Tıbı Çeviri İspanyolca
3,291 parallel translation
Bu yüzden kıskanç hayranları bize hep tıraş bıçağı gibi şeyler gönderiyordu.
Por eso, las fanáticas de la banda de chicos... nos enviaron correos con amenazas y hojas de afeitar.
Tıbbi olarak konuşmayı bırakmak imkansız ses tellerin çıkarılmamış ya da kesilmemişse ya da gırtlak kanserin falan yoksa.
Sabes, es médicamente imposible dejar de hablar. A menos que te saquen las cuerdas vocales o te las corten o se te enfermen con carcinoma de la laringe o algo así.
Tıpkı bu sabah Abin Cooper'ın ifade özgürlüğünü kullanarak yolu kapatıp Travis'in geç bırakması gibi.
Como la primera enmienda que hoy ejerció Abin Cooper, haciendo llegar tarde a Travis.
Tıpkı Salma Hayek gibi, tabii bıyıksız hali.
Sí, la versión de la Salma Hayek, sin el bigote también.
O da seni hücresine tıkar ve bir daha da bırakmaz.
Él te encerrará en su pequeña celda y jamás saldrás.
Gidip damıtıcıyı bulun, bizi yalnız bırakın.
Ve a buscar la destilería y déjanos en paz.
Bırakamadım onu ama.
# But I just couldn't let her go
Beni kâtibi olarak alması için onu ikna etmeyi planlıyorum ve onu, başyapıtını yapması için yönlendireceğim. Ve ben henüz müzikal semaya ulaşmadan babam gerçekleri kabul etmek zorunda kalacak. Mirasından yoksun bıraktığı kişi, Robert Frobisher'ın ta kendisiydi.
Mi plan es persuadirlo de contratarme como su amanuense y ayudarle en la creación de una obra maestra antes de estallar en el firmamento musical eventualmente obligando a Padre a admitir que si el hijo que desheredó no es otro que Robert Frobisher el más grande compositor Británico de su tiempo.
Bu bir Ö.B.T.
Es una E.C.M... una experiencia cercana a la muerte.
B-E-T-H.
- E-T-H.
Çocukların kaderi o adama bırakılsa hepsini bir binaya tıkıp binayı ateşe verirdi.
Si la gente pensará como ese hombre, los encerrarían en ese edificio y lo quemarían completito.
Ya da tıraş bıçakları.
U hojillas para afeitar.
Su ısıtıcısını açık bırakmayı unutma bir daha...
Asegúrate de dejar la pava encendida todo el tiempo...
TB olmuş çocuk.
Tiene T.B.
Ayrıca, kayıt dükkanından eve bırakma olayından, bahsetmek yok, tamam mı?
Y no menciones que te llevé en mi auto.
Hükümet karşıtı güçler ile B.O.W arasında ne tür bağlantı var?
¿ Cuál es la conexión entre las fuerzas anti-gubernamentales y las armas?
organizmalar tamamen Efendisinin isteklerine göre hareket eder tıpkı bir vücut gibi... ilişkiye benzer.
Unos organismos, diseñados para determinar si un huésped debe ser controlador o controlado residen en el cuerpo del huésped y crean la relación perfecta de amo y esclavo entre un humano y la B.O.W. Es parecido a la relación que tiene una abeja reina con sus obreras.
Kısa süre önce dağıtım işindeymiş ama işi bırakmışa benziyor.
Traficaba un poco hace un tiempo. Parece que se detuvo.
İnsanlar yalan söyler, kendilerini yanlış tanıtır ve seni yüzüstü bırakırlar.
Las personas mienten y son unos farsantes, y decepcionan a los demás.
Sadece en son çarşafları değiştir ısıtıcının kapalı olduğundan emin ol ve mutfağı temiz bırak.
Solo acuérdate de cambiar las sabanas asegúrate de apagar el calefactor y de dejar limpia la cocina.
Kanıt bırakmamak lazım.
Lo mejor es no dejar evidencia.
Eğer yerel çıtırlardan birisi azmış durumdaysa bırak öyle kalsın kızın ateşini senin söndürmen gerekmiyor.
Si una de las perras locales está en celo, que siga estando, sin ningúna ayuda de tu parte para aliviar su condición.
Adam kaçmaya çalışmadan önce Al Kaiser'in kapının yanına bıraktığı tırmığı alır ve kapının tutacaklarından geçirerek polisler gelene kadar kötü adamı hapseder.
y la cierra sobre él, y antes de que pueda escapar, agarra el rastrillo de Al Kaiser y mantiene la puerta y se desliza a través de las asas, que atrapan al chico malo hasta que venga la policía para llevárselo.
Daha fazla kanıt bırakın. "
Dejad más pruebas ".
Kim tıraş köpüğünü masada bıraktı?
¿ Quién dejó su crema de afeitar en la mesa?
Kolumu tıraş edip, bıyığımı alıyorum ben.
Me afeitaba los brazos, y pasaba cera por mi bozo, ¿ sabes?
Dikkat et, arkamızda kanıt bırakmak istemiyoruz.
Cuidado, no queremos dejar detrás ninguna evidencia física.
Tamam, adli tıbba bırakırım.
Eso se lo dejo a los forenses.
İnsan eskort kızın kartını ortalıkta kanıt niyetine bırakmaz ki.
¿ Quién tiene en su armario tarjetas de una prostituta?
Orada olacağım. Ronnie, son sekiz yüze kadar tempolu koştur son dört yüzde serbest bırak finişte de biraz tırıs yaptır.
Ronnie, tráelo trotando desde los 7 ú 800 corta en los 3800 y luego deja que se suelte al final.
İçinde iyice sarılmış şekilde bir video kayıt cihazı bırakılmış. Dikkatlice su geçirmez çantanın içine konulmuş
Dentro de la mochila, había discos duros de video, cuidadosamente envueltas en bolsas a prueba de agua.
İyi ama sadece eğer bu dediğin kanıt doğru çıkmazsa bu işin peşini temelli bırakacağına söz verirsen.
Vale, pero con la condición si tu llamada de prueba se queda corta, estas de acuerdo a abandonar esto de una vez por todas
T.A.Z.I.
S-A-B-U-E-S-O.
( B ) en ( S ) ana ( B ) orçluyum
T... L... D.
Hangi çocuk kaçırıcısı kanıt bırakır
¿ Qué clase de secuestrador deja pistas?
Kuzeninin bu duruşmada olmadığı gerçeğini bir kenara bırakıp "gizli kanıt" sözünü inceleyelim mi?
Ahora, dejando de lado el hecho de que su primo no está en esta sala hoy, Examinemos la frase "Pruebas secretas", ¿ de acuerdo?
Tıp fakültesini bıraktığımdan beri görmedim onu.
No lo he visto desde que me fui de la universidad.
Tıpkı eski günlerdeki gibi, oda anahtarını kutuma bırak.
Solo deja tu llave en mi buzón, como en los viejos días.
Ve sen, köpeği patates cipsi ile beslemeyi bırak. Yoksa seni köpekle birlikte bir hafta kutuya tıkarım.
Y tú, deja de alimentar a ese perro con papas fritas o te pondré en una de estas cajas con él durante una semana.
Seni serbest bıraktığım vakit ummuştum ki kaldığımız yerden devam edebiliriz ama şu anda tıpkı diğerleri gibi mine çiçeği tıkınıp geldiğinden eminim.
Esperaba que, si, yo te liberaba pudieramos empezar donde quedamos, pero aquí estás, tomando verbena como el resto, estoy seguro.
- Güzel. İçki koymakta ustayımdır.
Mi especialidad propia, B.L.T.
Bunları ufak bir kayıt cihazında bıraktım.
Les dejo una pequeña grabadora.
B : Acıyor çünkü bir ejderha tarafından tırmalandı.
"B"... duele porque fue arañado por un dragón.
Peki. O zaman, ben de... kağıt parçasıyla görüşmene bırakayım.
Bueno, entonces te dejaré ahí con tu teléfono de papel.
Bırak t-shirt'ünde kalsın.
Déjalo en la camisa.
Bir saat sonra ideal fırlatma penceresi açıldığında bu harika aygıt Güneş'e uçarak ardında manyetik bir iz bırakacak.
Cuando la ventana de lanzamiento ideal se abre en poco más de una hora... esta magnífica creación va a volar hacia el sol... al final de la resonancia magnética.
N'oldu cici çocuklar?
¿ Qué tal eso para B.T.S.?
S, T, A, B, B, I, N, kesme işareti.
Luego "apuñalamient" A-P-U-Ñ-A-L-A-M-I-E-N-T, apóstrofe.
Sky National olarak acil yanıt sistemimizi anında devreye soktuk ve sistemimiz Federal Havacılık İdaresi ve Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu ile direk bağlıdır.
Sky national ha activado inmediatamente nuestro protocolo de emergencia y está en contacto directo con la F.A.A. y el N.T.S.B.
Ben birkaç aylığına tıp fakültesini bıraktım
Bueno, hacía unos meses que acabé la Licenciatura en Medicina...
Çatalın çizmesi, bıçağın kazıması.. .. birinin el yazısının kağıt aracılığıyla masanın üzerine geçmesi.
La abolladura de un tenedor, el rayón de un patín el fantasma de alguien escribiendo a través de una hoja de papel.