Saks Çeviri İspanyolca
870 parallel translation
Ayrıca saksı içinde çiçek de göndermeyin.
Y no envíe más flores en macetas.
Ağaç görmek istediğinde, sana saksıda yeşillik getirirler... onu sulayıp büyümesini beklersin.
Si quisieras ver un árbol, tendrías que ir a por una regadera... y echarle agua para que creciera.
Çiçekleri saksıda severim.
Me gustan mis flores en un jarrón.
Bay Saks'ın arabası.
- Tiene grandes ojos, ¿ no?
Şüphesiz, bizim saksılı patron zincire vurulacak bir deli.
Cierto que el viejo esta un poco loco con sus tiestos floreados...
Eminim ki saksı düşmüş de olsa bunu kasıtlı yapmadı.
Estoy seguro que en cuanto a la maceta... no lo ha hecho a posta.
- Çiçek saksısının altına her zaman bir anahtar bırakırım.
Siempre dejo una llave bajo la maceta del porche.
Saksıdaki çiçeklerden nefret ediyorum.
Detesto las flores cortadas.
İşte şimdi saksın çalışıyor!
Eso es más razonable.
- Saks'a, büyükannenle buluşmaya.
- Por la abuela a Saks.
Bir saksı orkide.
Es una maceta de orquídeas.
Küçük bir saksı peyzajı.
Un bonzai paisajista.
Buraya çıktı ve saksıyı devirdi.
Vino hasta aquí y volcó la maceta.
Saksı hakkında.
Es sobre la maceta.
- Julie, saksı... ben... - Tamam.
- La maceta, Julie, estaba allí cuando...
Saksıyı deviren Bayan Baines değildi. Bendim.
No fue la Sra. Baines la que tiró la maceta.
- Saksıyı.
- La olla.
- Şu adamlara saksılarını ayağımın altından çekmelerini söyleyin!
- Sí, sigues unos km...
Neden saksılarınızla dışarıda bekleyip...
Pues dígale a ese hombre que no meta los tiestos todavía.
Şehirdeki evleri bugün Saks Fifth Avenue mağazası oldu.
La casa de Nueva York se convirtió en oficinas en la Quinta Avenida.
Gelecek sefer saksıları içeriye koyarım.
La próxima vez pondré flores.
Kaptanın palmiyesinin saksısında... bir sigara izmariti daha bulunduğundan... aynı film tekrar gösterilmeyecektir.
Como ha sido encontrada otra colilla de cigarrillo en la maceta de la palmera del Capitán otra vez no habrá cine esta noche.
- Ne oldu? - Bu gülle gibi ağır saksı neredeyse beni öldürüyordu.
- Esta maceta de hierro fundido casi me mata.
Bu odada bir kaktüs olduğunu hatırlıyorum, saksının içindeydi.
Había un cactus en este tiesto.
Kadınlar Kulübünün göderdiği çiçekleri gördün mü? Saksı bitkileri daha sorunsuz olur
¿ Viste las flores que mandó el club de mujeres? Una planta en maceta habría sido mejor.
Anahtar verandadaki saksının içinde olmalı.
La llave estará en una maceta de la veranda.
- Moon Mullins. Başını yine çiçek saksısına çarptı.
A Moon Mullins se le ha caído un tiesto en la cabeza.
- Hayır, yok efendim. Ben tüm kıyafetlerimi 5. Cadde'deki Saks'a diktiririm.
Quinta Avenida.
Bir şey yapmak istiyorsan, ben verandaya çıkınca... şu çiçek saksısını al ve pencereden at.
Si quiere hacer algo por él, cuando yo salga al porche, tome esa maceta y arrójela por la ventana.
Büyük iş yaptı. Pencereden bir saksı attı ve üç adamın öldürülmesine yardım etti.
Tirar una maceta por la ventana, ayudando a matar a tres hombres.
Ona saksıyı pencereden atmasını söyledim ve onun yerine ben çıktım.
Le dije que arrojara aquella maceta por la ventana y salí yo a la calle.
Belki elinde bir saksıyla şu kız çıkagelir.
Tal vez la chica con otra maceta.
Bir kızın var, goncagülün, saksıların arasında bir bakire.
Tienes una chica, una rosa de Saron, virgen entre tierra valdía.
Harika, iki düzine glayöl ve saksıda aşk merdiveni.
Perfecto, dos docenas de gladiolos y un helecho en una maceta. No, no, no.
Şu saksıyı kenara alayım da nefes al.
Quitaré esto para que puedas respirar.
Saksımı haşat ediyorsun! Soru değil bütün bunlar.
- Esto no son preguntas.
Yatağın altında mı bulursun, bir satıcıdan mı alırsın, saksıda mı yetiştirirsin bilmem. Umurumda değil ama bul şu cesareti ve işi hallet. Şimdi, barı gece saat 2'de kapatıyor.
Búscalos bajo la cama cómpralos en un supermercado o críalos, pero encuéntralos y haz el trabajo.
Beşinci tezgahtaki dördüncü saksının içinde.
Está en la cuarta maceta de la quinta mesa.
Dördüncü saksı, üçüncü tezgah, beşinci sıra.
Cuarta maceta, mesa tercera, quinta fila.
Dördüncü saksı, üçüncü tezgah, beşinci sıra. Dört, beş, üç.
Cuarta maceta, mesa tercera, quinta fila.
Beşinci saksı.
Maceta quinta.
Üçüncü tezgah, dördüncü saksı.
Mesa tercera, maceta cuarta.
Bir. Beşinci saksı!
Una. ¡ Es la quinta maceta!
Joe, kayınpederinin saksılarını dağıttığın gece şişeyi arıyordun değil mi?
Joe, la noche en la que destrozaste las flores de tu suegro buscando la botella...
Burada kaldığı sürece masraflarını karşılayacağım. Ayrıca, kırıp döktüğüm saksıların parasını da ödeyeceğim.
Le pasaré una pensión mientras esté aquí y pagaré las plantas que destrocé.
Saksıyı biraz çalışmalısın. Birazcık, bu hayatta başarılı olmak istiyorsan.
Hay que ser astuto y usar un poco de esto.
Bir evim, saksılarım ve çiçeklerim olması bana yetmedi.
No quería una casa. No quería todos esos pucheros y sartenes.
Durun, durun.Bakın. Boş saksılar.
Un momento, un momento. Mira. Tarros vacíos.
Yani, boş saksılar genellikle birşeylerle doldurulur.
Sí, los tarros vacíos se llenan con algo.
Saks Fifth Avenue.
"Saks, quinta avenida"
Tokyo'da para kazanmak için saksıyı iyi çalışıyordun ama burada pek bir halta yaramıyor galiba.
¡ Pero aquí no vale una mierda!