Sarışın Çeviri İspanyolca
10,607 parallel translation
Uzunsun, sarışınsın ve bacakların nah buraya geliyorlar.
Eres alta, rubia, y las piernas te llegan hasta el cuello.
- Gözler faltaşı gibi, sarışın?
¿ Una asiática rubia de ojos redondos?
Onunla komiserin odasında karşılaştık ve konuşmaya başladık ve sarışın bir beyefendiyi aradığını söyledim kendisine.
Me crucé con él en la comisaría, y comenzamos a hablar y... Bueno, mencioné tu problema tratando de encontrar a cierto caballero rubio.
İç çamaşırı ile gezen sarışın hayalet.
La rubia fantasma en ropa interior.
Tanıdığım bir sarışın var. Bir saksoyla beynindeki kanı bile çeker.
Conozco a una rubita quién puede quitar el cromado de un remolque de camión.
Büyükten ayrılırken, sarışın gevşekleşiyor ve bacakların ayrılıyor.
Cuando sales del gigante, el pliegue está desprolijo y separas las piernas.
Madalyayı boşver, bende Hope var, Cepte sarışın para
Al diablo la medalla, tengo a Hope Es dinero fácil
Madalyayı boşver, bende Hope var, Cepte sarışın para
Al diablo la medalla, tengo a Hope Es dinero fácil.
Evet, öyleyim Sarışın, umursamaz, istediğini alır
Sí, soy rubia No me importa, ambiciosa.
Madalyayı boşver, bende Hope var, Cepte sarışın para
Al diablo la medalla, tengo a Hope, Es dinero fácil
Madalyayı boşver, bende Hope var, Cepte sarışın para
Al diablo la medalla, tengo a Hope, Es dinero fácil.
- Sarışınız diye yapma şunu!
No hagas eso. Soy rubia.
Amerikan kızı, mavi gözlü, sarışın saçlı -
Chica estadounidense, ojos azules, pelo rubio..
Moneyball'u başarırsa, Süper Sarışın bile onun varlığını fark edebilir.
Si logra hacer la Moneyball... hasta Superrubia notaría que él existe.
- Sarışın, mavi gözlüler..
- Son rubias. De ojos azules.
- Çocuğun annesi geveze sarışın kim?
¿ Quién es la rubia gritona con el niño?
Dinle, dostum, biliyorum bir anlaşmamız vardı, ama sarışın onu almış olmalı.
Escucha, amigo, yo sabía que teníamos un trato, pero el debe de haber tomado rubia que
Dediğene göre saat 9.30 sularında Raymond'un üstünde bir sarışın yakalamış.
Dice que llamó una rubia con El cuerpo de Raymond alrededor de las 9 : 30
O halde kızgın bir sarışının peşindeyiz.
Así que estamos buscando una rubia enojado
Bence 19 yaşında. Kızıl sarışın.
Debe ser una rubia de unos 19.
Son üç ay içerisinde, her hafta bir kez sarışın bir kadın tam olarak aynı şeyi satın alıyor.
Una vez a la semana, durante los últimos tres meses, una mujer rubia ha estado haciendo la misma compra.
Mavi bir Lincoln'e binen kızıl herifle sarışın kadın.
Un hombre pelirrojo y una mujer rubia que conducen un Lincoln azul.
Maskeli ve siyah deri ceketli sarışın bir kadının hayatını kurtardığını söyledi.
Diciendo que una rubia enmascarada que usaba cuero salvó su vida.
Sarışın, maskeli, sopalı.
Rubia, máscara, bastón.
Sara kim bilir nerede, ama yine de burada maskeli bir sarışın kötü adamları yakalıyor. Sensin, değil mi?
Sara está Dios sabe dónde, y aun así hay otra rubia merodeando con una máscara acabando con los malos, y, eres tú, ¿ no es así?
Sonrasında kırmızı başlıklı bir adam ve siyahla giyinmiş sarışın bir kadın vardı.
Entonces apareció ese tipo de la capucha roja y una mujer rubia, vestida de negro.
Sanırım beni dinlemiyordun ya da haberlerde gördüğüm o sarışın kadının sen olmadığını mı söyleyeceksin?
Creo que no me estabas escuchando, ¿ o me vas a decir que esa rubia enmascarada que he visto en las noticias no eres tú?
Tek yapmamız gereken, kukuları aşırı kötü kokan bir grup kızı işe almak sonrasında da kullanılmış malları, onları isteyen dışarıdaki kaçıklara ulaştırmanın bir yolunu bulmak.
Solo necesitamos reclutar a chicas con coños bien hediondos y ver cómo llevar la mercadería usada a los raros que la quieren.
Hadi sen, bebek bezini yeni bırakmış silahına sarılmaya hazır bir mankafasın.
Tú eres un idiota de gatillo fácil que acaba de dejar los pañales.
Aynen, mavi ve sarının karışımı olabilirim.
Sí, podría ser una combinación de azul y amarillo.
Kat de bana aynısını söyledi dışarı çıkıp sürtük bulmalıymışım.
Lo sé, Kat me dijo lo mismo, que debería salir y conseguir una tonta atractiva. Alguien que sea buena contigo.
Yumurtanın sarısını içinden mi çıkarıyorsunuz?
¿ Solo le sacas las yemas?
Dediğim sarışın!
¡ Rubia de mierda!
Yarısını anlamazsın herhalde, içinde "sarı" kelimesi yok sonuçta.
Segura que no entiendes casi nada, no está en lenguaje rapero.
Asıl dışarıdan korkmalısınız, dışarıdan.
Deberías asustarte del afuera. Afuera.
Göğüslerini dışarıya çıkarır mısın?
Bueno, y si quieres simplemente llevar sus pechos fuera por mí, ¿ verdad?
Dışarıda havanın sıfırın altında olmasını geçtim birisi o süslü komşularına haber uçurmuş ve hepsi de çekip gitmiş. - Gerçek bu!
Además de estás temperaturas bajo cero ahí afuera, alguien desbarato a tu vecindario elegantón... llevándose a todo el mundo.
Şu an, ara sıra da olsa dışarıya çıkma ihtiyacını da anlıyorum.
Y entiendo que necesites estar afuera a veces ahora.
Ama doğru olduğunu bildiğin tek bir şey varsa bile ona sımsıkı sarılırsın.
Pero si tienes una cosa... que sabes que es verdad, aférrate a ella.
Sıcaklık, yılın vakti, içerisi, dışarısı.
Calor, época del año, en el interior, al aire libre.
Alzheimer haberi duyulduğunda, ki duyulacak çünkü ne kadar saklamaya çalışsak da dışarı sızacak. Bunun onun itibarını nasıl etkileyeceğini düşünebiliyor musun?
Cuando la noticia del Alzheimer se filtre, y así será porque no importa cuánto queramos mentir, se filtrará ¿ te imaginas lo que le va a hacer a su nombre?
Ona dışarı çıkmayı sormalısın.
Invítala a salir.
Ama Ürdün Vadisi'nde işler sarpa sarınca sırtını dönüp gidecek ve pisliği İsrail temizlemek zorunda kalacak.
Pero en cuanto las cosas salgan mal en el valle del Jordán le dará la espalda y dejará que Israel se encargue del lío.
Birkaç gece boyunca yalnız başınıza dışarı çıkmamalısınız.
Les recomiendo que no salgan solos durante un par de noches.
Benim bilmem gereken, dışarıda bizim söylemediğin bir şey olup olmadığı, çünkü onlar bize yapabildikleri her şekilde saldıracaklar, ve bunu yaptıklarında konu ısı sensörleri olmayacak konu sen olacaksın.
Lo que necesito saber es si hay algo ahí fuera que no tenemos, porque van a venir a por nosotros de cualquier forma que puedan ; y cuando lo hagan no va a ser sobre sensores de calor.
Onu daha sık dışarı çıkarmalısın.
Deberías sacarla más.
Hava kararırken dışarıda yalnız dolaşmamalısın.
No deberías estar fuera sola al anochecer.
Ama eğer yıldızları görmek istiyorsan belki de dışarı çıkmalısın.
Pero si quieres ver las estrellas, tal vez deberías salir a la calle.
Kapının kilidi dışarıdan kırılmış.
La cerradura fue violentada.
Bir gece, bir cumartesi gecesi bir barın kapısındaydım. Aradı ve gece saat 2 veya 3'te dışarıda olduğum için azarladı. Kendimi kaybettim ve ona bağırdım.
Y una noche, un sábado por la noche, estoy en un bar y llama y me pone a caldo por estar fuera a las 2 : 00 o 3 : 00 de la mañana y yo me rompo y estoy gritándole
Isı nesnelerin sıcaklığını artırır ve korlaştırır,..... başta kızıl ötesi ışırlar ve sonra kırmızı ve turuncu, sarı, ve daha da ısındıkça beyaz ışırlar.
El calor vuelve a la sustancia caliente y brillante... inicialmente emitiendo rayos infrarrojos... y luego verdes, naranjas... amarillos... y luz blanca a medida que aumenta su temperatura.