Trasero Çeviri İspanyolca
19,765 parallel translation
Popon bu noktadan kıpırdamasın.
No muevas el trasero un centímetro.
Dostum, donmadan önce şu İrlandalı kıçını içeri sokalım.
Mete tu trasero irlandés aquí antes de que te congeles.
Kıçına tekmeyi bas, Jimmy!
¡ Patéale el trasero, Jimmy!
Kıçıma kim dokundu? Sen miydin, Sasha, şekerim?
¿ Quién me tocó el trasero?
Kendi arabasının arka koltuğunda dik bir şekilde oturuyor.
Está muy erguido, en el asiento trasero de su propio auto.
Sen taksinin arkasında doğurmak üzere olan bir kadınsın. Ve ben de yarı Avustralyalı yarı Amerikalı olan doğurtacak kişiyim!
¡ Eres la mujer que dará luz en el asiento trasero de un taxi, y yo te ayudaré, porque soy la heroína australiano-estadounidense!
Ona yalakalık yap, sorumlu o.
Bésale el trasero a ella. Está al mando.
Git oraya, bas tokadı kıçına ve "Kes şunu." de.
Ve ahí, palméale el trasero, y dile que corte con todo esto.
Üzerinde bir çeyreklik sektirebileceğin kadar sıkı bir kalçadan.
Un trasero firme y voluptuoso.
Kestaneyi çizdirdik.
Justo en el trasero.
Kendimi rejimle fit kalmaya adayıp koca götümü ergenlerin dar kotlarına sığdırmak için 4 haftamı, kıç bölgesini küçültmeye ayıracağım.
Y me refugiaré en regímenes de dieta frenéticos. Y permitirme 4 semanas para reducir... la circunferencia de los muslos... para meter mi trasero enorme en jeans ajustados de adolescente...
Herkesin poposunda keskin bir acı var mı?
¿ Hay un dolor agudo... en el trasero de todos?
Sonra da bum! Bizim Chuck aşık oluverir!
"Tengo pecas en el trasero" y "¡ bum!" Chuck se enamora.
Götündeki çillere aşık olur.
Se enamora de las pecas en tu trasero.
Benim bir yerimde çil falan yok.
No tengo pecas en el trasero.
Kim bilir, kıçını bile o peçetelere siliyordu belki puşt.
Las usará para limpiarse el trasero o algo así.
Al dönüp dedi ki, "Bankayı boş ver yangın hortumu getir, çünkü Ali'nin götünden ateş fışkırmaya başladı!"
Al me dijo : "Deja la banca. Necesitamos una manguera. ¡ Ali se está levantando y su trasero está quemando!"
Canımı dişime takıp çalışıyorum.
Me he estado rompiendo el trasero aquí. ¿ Sí?
Kıçımın açıkta olduğunu neden söylemedin?
¿ Por qué no me dijiste que se asomaba mi trasero?
Kocamla ilk tanıştığımda gözlerini popomdan ayıramadı.
Cuando conocí a mi esposo, no podía dejar de mirar mi trasero.
Daha önce bebek poposu görmedin mi?
¿ Nunca antes viste el trasero de un bebé?
"Su ısıtıcısı" kelimesini duyarsam Bir vakit daha, Ben birini bulup kıçına sokacağım.
Si oigo la maldita palabra "sierra" una vez más hallaré una y se la meteré al trasero.
Ve yere bir şey düşürmüş gibi davrandım Böylece üzerinde eğilebilirdim Ve poposunu burnumla otlat.
Y fingí que dejar algo en el suelo de modo que pudiera agacharse y rozar su trasero con mi nariz.
Arka oda var.
Oh, hay un cuarto trasero.
Kız kardeşimin harika bir götü var.
Mi hermana tiene un trasero muy lindo.
İşimiz masa, telefon, sandalye ve üstüne oturacak bir kıçtan ibaret.
Este trabajo consiste en un escritorio, un teléfono, una silla y tu trasero.
Peşimde şu an bazı çakallar var o yüzden izin verirsen...
Ahora estoy hasta mi trasero en caimanes. Así que si me disculpas.
Ya Bob'la bir anlaşmaya var yoksa işi bırakmasını sağla, ben de boşuna işsizlik parası vermeyeyim.
O haces que Bob consiga un acuerdo o haces que el hijo de perra renuncie, así no tengo que pagar a su trasero desempleado perezoso.
Haftada 70 saat o hamam gibi odada götümün üstüne, sırf böyle yaşamaya devam edebilelim, bu evde yaşayalım diye katlanıyorum.
Me parto el trasero setenta horas a la semana en esa sala de calderas. Para hacer suficiente dinero, para que puedas quedarte en casa.
- Kilo alıyor, çünkü durmadan Assasin's Creed oynayıp oturuyor.
Él está engordando porque se sienta sobre su trasero jugando "Assassin's Creed" todo el día.
Kasım ayında güzelce götüne sürersin artık.
Estoy a punto de clavarte noviembre por el trasero.
Ne gün ama, kadın resmen ağzına sıçıyor.
Vaya agujero de maíz. ¿ Está apaleándote el trasero?
Artık kıçını kaldırıp işe dönme vakti, değil mi?
Ya era hora de que te levantarás de tu trasero y regresaras al trabajo, ¿ no?
Kıçını kaldırıp işe dönme vakti, değil mi?
Ya es hora de que te levantes del trasero y vuelvas a trabajar, ¿ no?
- Aslında bir "encik değirmeni."
- No, un "criadero de patio trasero".
- Encik değirmeni... kötü ünlüdürler ama çok küçüktürler.
- ¿ De patio trasero? Reproducir perros tiene mala reputación pero se venden muy bien.
Kıçıma ne takıntın var senin?
¿ Por qué te obsesiona mi trasero?
Eskiden kıçıyla ipi tırmanabiliyordu.
Solía poder trepar una cuerda con su trasero.
"Glütensiz pastayı" getirmek için kanatlarımı yırttım.
Me quemo el trasero corriendo para traerle el pastel "sin gluten".
Tabii. Kanadımın naçizanesi.
Humildemente, mi trasero.
Şu işe bakın. Eğitmenim kuyruğundan ateş topu fırlatıyor.
Mi maestra puede echar bolas de fuego del trasero.
Bu kuyruğu tanıyorum. Bomba bu!
Yo conozco ese trasero. ¡ Es Bomb!
Evet, Chuck. Bu kuyruğu değil.
No es su trasero.
Buraya gelin!
Traigan su trasero para acá.
Hey, acele etmezsen 44 numara botumu kıçından çıkarmak için fazladan mesai yaparsın.
Oye, esto le va a tomar a dos cirujanos seis horas... conseguir el tamaño 10 de mi bota cuando salga de tu trasero. Si no consigues ponerte en movimiento, FNG.
Herkese onu fena döveceğini söylemiştin.
Le dijiste a todo el mundo que le ibas a dar en su trasero
Seni bizden kurtardığı için inzibatlara minnettar olmalısın.
Muchacho, mejor alégrate de la MPs porque salvaron tu trasero de nosotros.
"Canım anacım, yüzmeyi öğrenmem gerekiyor ama şu an zenci popom boğulmak üzere."
"querida Mama, debí haber aprendido a nadar. Pero ahora mi trasero negro se va a ahogar".
O şeker mi şeker kıçı özledim.
Y extraño ese bello trasero.
- Kıçımın orijinali.
Original, mi trasero.
Patron rahat vermiyor.
El jefe está sobre mi trasero.