y montado en un trineo.
O nasıl biri biliyor musun? Takma sakallı, takma dişli, sahte gülüşlü... boş konuşan, boş kafalı biri.
No es nada más que una barba postiza, dentadura postiza... todo él falso.
Ne bileyim, sakallı ve gözlüklü olacağınızı ummuştum.
Esperaba que tuviera barba y llevara monóculo.
Berber bu sakala gıcık oluyor... ama yerlilerde Tanrı'nın sakallı bir resmi var... bu yüzden Kongo'daki papazlar sakal bırakmak zorundalar.
El barbero ansía agarrar esa barba por años pero los nativos tienen una imagen de Dios con barba así que los curas deben usar barba en el Congo.
Uzun sakallı, Alman aksanlı yaşIı biri?
Como un viejo con barba blanca y acento alemán. - Quizás.
Bu gölge, burada sakallı bir adama benziyor.
La sombra, aquí... Parece un hombre con barba...
Sakallı erkeklerden hoşlanır mısınız?
¿ Le gustan los hombres con barba?
"Elmer Gantry için Tanrı,..." "... bir elinde şimşek bir elinde yalan dolan taşıyan... " "... beyaz sakallı bir Amerikan futbolu oyuncusu. "
"Para Elmer Gantry, Dios es un jugador de fútbol americano con barba blanca, que lleva un rayo en una mano y un saco de trucos en la otra".
Bana bunları, masum liselerinizin önünde kara sakallı biri sattı.
Me las vendió, frente a vuestro inocente instituto, un hombre con barba negra.
Babamı cennetin kapısında dilenen sakallı bir keşiş olarak hayal ederdim.
Y me imaginaba a mi padre, disfrazado de barbudo... haciendo la recolecta en el paraíso.
Sakallı adam neye benziyordu?
Sí.
- Sakallı Hanım'la flört ediyorduk.
Con la mujer barbuda.