Tape Çeviri İspanyolca
205 parallel translation
Şimdi alçıyı düzelt, deliği kapa.
Alise la escayola. Tape el agujero.
Asansöre gidin, yaralı konuğumuzun şapkası yüzünü kapatacak şekilde.
Ve al ascensor y que el sombrero le tape la cara a nuestro invitado.
En iyisi onun üzerine daha fazla battaniye ört.
Será mejor que le tape con más mantas.
Şimdi kapağı şişenin üstüne koy.
Ahora, tape el frasco.
"Cesaretimle" senin için blokaj yapacağım, böylece geçeceksin.
Quieres que con mi "valentía" tape a los otros para que pases.
( "She's A Woman" plays on tape machine ) 'She don't give boys the eye
Ella no tiene ojos para otro hombre.
"... ama eğer tıraşlanmış olması kadın için bir utançsa kapansın. "
Y si a la mujer le da vergüenza tener la cabeza rapada, que la tape.
İki taraftaki deliği tıka.
Tape los agujeros, por los dos lados.
Artık seni kimse susturamaz.
Ahora ya no hay quien te tape la boca.
* Traktöründe kaset çalar vardı *
# He's got a tape deck in his tractor
Bu nedenle örtünü altına girmek iyi olur dedim.
Será mejor que me tape. "
Evet. Mobilyalarını ört.
Sí, tape los muebles.
İşinizin başınızdan aşkın olduğunu biliyorum... ama mektuplarımı kendim tape ediyorum ve telefonlara kendim cevap veriyorum... ve artık canıma tak dedi.
Bueno, me doy cuenta de que están ocupados... pero escribo mis propias cartas, contesto el teléfono... y empieza a ser un problema.
Jean, şu notları tape et.
Jean, pasá esto a máquina.
Bir iki yıl boyunca orada durup, manzaramı kapatmasını istemiyorum.
Bueno, digamos que no deseo que me tape la vista del salón un par de años.
Üstünü örteyim, buz kesmişsin.
Deja que te tape, estás helado.
- Ticker tape.
- Triunfal.
- Hazırım! İlk olarak, çatlakları kapatmak için, latex bazlı karışımımızı ve malamızı alıyoruz.
Primero, tape las grietas con un compuesto de látex y una paleta.
- Hayır. - Ve lütfen çöpünüzü kapayın.
- Y por favor, tape la basura.
They both conclude that the voice on the tape... was recorded over the phone, with no tampering.
Ambos concluyen que la voz en la grabación... fué grabada a través del teléfono, sin interferencias.
İşimi bitirdikten sonra biraz yürüyüşe çıkmıştım.
Ya hace un rato que tape lo hoyos
Yıllardır benim peşimde olan Columbia Record and Tape'deki herifle işbirliği yapacak.
Seguro que se habrá aliado con el tipo de la Columbia Tape and Record que lleva varios años detrás de mí para que le pague.
Seninkileride kapamamı ister misin?
- ¿ Quieres que tape los tuyos?
Çok rahatsız oluyorsan, imparator gidene kadar dairenden çıkma kulaklarını tıka ve sesini de duymamak için yüksek sesle homurdan.
Ahora, si esto le molesta, sugiero que se quede en sus habitaciones... se tape las orejas y tararee muy fuerte hasta que termine.
Konuşmadım, ama geldim.
Me tape las narices, pero fui.
Dünyaya diz çöktüren şu toprağa bakın duvara sıvanmış harç şimdi, kışın soğuğuna karşı.
Que esa tierra que al mundo entero arredró tape una pared para detener un ventarrón.
Kapatın şunu.
Tape esa mierda.
Ekibin tepene binmediği sürece hiçbir sorun olmayacaktır.
Con que no le toque el cuello ni le tape los ojos.
Bir kere olsun, saçlarının gözlerinin önünden kalkmasını istedim.
Que por una vez el pelo no te tape los ojos.
The One With the Hypnosis Tape
3ª Temporada - Capítulo 18 El de la cinta de hipnosis
Otobüsdeyken, parmaklarınla kulaklarını tıka yoksa güzel bir sesin peşine takılır. ve kaybolursun.
Que en el autobús tape mis oidos con los dedos o seguiré una voz bonita y me perderé.
Birisi gözlerimi kapatabilir mi?
¡ Que alguien me tape los ojos!
En iyisi eve gidip yorganı kafama çekmek sanırım.
Creo que lo mejor es que me vaya a casa y me tape la cabeza con las sábanas.
Şu kırmızı şeritlere baksana!
- "Muchas" - "Muchísimas" Mira cuánto "red tape" burocrático.
Evet.
Y tapé los oídos... y allí los dejé.
Ben de kulaklarımı tıkadım.
Así que me tapé los oídos.
Herhalde uyuyakalmış, muşambayı üzerine çekmiş.
Se quedó dormido y supongo que lo tapé con una lona.
Arkamdaki kapının açıldığını duydum.
Tapé a mi madre y oí la puerta detrás de mí.
Ağzını kapattım.
Te tapé la boca.
Duyabilesin diye kulaklarını özellikle tıkamadım.
No te tapé los oídos, así que podrás oírme.
Kulak tıkaçlarım vardı! Bunu biliyorsunuz!
Me tapé los oídos...
Kıyafetlerimi üzerime örttüm ve bekledim.
Me tapé con mi ropa y esperé.
- Davey'in üstünü örttüm, hepsi bu.
Sólo lo tapé, es todo.
- Ağzıma havlu tıktım.
- Me tapé la boca con una toalla.
İçine biraz film koydum, yakıp ağzını kapattım.
Le metí combustible, la encendí... y la tapé.
Ama gelmedin. Yuvaya telden tuzak koydum, yavrular yumurtadan çıkar çıkmaz öldüler.
Pero, como no viniste tapé el nido con una malla de alambre, y todos los pichones murieron al nacer.
Ellerim gözlerimin üzerindeydi.
Me tapé los ojos con las manos.
O sürüklenirken utancımdan kafamı kaldıramadım.
Me tapé la cara avergonzada cuando lo arrastraban.
Aman tanrım patates püresini kapattım!
¡ Dios mío, tapé su puré de papas!
Yakaladım.
Te tapé.
- Yarasını sardım.
- Le tapé la herida.