Umutsuz Çeviri İspanyolca
2,896 parallel translation
Bir kadın kendini umutsuz ve yalnız hissedip kendini öldürdü çünkü onu kimse yardım edecek kadar önemsemiyordu.
Una mujer que se sentía desesperada y sola se ha suicidado porque nadie se preocupó por ayudarla.
Ama bir şekilde benim bunu bitirmek için ne kadar umutsuz olduğumu biliyor, bu yüzden de her şeyi isteyebilir. Bu çok kötü.
Es como si de alguna forma supiera lo desesperado que estoy y que puede pedir lo que sea.
Çok fazla acı ve umutsuz bir kederdi sadece, Büyük bir keder.
Ninguna deidad puede ser responsable de tanto dolor y miseria.
O zaman umutsuz zamanlardaydık, Fleur.
Eran momentos desesperados, Fleur.
Size hayatınızın fırsatını veriyorum, bir gecede mahvediyorsunuz. Siz umutsuz vakasınız.
¡ ¿ Le doy la oportunidad de hacer algo de su vida y la destroza en una noche?
Umutsuz bir kumar mı yoksa ustaca manevra mı, Müfettiş?
¿ Una apuesta desesperada o una ingeniosa táctica, Inspector?
İnsanlar fakir, evsiz ve umutsuz... ve buna rağmen devlet sırf daha rahat okuyabilelim diye ülkedeki tüm tabelaların harflerini küçültmek için... tabela başına 110 dolar mı harcıyor?
La gente no tiene trabajo, casa ni esperanza, y el gobierno se está gastando $ 110 por señal en todas las señales de las calles de América haciendo las letras más pequeñas ¿ para que podamos leerlas mejor?
Umutsuz zamanlar, umutsuz önlemler...
En tiempos desesperados, medidas desesperadas.
Ona üstat vurucu denebilir yada umutsuz azize...
Llámenlo un golpe maestro o un tiro a la desesperada -
Bir ilişki için umutsuz vakasın maalesef.
Creo que estamos en un punto en nuestra relación donde no hay un comienzo.
Michele'i kaybettikten sonra önce olduğumdan daha umutsuz oldum.
Después de haber perdido a Michele caí en la desesperación.
- O da var anjülien azından umutsuz ve hâlâ yaşıyor olurdun.
Es cierto, sí, pero seguirías con vida.
Umutsuz anlarda talih daha kendinden emin yüzlere gülmeli.
En tiempos desesperados la fortuna debe presentar un camino hacia manos más favorables.
İnsanlar umutsuz zamanlarinda yardim alir.
En tiempos de desesperación la gente toma burros como asistentes
Tamda senden beklenen bir cevap. Yine de umutsuz.
Que inesperada sin embargo deprimente respuesta.
Biliyor musun, seçici olmayı umutsuz olmaya tercih ederim.
¿ Sabes qué? Prefiero ser selectivo que desesperado.
Tercih ederim. Umutsuz mu?
¿ Desesperada?
Umutsuz değilim.
No estoy desesperado.
- Umutsuz olduğumu mu düşünüyorsun?
- ¿ Crees que estoy desesperada?
Çünkü umutsuz değilim.
Porque no estoy desesperada.
- Ben umutsuz muyum?
- ¿ Estoy desesperada?
Kimin umutsuz olduğunu öğrenmek ister misin?
¿ Quieres saber quién está desesperado? Este tío.
Hey, Sara biliyorsun sana umutsuz demeden önce...
Oye, Sara, antes, cuando he dicho desesperada...
Çok umutsuz gözüküyordu.
Era todo muy triste.
Kraliçe Isabella umutsuz.
La Reina Isabella está desesperada.
Yani, Moneypenny, bütün bu sağlam konuşmana rağmen umutsuz bir durumdasın, değil mi?
Quiero decir, bajo todas tus firmes palabras, Moneypenny, estás realmente desesperada, ¿ no es verdad?
Asla umutsuz vaka yoktur. Bu benim uzmanlığım.
Un caso sin esperanzas y sin tiempo... es mi especialidad.
Umutsuz bir aşığı mı? İşten biri mi
Era un amante despechado, un rival de negocios...
L.A. daha çok böyle yalnız umutsuz insanların bir araya geldiği bir yer.
L.A. era más como personas desoladas, gente desesperada, todo tipo de acercamiento era una sensación real de unión.
Bak, harika ve düzenli biri gibi gözükebilirim ama baskı altındayken tam bir umutsuz vakayımdır.
Mira, sé que parezco tranquila y serena, pero soy un caso perdido bajo presión.
Umutsuz bir haldeyim.
Es una situación sin esperanza.
Hem umutsuz hem de aptal.
Es desesperado y estúpido.
Biraz umutsuz görünüyor.
Parece un poco desesperado.
Bekar, umutsuz ve çaresiz.
Está soltera, desesperada y sin ninguna esperanza.
- Bekar, umutsuz ve çaresiz... Devam et bakalım!
Soltera, desesperada y sin esperanzas... ¡ cuéntame más!
Umutsuz bir şeklide, azımız buradayız.
Nos superan en numero aqui.
Ben sadece- - Umutsuz hissediyorum.
Me siento impotente.
Umutsuz bir yerde kendini öldürmek.
Un lugar desesperado para suicidarse.
Umutsuz, kemirgen temalı bir moda ayrıca acaba seni öldürebileceğim bir şeyler de getirdin mi acaba? - Aslına bakarsan bunlar... -
Son desesperadamente modernas, de roedores, y, de todas formas, ¿ te hubiera matado traer algo para mí?
Orada çektiğimiz dizi, lezbiyenin tekiyle umutsuz bir aşk yaşayan zarif ve görgülü bir okul müdürü hakkındaydı.
La serie que hicimos allí Era sobre un director ingenioso y urbano enamorado sin remedio de una lesbiana de media edad.
Nagy bizzat aracılık yapmak için Batı'ya umutsuz da olsa bir başvuruda bulundu.
El propio Nagy hará un llamamiento desesperado a Occidente para intervenir.
Ona çekici geliyorsun çünkü aldanmış ve umutsuz.
De acuerdo, sólo te atrae él porque está trágicamente tomado e infeliz.
Bu, o saf, umutsuz, özenti kızların doğum günü birikimlerini çalmak için kurulmuş çakma ajanslardan değil.
No es una de esas agencias que no son trigo limpio ingenuos estafados, aspirantes sin esperanza despojándolos de sus 16 con dinero.
Umutsuz vakasın.
Eres pesimista
Oh, olamaz. Şu anda kesin odasında kapıyı kilitlemiş umutsuz oturuyordur.
Está inconsolable, llorando en su habitación con la puerta cerrada.
Ama umutsuz durumdayım.
Pero estoy desesperado.
Küçük kızları umutsuz mu bırakırsın?
¿ Te gustan las chicas jóvenes que se sienten indefensas?
Umutsuz vakasın.
No tienes remedio.
Gerçeği bulmanı engellemeye çalıştık,.. ... ama umutsuz vaka hâline gelince seni zehirledik.
Intentamos pararte para que no descubrieses la verdad, pero una vez me di cuenta que era una causa perdida.
Umutsuz bir şekilde kendi ağırlığı altında yıkılmayı durdurmaya çalışırken bir dizi ayrı safha içinde yeni elementler oluşur.
Mientras desesperadamente trata de impedir que se derrumbe bajo su propio peso, se crean nuevos elementos en una secuencia de etapas separadas.
Sen umutsuz bir vakasın.
Cuando lo haga ¿ Las propiedades serán mias de nuevo?