English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ T ] / Technicolor

Technicolor Çeviri İspanyolca

60 parallel translation
Güneş, Hollywood tepelerine ışığını yansıtmaya başladığında güneş ışığı genellikle Technicolor'ın doygun, ve güzel rengini alırdı.
Cuando el sol comienza a sumergirse en las colinas de Hollywood, la luz adquiere a menudo una saturada belleza de color a lo Technicolor.
Bu parlak bir kırmızı elbise ama Technicolor çok pahalı.
Es un vestido rojo-pasión, pero el Tecnicolor es muy caro.
Ama bu renkli filler benim için çok fazla
Pero paquidermos en technicolor... es demasiado para mi
İnsan yukarda renk için ölüyor.
Cómo desean el Technicolor ahí arriba.
- Renkli olarak.
- En Technicolor.
Ama son çağıltıları duyacak bir mikrofon var, yutulan dilin fotoğrafını çekecek Technicolor var.
¡ Pero el micrófono registra sus últimos gorjeos y Technicolor filma su lengua hinchada!
Hollywood Tecnicolor!
¡ Technicolor de Hollywood!
Devam filmi CinemaScope ve Technicolor'ta gösterime girecek Odile ve Franz'ın tropikal maceraları.
Y será en una próxima película que os contaremos... esta vez, en Cinemascope y Technicolor, las nuevas aventuras de Odile y Franz, en los países cálidos.
Genç bir kadın gördün mü Hollywood filmlerinde oynayanlara benzeyen bir kadın?
¿ Viste a una Sra. tipo Hollywood en Technicolor?
Renklendiren : TECHNICOLOR.
Color por Tecnicolor.
İnsanlar sopayla dayak yiyordu. Technicolor diyorum hem de. Ağlıyorlardı, çığlık atıyorlardı.
La gente fue aporreada y lo digo en Technicolor 3-D y lloraban y gritaban.
Technicolor. "Deniz Piyadelerine Söyle", o muhteşem surat hovardaları çok seviyoruz.
En technicolor. Tell it to the Marines, con esos adorables chicos a los que siempre querremos y que siguen siendo los mejores tipos del planeta.
Esneme.
El bostezo del Technicolor.
- Joseph ve Amazing Technicolor Dreamcoat şirketinde çalışıyor.
Un maestro de pelucas. ¿ Qué es un maestro de pelucas? Está de gira con "Joseph y el increíble Abrigo Multicolor..."
Gözleyici, the Technicolor Dreamcoat.
Contemplad... el Abrigo Multicolor.
Joseph ve the Amazing Technicolor Dreamcoat.
Estoy de gira con Joseph y el Abrigo Multicolor.
Teknikolor. 3 Boyut.
Technicolor. 3D.
- Rengarenk.
- Technicolor.
Yaramaz ve renkli dört yaratık mı?
Tu, uh, ¡ cuatro tipos technicolor con mala actitud?
Esneme.
El grito Technicolor. ¡ Masa de galleta!
Şu an kırmızı alarmdayız.
Estamos en alerta Technicolor.
Renkli filmler, Everest tırmanışı, karneyle yiyecek verilmesinin kalkışı.
¡ Technicolor! , ¡ La ascensión al Everest! ¡ Se acabó el racionamiento!
Okyanusya'da herkes, benim Renkli parfeleri... ve züppe küçük burjuvaları sevmediğimi bilir!
El hecho es que no apoyo a los los pijos burgueses de Technicolor ¡ es de sobra conocido en Oceanía!
Sonra Jack, gerisini Technicolor'ın getirmesini istedi.
Y entonces, Jack quería Tecnicolor para el resto de la proyección.
Ama sonra kocam konusunda bana yardım etti ve beni öptü, Dorothy'nin Oz'a inişi gibi. Herşey Technicolor'da renklendi.
Entonces, cuando me ayudó con mi marido y me besó fue... como Dorothy paseando por'OZ', todo se quedó coloreado.
Öyleyse artık * Technicolor'a geçebiliriz.
Ahora Sí hablamos en Technicolor.
Bu yaşamak gibi sizin Technicolor hayat.
Es como vivir la vida en Technicolor.
Uzayın dokusu sanki Meksika döşemesi gibi renk cümbüşü kaplamış her yeri
La textura del espacio era como una baldoza animada con motivos mexicanos. Parecía ser super vívida en cuanto a los colores, en technicolor. Pero también muy terrenal.
Technicolor'dan insanlar geldi. Technicolor eğitimi vermek için genç bir kameraman seçilecekti. İçeriden titreyerek çıkıyorlardı.
La gente de Technicolor había venido para elegir un operador joven para ser entrenado en Technicolor, y todos salían temblando porque las preguntas técnicas eran muy, muy difíciles.
Işık doğrudan lensten geçerek gelir. Burada bir prizma yeralır. Technicolor kamerasının ruhu işte budur.
La luz entra por la parte frontal, obviamente, a través de la lente, y hay un prisma aquí, que es el alma de la cámara Technicolor.
Sonra büyük bir mola verdim. Çünkü Technicolor'a bir Alman geldi. O bir konttu :
Entonces tuve una gran oportunidad, cuando un alemán llegó a Technicolor, era un conde, el conde von Keller.
"Niçin bir Technicolor kamera ve ekip alıp..." "yolculuk filmleri yapmıyorsun?"
¿ Por qué no te llevas una cámara de Technicolor y un equipo y haces películas de viajes? "
Afrika'yı, Hindistan'ı ve bütün dünyayı... bir Technicolor kamera ile dolaştık.
Estuvimos en África y la India y por todo el mundo con una cámara de Technicolor.
"Western Approaches" sıradışı bir filmdi. Çünkü Technicolor ile çekilmiş ilk belgeseldi. Bir seyahatname değildi.
"Enfoques de Occidente" es una película extraordinaria, porque es el primer documental de Technicolor que es un diario de viaje.
İçinde 22 denizcinin bulunduğu bir filika vardı. Technicolor kamera çok hantaldı ve çalışmak çok zordu. Yönetmen, ben ve bir kaç asistan daha içindeydik.
Era un bote salvavidas con 22 marinos mercantes en él, y la cámara de Technicolor que era muy torpe y muy difícil de trabajar, y el director y yo y unos cuantos asistentes más.
Siyah-beyazdan renkliye geçiş yapmak için... ana sekansı siyah-beyaz çekecektik. Ama geçiş sahnesinde Technicolor kamera kullanılacaktı. Böylece siyah-beyaz başlayıp... sonra renk verilecekti.
Con el fin de conseguir la transición de blanco y negro al color, había que filmar la secuencia principal en blanco y negro pero en la penúltima toma se utilizaba la cámara Technicolor de modo de ser capaz de iniciar en blanco y negro
İnsan orada Technicolor'un yokluğunu hissediyor.
Uno está escaso de Technicolor allí.
Filmin sonunda... ya kameramanlar ya da Technicolor bunları toplayıp... bir levhaya koyardı.
Al final de la película, o bien los camarógrafos recogían estos, los ponían en una hoja, o el Technicolor lo haría por ellos.
İşte ünlü Technicolor kamera.
Esa es la famosa cámara Technicolor.
İngilizlerin, özellikle de Cardiff gibi bir adamın... Technicolor kulanımında... çok özel ve eşsiz bir yan vardı.
Había algo muy especial y único en el uso inglés del Technicolor, sobre todo en un hombre como Cardiff.
Westernler, tür filmleri, düşük bütçeli filmler vardı. Technicolor filmin kalite standardını yükseltirdi.
Había westerns, películas de género, y el Technicolor se utilizaba para elevar el nivel del género.
Bugün çekimini izlediğiniz bu sahne... Technicolor'da işlendi.
Hoy en día esta escena que ves siendo filmada ha sido procesada en Technicolor.
Bazen insanlar nezaketen ve kompliman olarak şöyle söylüyor : "Ah Jack, eski Technicolor filmleri artık yapılmıyor."
Algunas personas, queriendo ser amables, dicen, "Ah, Jack, ya no hacen más films como esas viejas películas en Technicolor".
Lanet Teknikolor!
¡ En maldito Technicolor!
"Joseph Amazing Technicolor Dreamcoat" programı.
Programa para "Joseph and the Amazing Technicolor Dreamcoat."
Küçük bir kuş Becky'nin kasabada olduğunu söyleyince,... tiyatroda sahnelenen oyunu izlemek için iki bilet aldım.
Bueno, cuando un pajarito me dijo que Becky aquí estaría en la ciudad, fui directamente y nos conseguí dos entradas para ver "The Amazing Technicolor Dreamcoat" en el Anfiteatro de Surfside.
- Minefield'ı düzlemeye. Renkli bir şekilde.
A hacer que Minefield reviente en technicolor.
Kusmuk gibi kokuyorlar da.
Porque huelen como si alguien hubiera bostezado en Technicolor.
Sanki Technicolor gibiler.
Parecen en tecnicolor o algo así.
Wizard of Oz filmindeki kız, Dorothy, muhteşem Technicolor renkleriyle müthiş bir macera yaşar hani.
Cómo ella se adentra en esta increíble aventura que es todo en glorioso tecnicolor, ¿ cierto?
"PEYTON PLACE" RENKLİ
"PEYTON PLACE" EN TECHNICOLOR

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]