Sürekli Çeviri İspanyolca
36,583 parallel translation
Okul teftiş edilecek, bayan Quill. Sınıfınız da okulun bir parçası. Buna sürekli şaşırmanızda rahatsız edici.
La escuela está siendo inspeccionada, señorita Quill, y su clase es parte de la escuela, aunque su continua sorpresa ante ese hecho es preocupante.
Ruhlar enerji yayar. Sürekli kendini yenileyen bir güç kaynağı.
Las almas emiten energía, una fuente de energía de perpetua renovación.
- Sürekli savaşta olmayı.
Estar en guerra todo el tiempo.
Polis Juarez Cartel'den şüphelendi ama, dedektifler sürekli öldürüldüğü için soruşturma yarıda kaldı.
La policía sospecho del cártel Juarez, pero la investigación acabó ahí ya que los detectives siempre eran asesinados.
Sürekli yanımda taşımak dışında bu lanet şeyle ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
No sé qué se supone que tengo que hacer con la maldita cosa, aparte de llevarla conmigo todo el tiempo.
Sürekli haberlerde.
Sale en todas las noticias.
O sürekli, sürekli hayatlar aldı.
Tomó vidas una y otra vez.
Ve sonsuza kadar sürekli açık olan sorular soran aptal prens olarak mı kalayım?
¿ Para poder ser el estúpido príncipe para siempre, siempre haciendo preguntas obvias?
Ben prenstim, sürekli hatırlattığınız gibi.
Era un príncipe, como no dejáis de recordarme.
Sürekli birilerini çağırıyoruz zaten.
Tenemos gente todo el tiempo.
Sürekli işimize burnunu sokuyorsun.
Siempre metiendo tu nariz en nuestros asuntos.
Jake'in anne babası sürekli kavga ediyor, Jake de onların ilgisini çekmek istiyor.
Los padres de Jake han estado discutiendo y eso... le hace querer hacer cosas para llamar su atención.
Bay Robot, kadim gözlemci sürekli beni izliyor.
Mr. Robot, el observador silencioso siempre presente... siempre observándome, aun cuando no puedo verlo, escuchando nuestras conversaciones.
Hepiniz de, bu zırvayla sürekli geçmişi hatırlayıp duruyorsunuz.
Ustedes sigan escarbando recuerdos de esa mierda.
Emily'nin sıkılacağını, beni bir kenara atacağını sürekli söyler dururdu.
No dejaba de repetirme que Emily se terminaría aburriendo de mí, que me terminaría echando, y esperaba a que eso ocurriera...
Sürekli "hanımım", "O benim" diyor.
"Mi señora", no deja de repetir. "Es mía".
Onu tanımadan önce kafe, sinema ve kitapçı gibi farklı yerlerde sürekli görüyordum.
¿ Sabes? , antes de saber quién era... no paraba de verla en distintos sitios como... cafeterías, cines, librerías.
Tuhaftır, isminiz sürekli karşımıza çıkıyor meclis üyesi hanımefendi.
Es raro. Su nombre no para de salir, concejala.
Bunu sürekli düşünüyorum.
Lo pienso todo el tiempo.
Her yerde sürekli seçim ilanlarını görüyorum.
No paro de ver anuncios de tu campaña por todas partes.
Yenilenme özelliklerinin bir sonucu olarak bu denizanası türleri sürekli çoğalır.
Como resultado de sus propiedades regenerativas, estas especies de medusas están permanentemente multiplicándose.
Sürekli aradığım için üzgünüm ama konuşmamız gerek.
Lamento llamarte tanto, pero necesito hablar contigo.
Genellikle arabayla turluyorum ve sürekli diksiyon egzersizi yapıyorum.
¿ Sabéis? , pasaría el tiempo, y estaría recayendo constantemente en mis ejercicios de elocución.
Neden sürekli bu herifi seçiyoruz ki?
¿ Por qué seguimos eligiendo a este tío?
Becca'nın sürekli bahsettiği şu derslere kaydolsam iyi olabilir.
Probablemente debería apuntarme a una de esas estúpidas clases sobre las que Becca no para de parlotear.
Ayrıca sürekli kızmakla suçladığında sana gerçekten kızma hakkımı da elimden almış oluyorsun.
No y cuando constantemente, me acusas de estar enfadada, me niegas el puto derecho de estar enfadada contigo.
Zavallıcığım, sürekli çifte vardiya yapmaktan aklını yitirdi.
Pobrecito. Está así de mal por haber hecho demasiados turnos dobles.
Sürekli ilgisini çekemezsem kuyruğundaki bütün tüyleri koparır.
Si no le proporciono estímulos constantes, se chupará todo el pelo de la cola.
Sürekli dert olsa da...
Son un poco molestas, pero...
Mars'taki keşif araçlarımızdan sürekli tozla kaplandıklarını öğrendik.
Lo hemos aprendido de nuestros vehículos sobre Marte que constantemente están cubiertos de polvo.
Sürekli fısıldaşmalar kendinizi tüm gün eve kapatmalar.
Creí que era una experta en amor verdadero, a causa de mi antiguo trabajo, pero, tengo mucho que aprender de Uds. chicos,
Sürekli göz önünde olup ineklerle dalga geçip annelerinizin votka stokunu eritmekle ilgilenmiyorum.
No quiero hacerme reflejos, burlarme de los ñoños ni robarle el vodka saborizado a tu mamá.
Uçan piranalar, lav canavarları arka planda sürekli çalan caz müziği.
Pirañas voladoras, monstruos de lava, improvisación universitaria y siempre había música de jazz de fondo.
İnsanlar sürekli bana cevabını bilmediğim sorular sorup duruyorlar.
La gente me sigue haciendo peguntas de las que no sé la respuesta.
Birlikte çalışmayı çalışmaktan konuşmayı tarikat gibi sürekli birlikte takılmayı seviyorsunuz.
Aman trabajar aquí y hablar de trabajar aquí y todos pasan tiempo juntos como una especie de culto.
James sürekli iletişim halinde olmamız ve ofislere tıkılmamamız gerektiğine inanıyor.
James cree que necesitamos estar siempre en contacto y no encerrados en oficinas.
Önüme sürekli gerçekçi cevaplar getiriyor.
Ella me provoca estas reacciones.
Ruh hali sürekli değişiyor.
Y tiene grandes cambios de humor.
Babamın sürekli silah taşımak zorunda kaldığını. Çünkü her an saldırıya uğrayabilirdik.
Recuerdo a mi padre con armas a su disposición todo el tiempo por el hecho de que en cualquier momento podíamos ser atacados.
Bu yasalarla... KYUNG-JI RHEE ÇOCUK ADALETİ MÜDÜRÜ... önceden hazırlanmış akşam yemeği menüsü gibi, sürekli bir insan akışı sağlanıyordu, elde edilen gelir de hissedarlara gidiyordu.
Fueron las leyes que sacaron como en un menú fijo, un constante flujo de personas para generar la ganancia que iría a los accionistas.
Kanserin sürekli biçim değiştirdiğini görüyoruz, değil mi?
Siempre veremos permutaciones del cáncer, ¿ verdad?
Beyaz olmayan topluluklar hâlâ sürekli gözetim ve kontrol altında olacaksa bu bir ilerleme sayılır mı? Üstelik şimdi kişinin parmaklıklar ardında hapsedilmesindense GPS izleme üzerinden para kazanan özel bir şirket var.
¿ Qué progreso sería si las comunidades de color aún están bajo vigilancia y control perpetuos, pero ahora de mano de una compañía que gana dinero con un monitor GPS, en vez de tener a una persona encerrada en una jaula?
Polis şiddetinin sonuncu olarak sürekli öldürülüyorduk.
Nos han matado consistentemente como resultado de la agresión policial.
- Hayır Harvey, mesele bu benim dışarıda günlerdir bize yeni iş bulayım diye kıçımı parçalamam. Ve firmaların sürekli ne sorduklarını biliyor musun?
- No, Harvey, el punto es que he estado allá afuera partiéndome el lomo intentando encontrar nuevos negocios por días y, ¿ sabes qué siguen preguntando?
Sürekli kafan güzel.
Te las pasas drogado con pastillitas.
Sürekli kavgaya hazir gözükmeyi iyiye kullanirsan neler basarabilecegine sasirirsin.
No te imaginas lo que pasa cuando usa ese malestar.
Ne bok yemeye sürekli fotoğraf çekiyorsun?
¿ Por qué diablos estás siempre grabando?
- Neden sürekli bunu soruyorsunuz?
¿ Por qué me siguen preguntando eso?
Bunu sürekli duyarız.
Oyes hablar de eso constantemente.
Sürekli yaraya baskı yapıyorsan, gerek yok.
Pues no ayuda si sigues presionándola.
Sürekli şöyle söyleniyor,
La gente dice todo el tiempo :