Uno Çeviri İspanyolca
208,602 parallel translation
Hiçbiri Trump'a oy vermemiş mi?
¿ y ni uno solo ha votado a Trump?
Ya da hiçbiri verdiğini söylemeyi istemiyor.
O ni uno solo quiere admitirlo.
Yani yumurtalarımdan biri hala mevcut ama yerini bilmiyor muyuz?
¿ Entonces uno de mis óvulos aún existe - pero no sabemos dónde?
- Biraz var.
- Uno pequeño. - ¿ Qué?
Bu, moderatörler tarafından problemimizin başlangıcı için sadece bir tane gönderiydi.
Ese es solo uno de los mensajes marcados como problemáticos por mis moderadores.
Herkes bir bölüm alsın.
Estoy de acuerdo. Que cada uno coja un montón.
Bu hesabıma gönderilen 50 mesajdan sadece birisi.
Este es uno de los 50 mensajes que han enviado a mi cuenta.
Alternatif sağcılardan bir tanesi benden hoşlandı onlardan biri olduğumu sanıyor.
A uno de los de la derecha alternativa le gusto, piensa que soy uno de ellos.
Küçükken birileri sizi dışlamış sizinle dalga geçmiş siz de şimdi kötü adam olup başkalarıyla dalga geçmek istiyorsunuz.
Cuando era pequeño, alguien lo rechazó o se burló de usted y ahora quiere ser uno de los chicos malos, burlarse de otros.
Şirketteki isim ortaklarından biri olan Adrian Boseman..... müvekkilinin vergilerden kaçmasını sağlamak için rüşvet olarak 800.000 dolar aldı.
Uno de los socios del bufete, Adrian Boseman, recibió un soborno de 800.000 dólares para ayudar a un cliente a evadir impuestos.
Ve aralarındaki ilk hedefimiz :
Tendremos un público de uno :
American Lawyer'a göre ülkedeki en iyi 10 siyahi şirketin içindeyiz.
Nombrado por "American Lawyer" uno de los diez mejores bufetes de negros del país.
Vita voglio essere uno squalo.
Vita voglio essere uno squalo.
Nella mia prossima vita voglio essere uno squalo.
Nella mia prossima vita voglio essere uno squalo.
Sonraki hayatımda bir köpekbalığı olarak dünyaya gelmeyi istiyorum.
Nella mia prossima vita voglio essere uno squalo.
- Sun Times birinci hatta.
Tengo al Sun-Times por la línea uno.
Davaların birinde bir avukat vardı. İsmini söylemeyeceğim.
Bueno, había un abogado, en uno de los casos, y no voy a decir cuál...
- Üç kurul üyesinden biriydiniz değil mi?
¿ Eras uno de los tres miembros de la junta? Sí.
Bunlardan istemediğinize emin misiniz?
¿ Seguro que no quieren uno?
Pekala, bir tane anlatayım.
Bien, tengo uno...
Kendi ailesi olan bir çocuk.
- Uno con una familia propia.
Aslında iki tane ama... sadece biri burada.
En realidad, tiene dos... pero sólo hay uno aquí...
Hâlâ birinci sayfa.
la página uno.
Okuyayım mı?
- ¿ Les puedo leer uno?
Birincisi, neden bize hiç idrar atmayan Al Roker'a idrar atıyoruz?
Uno : ¿ por qué lanzarle orina a Al Roker si nunca nos la ha lanzado él?
Kaybolacağım. İlk adım, America's Next Top Model'ı kazanmak.
Paso uno : ganar America's Next Top Model.
Bakın, Starford'daki her anne bilir ki, hareket ve saglık dersi, okulun en büyük fırsatlarından biridir.
Mirad, todas las madres en Starford saben que el programa de movimiento y bienestar es uno de los mejores beneficios de la escuela.
Umarım ayrılırlar.
Con suerte, se destrozarán el uno al otro.
Umarım birbirlerini parçalarlar.
Con suerte, se destrozarán el uno al otro.
Maze yakınındaki birine benzeyen Bebek bir kuş gibidir
Maze es como uno de esos pajarillos que dejan marca en quienquiera que esté cerca.
Yani, eğer Tanrı bizden biri olsaydı?
¿ Y si Dios fuera uno de nosotros?
Sadece bir parça, birimiz gibi.
Tan solo un patán como uno de nosotros.
Oh, anlıyorum, siz de onlardan birisiniz.
Veo que eres uno de esos.
ELLA ( birlikte şarkı söyleyerek ) : ♪ Peki ya tanrı bizden biriyse?
* ¿ Y si Dios fuera uno de nosotros? *
♪ Sadece bizim gibi bir sersem ♪
* Tan solo un patán como uno de nosotros *
Her birinin bir insan olduğunu hatırlamaya çalışııyorum.
Intento recordar que cada uno de ellos es una persona.
Birincisi, sen bir delisin
Uno, porque eres un loco de atar.
Müvekkilim aradı.
Uno de mis clientes ha llamado.
Yani Bianca'nın kendi oğlu... onun en sadık askerlerinden birini öldürüp soydu mu?
¿ Entonces el propio hijo de Bianca robó y mató a uno de sus más leales soldados?
Neler yapildiğime bak. Evet, en iyi kazandıran adamımı öldürüyorsun?
Sí, ¿ eliminar a uno de mis mejores asalariados?
Bunu kendimize biz yaptık.
Nos hicimos esto el uno al otro.
Hatta biraz armut konservesi yemek.
Puede que incluso comamos uno potitos de pera.
Agnes'i geri aldık, artık beraberiz.
Hemos recuperado a Agnes. Nos tenemos el uno al otro.
Kapına ipucu bıraktı, yani bu onun için bir oyun. Ve onu durdurana kadar oynamaya devam edecek.
Deja pruebas en tu puerta, así que para él es un juego, uno que continuará jugando hasta que lo detengas.
Tek ihtiyacın olan, diğer taht taliplerini korkutacak yüksek sesli bir duyuru.
Uno que tienes que anunciar a gritos para asustar a los demás pretendientes al trono.
Bu da, şüphelilerden en az birisi yakınlarda demektir.
Lo que significa que al menos uno de nuestros sospechosos está cerca.
Aklımda, asla reddedemeyeceği bir anlaşma var.
Tengo en mente uno en especial que sé que encontrará difícil de resistir.
Birinin kıyafetleri alınmış, silahı ve rozeti kayıp.
Uno fue desvestido, le quitaron su arma, su placa.
Binadaki bir çalışanın tehlikede olduğu bilgisini aldık.
Tenemos información fiable de que uno de sus empleados en el edificio puede estar en peligro.
Katillerden biri ortadan kayboldu.
Hemos perdido a uno de los asesinos.
Birbirimizin düğününe katıldık.
Y en la boda de cada uno.