Truva Çeviri İspanyolca
690 parallel translation
Bir de Truva kuşatması öncesinden beri adı anılmamış bir adam.
Y dice un nombre que no se menciona desde el asedio de Troya.
- Yüksek duvarlı Truva şehrini almayı planlamış olan Ulysses.
El mismo que planeó tomar la amurallada ciudad de los troyanos. ¿ Y tú qué deseas?
"Böyle bir gecede tatlı rüzgar ağaçların yapraklarını öptüğünde tümüyle sessizce böyle bir gecede Troilus Truva surlarına tırmandı bence ve derin bir of çekti Yunan çadırlarına doğru o gece Cressida'nın uzandığı."
"En una noche como ésta... cuando el melodioso viento besaba los árboles con suavidad... y éstos no hacían ningún ruido... en tal noche... Troilus, según creo, gateó por las murallas de Troya... y su alma suspiró hacia el campamento griego... donde Cressida yacía esa noche".
Çok eskiden, Truva denen bir yeri ele geçirmeye çalışan bir ordu varmış. Ama hiçbir ilerleme kaydedemiyorlarmış.
Hace muchos años, un ejército quería derrocar un lugar que se llamaba Troya... y realmente no podían hacerlo.
Denizkızından * çok denizcinin canına kıyacağım Nestor * gibi etkileyeceğim insanları konuşmamla kurnazlıkta Odysseus * bile su dökemeyecek elime Sinon * gibi fethedeceğim bir Truva.
Ahogaré más marineros que las sirenas, seré tan buen orador como Néstor, engañaré con más astucia que Ulises, y como un Sinon, tomaré otra Troya.
Truva'da, Achilles Hector'u yakaladı ve onu öldürdü.
En Troya, Aquiles halló a Héctor y lo mató.
Burada 3000 yil önce Truva vardi, bugün Çanakkale olarak bilinen ve konumuyla Çanakkale Bogazi'na hakim olan bir kader sehri.
Aquí estaba Troya hace 3.ooo años, una ciudad para la eternidad situada de modo que dominaba el Helesponto hoy conocido como Dardanelos.
Bunun sonucunda, Truva çok gelis ti ve Yunanlilar için cazip bir savas ödülü haline geldi.
Como resultado, Troya prosperó un tentador trofeo de guerra para las ciudades griegas.
Bastan kurduklari yeni Truva sehri, bu yüzden saglam duvarlarla korunmus, güzellige asik, mutlu insanlar için zapt edilemez bir siginak olmustu.
Por eso su nueva Troya, la ciudad reconstruida estaba defendida por poderosas murallas, un refugio inexpugnable para un pueblo feliz amante de la belleza.
Kral Priam'in yegeni, Lord Aeneas saraya dogru yola çikmisti o sirada, sarayda kraliyet meclisi Truva'nin gelecegini tartisiyordu.
Aquí está Eneas, sobrino del rey Príamo camino del palacio donde el futuro de Troya está siendo sopesado por el consejo real.
Nereye giderseniz gidin ama Truva'nin kaderini pesinizden sürüklemeye çalismayin.
Id a Esparta. Id donde queráis pero no tratéis de arrastrar el destino de Troya con vosotros.
Truva'yi biraz olsun seviyorsan bu felaketi üzerimize getirme.
- Si sientes algo de amor por Troya no hagas caer este horror sobre nosotros.
The Dolphin Truva'dan.
El Delfín de Troya.
Bir Truva gemisi olabilir.
Podía haber sido troyano.
- Truva kraliyet Sarayi'nin simgesi.
- El emblema de la Casa Real de Troya.
Truva'da, size sarkilar yazardik.
En Troya, habría canciones sobre ti.
Yunanistan krallari orada toplanacak, Truva'ya karsi bir savas için.
Los reyes de Grecia se reunirán aquí para tratar de la guerra contra Troya.
Ona senin bana göre köle olmadigini, Truva Prensesi olacagini söyleyecegim.
Le explicaré que para mí no eres una esclava sino mi futura princesa de Troya.
Ben Truva'nin altinlarini alacagim.
Puedes quedarte con la gloria. Yo me llevaré el oro de Troya.
Truva hücumu icin hicbir ahlaki neden göremiyorum.
No veo ningún propósito ético en un ataque a Troya.
Sahillerimizde bir Truva gemisinin isareti.
Aquí está la señal de un barco troyano acechando nuestras costas.
- Truva savas istemiyor mu?
- ¿ Troya no planea la guerra?
Durdur ya da Truva ganimetlerini unut.
Parad esto o perderéis el botín troyano.
- Truva da Sparta'ya dost diyecektir.
Y Troya llamará a Esparta "amiga".
Helen, Sparta Kraliçesi, Menelaus'un karisi Paris'i takdim ederim, Truva Kraliyet Prensi.
Helena, reina de Esparta, esposa de Menelao te presento a Paris, príncipe real de Troya.
Truva küstahligi!
¡ Descaro troyano!
- Truva Prensi için gönderilen köleyim.
Soy la esclava enviada al príncipe de Troya.
Babama hala ümit oldugunu, Truva'ya da gördüklerimi anlatacagim.
Le diré a mi padre que aún hay esperanza. Contaré a Troya lo que vi.
Benimle Truva'ya gel.
Ven a Troya conmigo.
Menelaus, onu geri isteyecegiz, ve tüm Truva ganimetini.
Menelao, la reclamaremos y con ella, el saqueo de Troya.
O Truva Prensi savasi istedi, barisi degil.
El príncipe de Troya ha pedido la guerra, no la paz.
Truva'da bulunan altin dükkaniyla ilgili bazi gerçekleri anlatarak hassas Achilles'in gönlünü yapacagim.
Y persuadiré al sensible Aquiles con ciertos hechos fascinantes sobre la gran cantidad de oro que hay en Troya.
Truva bu tarafta.
A Troya se va por aquí.
Kuzeye, Truva'ya dogru yol alin.
Pon rumbo al norte, a Troya.
Truva'yi bir daha asla göremezdim, eger o olmasaydi.
Nunca habría vuelto a ver Troya si no fuera por ella.
Sadece Truva ile Pelagos arasinda bir seçim yapabildi.
Sólo podía elegir entre Troya y Pelagos.
Truva'da kalp diye bir sey yokmus.
No hay corazón en Troya.
Truva görevlerini hakir gördün.
Tú desprecias cada deber troyano.
Sizi Truva'ya getiren gemi hala limanda.
El barco que te trajo a Troya sigue en el puerto.
Truva'da mutlu olacagini da.
También dije que serías feliz en Troya.
Yunanlilarin muazzam bir donanmayla yola çikmak üzere oldugu haberi Truva'ya ulasmisti.
Llegaron a Troya las noticias de que los griegos estaban a punto de partir con la armada más poderosa jamás conocida.
Unutmayin, bu Truva duvarlari bizim gücümüz ve servetimizdir o yüzden bu kale duvarlari amacini yerine getirene kadar bu ovaya hücum girisiminde bulunan hiçbir cüretkara izin vermeyin.
Recordad, estos muros troyanos son nuestra fuerza y nuestra sustancia así que ningún tonto ansioso ataque en la llanura hasta que las fortificaciones hayan servido su propósito.
Kampimiz Truva sarayi olacak.
Nuestro campamento es el palacio troyano.
Truva duvarlarina karsi mi, Achilles?
¿ Contra la muralla de Troya, Aquiles?
Yunanlilar çikartma yaptiklari sahile takviye getirtip saldiri için Truva duvarlarina denk büyüklükte saldiri makineleri yaptilar.
Los griegos reforzaron su cabeza de playa y construyeron máquinas de ataque a una escala similar a la de la muralla troyana.
Yüce Zeus, tanrilarin krali sana Truva Prensi, Polydorus'u veriyoruz.
Oh, gran Zeus, rey de todos te damos a Polidoro, Príncipe de Troya.
Sevgili Helen, Truva'nin tek aydinlik yerinde gölgeler ariyorsun.
Helena, buscas sombras en el único lugar luminoso de Troya.
Truva halki, daha kaç yil sefalet çekecegiz?
¿ Cuántos años, troyanos, tendremos que sufrir?
Truva'nin tatili, bir zamanlar mutlu geçerdi.
La fiesta de una Troya que un día conoció tiempos felices.
Paris'i Truva'nin disina atin.
Echad a Paris de Troya.
- Truva'yi terk et demeye geldiniz.
- Has venido a pedirme que deje Troya.