Ukalaca Çeviri İspanyolca
70 parallel translation
Böyle ukalaca konuşmaları anlayamıyorum.
No entiendo esa charla, es charla de intelectuales.
Artık, senden ukalaca istemiyorum, Bay Jones.
Ahora, no tendrá ningun comentario más simpático, Sr. Jones.
Kulağa ukalaca gelir.
Parezco engreído.
- Uzun ince. 35 civarı. Sürekli pipo içip durdu. Ukalaca sorular sorup durdu.
Alto, delgado, de unos 35, fuma en pipa y hace demasiadas preguntas.
Okuyucularına ukalaca gelebilir.
Temo que puede ser complicado para sus lectores.
Watson sen de gözlemledin mi bilmiyorum ama Albay Ross'un davranışları biraz ukalaca.
Watson, no sé si observó... pero la conducta del Coronel Ross... ha sido algo arrogante.
Albert Rozerfeld, Şerif Truman'a ve diğerlerine karşı ukalaca konuşmanız hiç hoşuma gitmiyor!
Albert Rozerfeld no me gusta que se haga el listo con el sheriff Truman o quien sea.
Ukalaca evrenin ahlak bekçisi rolü yapman bana o kadar boş geliyor ki, Q.
Su arrogante pretensión de ser los guardianes morales del universo me parece vacía de contenido, Q.
Çünkü, senin ukalaca bir şey söyleyeceğini söylüyor.
Porque dice que Papá terminará diciendo algo asqueroso.
Tavrımız hiçbirşey ama ukalaca.
Nuestra actitud es todo menos irreverente.
Ukalaca denecek kadar mükemmel.
Pedante de pies a cabeza.
- Söyle. Senin şu bayağı, ukalaca şikayetlerini kesmen.
Deja tus quejidos pomposos un momento
Böyle bir şey demedim. - Tam olarak böyle söyledin. Ukalaca bir bok bu.
Qué bueno que hicieras esto para Jean.
Bu biraz fazla ukalaca değil miydi?
¡ Vaya que somos engreídos!
Önceden Linux diyemem zannettim ya bu çok megolaman, ukalaca çünkü.
Inicialmente pensé que no lo podía llamar Linux públicamente, porque era demasiado egoísta.
Neden öyle ukalaca davrandığını düşünüyorsun?
¿ Por qué piensas que siempre se hace el creído?
Anladığım kadarıyla sizinkilerin yaptığı biraz daha ukalaca olmuş ve alacağımız intikam buna uygun olmalı.
Creo que tus padres fueron más arrogantes al mentirte, y tu venganza debe reflejarlo.
beni nezarete götürdü.oraya gidince başka bir ismim olup olmadığını sordu bende ukalaca evet bana Patates Salatası. " derler dedim
Me llevó a prisión. Al llegar, me preguntó si tenía algún alias. Y yo por dármelas de listo dije, "Sí, me llaman Ensalada de Papa".
Böyle ukalaca konuşmaya devam et bakalım, elbet o mührü kıçına sokmayı bilirim.
Sigue dándotelas de sabelotodo, y mi pie estará mucho más cerca de tu trasero.
Akıllıca davranma demek istedim... ukalaca değil.
Nada más quise decir que no fueras tan sabia... no tan sabelotodo.
Yemekler güzeldi, ama restoran ukalaca bir hava taşıyordu.
La comida es buena, pero el ambiente del restaurante es un poco pesado.
Her zaman ukalaca bir cevabın var.
Siempre tienes una respuesta inteligente para todo.
Ukalaca olmayan cevap şu : "Tamam, ödemene gerek yok."
La respuesta estupida seria "vale, no tienes que pagar."
Sen sadece etrafta tırnaklarını yapıp, ukalaca yorumlar yaptın.
Tu solo te sientas a hacer tus uñas y a hacer comentarios sabiondos.
Ukalaca, "bilmediğin, bir şey biliyorum" numarası.
Ya empieza con esa basura de "yo sé algo que tú no sabes".
- Hayır. Ukalaca laflar dışında bir şey yok.
Sólo dice insolencias.
Ukalaca sözlerine rağmen, önemsediğini biliyordum.
Más allá de tus presuntuosos y sagaces comentarios. Sé que no eras indiferente.
Ne yani, ukalaca bir cevap yok mu?
¿ Qué? , ¿ ninguna respuesta sabelotodo?
Aslında tüm o ukalaca laflarını ve göndermelerini bir kenara bırakırsak o...
Ya sabes, una vez que pasas por los comentarios sabelotodo y referencias que tengo en Google para entender... - Ella es...
Cidden, günlerdir hakkımda ukalaca, alaycı yorumlarda bulunmadın.
En serio, hace días que no me haces ni un comentario sarcástico.
Biraz ukalaca davrandım, "Bilançolara meraklı mısın"?
Sonó un poco arrogante, "¿ Está interesada en hojas de balance?"
- İnsanın ukalaca olmuş diyesi geliyor.
"Pedante" es lo que pienso.
Sonra biraz hazırlıklı geldim, tartışmayı sonlandıracaktım, ukalaca sordum : "Bayım, Tanrı bilimsel olarak içinde hiçbir şeyin olmadığı kanıtlanan hava boşluğunda da bulunuyor mu?"
Y yo venía preparado para acabar la discusión Intervine, como un sabelotodo, y dije : Señor, ¿ está Dios en el vacío, en el que no hay nada, como ha demostrado la ciencia?
Bu biraz ukalaca bir yaklaşım.
Es un poco pedante.
Ukalaca bir şey söylemek için Emerson'u bekliyorum.
Esperaba que Emerson dijera algo sarcástico.
Bu çok ukalaca bir yanıt.
Es una respuesta muy arrogante.
Yıllardır, ne zaman bu konuyu göz önüne getirsem hep ukalaca cevap verdin.
Cada vez que he mencionado el tema en estos años me has respondido con un comentario grosero.
Biliyorum ukalaca olacak ama, orada en iyi olan benim.
Sé que suena terrible, pero soy la mejor.
Ukalaca konuşuyorsun, değil mi?
Eres un sabelotodo, ¿ eh?
Tüm ukalaca cevaplarım tükendi dostum.
Se me acabaron las respuestas ingeniosas, amigo.
Peki sence de bu biraz ukalaca olmadı mı?
No crees que es un poco presuntuoso de tu parte? Es solo una cerveza.
Bu dediklerinin biraz fazla ukalaca olduğunu düşünmüyor musun?
¿ No crees que eso sea arrogante?
Biraz ukalaca belki sanki havalı olmak için çok kasıyorsun tıpkı şurada oturan Hugh gibi.
Un poco sabelotodo, tal vez... Eso es lo peor que me han dicho jamás.
Biliyorsun Claudia, bence biraz ukalaca olacak ama...
Claudia, creo que tendrías que llenarlo un poco más.
Ama sanatçıların çalışmaları hakkında konuşmasının ukalaca göründüğünü biliyorum. ... bu yüzden burada oturup bir pislik gibi görünmeyeceğim.
Pero yo sé como suenan los artistas cuando hablan de su trabajo así que no me voy a sentar y sonar como un estúpido.
Bununla ilgili olarak asla ukalaca davranmak istemiyorum.
Nunca quise ser engreído acerca de esto, ¿ ya saben?
- Biliyorum ukalaca geliyor.
- Sé que suena presuntuoso.
Ukalaca lafların yok mu?
¿ Ninguna respuesta inteligente?
- Biliyorum ukalaca geliyor.
- Sé que suena altanero.
Az önce söylediğim tüm o ukalaca laflarımı geri alıyorum.
Retiro todo lo sarcástico que te pude decir.
İnatçı ve ukalaca davrandım.
Fui terco y arrogante.