English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ U ] / Unvanlar

Unvanlar Çeviri İspanyolca

115 parallel translation
Baron fakir olabilir, ama Avusturya'nın en eski unvanlarından birisini taşıyor. Hepsi de Paris'teki bu o en aklı başında güruha mensup.
Y el Barón quizá no sea muy rico pero tiene uno de los títulos más antiguos de Austria y pertenece al grupo más selecto de París.
Ve kendisi yeniden, kumandan rütbesine getirilerek Fransız ordusunca alınan tüm yetki ve unvanları geri verilecektir. "
Queda reintegrado al ejército y ascendido al rango de comandante y se confirman todos los honores que ganó en el ejército de Francia. "
Sizin yüzünüzden kardeşimiz hapsedildi ben gözden düştüm, asiller aşağılandı. Öte yandan, daha iki gün önceye kadar beş para etmeyen insanlara büyük payeler, asalet unvanları verildi.
Por vuestras intrigas está en prisión mi hermano, yo en desgracia y menospreciada la nobleza mientras que a diario se llevan a cabo promociones para hacer nobles a quienes dos días antes apenas valían un noble.
Bu bağlılığı talep ediyorum, onun unvanlarını da, hemen.
Reivindico esa lealtad y los títulos de mi padre.
- Lütfen, bu gece unvanlar olmasın. - Buyurun.
- Por favor, nada de títulos.
- Pekala. Madem unvanlar senin için bu kadar önemli... şu andan itibaren bana karşı hitap şeklin... Nasıl olacak Vali Bey?
Bueno, si Ud. encuentra que los títulos son tan importantes, entonces puede, desde ahora, referirse a mi como...
Unvanlarını, haykıran kalabalıkları değil.
Ni de los títulos, ni de su pueblo.
Unvanların ve yetkilerin ayrıntılı bir şekilde belirtilmeli.
Tus títulos y poderes no deben ponerse en duda.
Yalnızken unvanları bir kenara bırakalım lütfen.
Por favor, no me trate por mi título cuando estemos solos.
Eski unvanlarınızın burada bir anlamı yok, Kaptan.
Sus rangos no significan nada aquí, Capitán.
Bir unvanlar oyunu.
un dicho sobre títulos.
Unvanları ve ofisleri antik değere sahiptir.
Sus títulos y cargos tienen gran antigüedad.
Ben, sadece seni değil, adını ve unvanlarını da seviyorum.
Te quiero a ti, y también tu nombre y tus números.
Size bahşettiğim unvanları koruyasınız diye mi?
¿ Así ustedes podrán conservar los títulos que les di?
Bugün en büyük şampiyonlarımız General De Gaulle Anıtı'nın yapımına katkı sağlamamıza yardımcı olmak amacıyla unvanlarını riske atmak gibi asil bir davranışta bulunuyorlar.
Nuestros más grandes campeones están arriesgando sus títulos hoy con el objetivo noble de ayudarnos a hacer nuestra contribución para la construcción del General De Gaulle Memorial.
Hukuk dereceleri olan bu adamlar, size her türlü garip unvanları verirler.
Los chicos graduados en Derecho te dan toda clase de títulos lujosos.
Ben, Tiberius Claudius Drusus Nero Germanicus tüm unvanlarımla başınızı ağrıtmayayım, falan feşmekan işte bir zamanlar, ki çok önce de değil arkadaşlarım ve akrabalarım tarafından Ebleh Claudius, Şu Aptal Claudius ya da Pepe Claudius olarak tanınan ben, şu an hayatımın bu tuhaf öyküsünü yazmaya hazırlanıyorum.
Yo, Tiberio Claudio Druso Nerón Germánico... Esto, lo otro y lo de más allá. Conocido no hace mucho tiempo por amigos y parientes o el tonto de Claudio o Claudio el tartamudo.
Benim için söylediğiniz tüm unvanlar hoşuma gitti, kız kardeşim Drusilla'nın da.
Me gustan todos los títulos que tienes para mi, como a mi hermana, Drusila.
Şık unvanları olan bir sürü şık insan.
- Está lleno de gente elegante con títulos.
Senin unvanların hayli az Edinburgh Dükü ve Kraliyet Tuvalet Muhafızı.
Tus títulos no han sido muchos : Duque de Edimburgo y Guardián de los Retretes Reales.
Bayanlar ve baylar... Komisyonun resmi kararına göre... bu akşamki unvanlar iptal edildi.
Damas y caballeros de conformidad con la decisión del comité la pelea de esta noche por el título se ha cancelado.
Konferans unvanlarını kazanıp, Dörtlü Final'e gittiğimizde açıklama yapıyorduk.
Cuando ganamos los títulos de la conferencia y jugamos 4 finales. Entonces si que demostramos algo.
Aptal unvanları bir kenara bırakalım.
Olvidémonos de los tontos títulos.
Houston Üniversitesi'ndeyken bütün unvanları birlikte kazandığımız o eski güzel günlerden beri.
Desde los viejos tiempos en la universidad cuando ganamos juntos muchos torneos.
Beyaz olsaydı ve onu tutsak alanlar İngiliz olsaydı, ona madalyalar ve unvanlar yağardı.
Si fuera blanco y esclavizado por los ingleses se estaría tambaleando por el peso de tantas cintas y medallas.
Sen bu ışıltılı mücevherler ve unvanlar dünyasında doğdun. Ama asıl istediğinin bu olup olmadığını merak ediyorum.
Tú naciste en este mundo de brillantes joyas y títulos, pero me pregunto si es lo que realmente deseas.
Ondan boşanmazsam onlar için ölmüş olacağımı unvanlarına, paraya ortak olamayacağımı söylediler.
Y que si no me divorciaba, moriría para ellos... y para el titulo familiar, la posición, el dinero.
Ve sen de bunu ekonomik durumları ya da iş unvanlarına göre belirtiyorsun.
¿ Y crees que basarlas en estatus económico y empleo...? ¿ Tiene mucho más sentido?
Unvanlarını kılıçla aldılar.
Con la espada.
Ama Avusturya'da soyluluk unvanları 1918 yılında kaldırıldı.
Pero los títulos nobiliarios fueron abolidos en Austria en 1918.
Hep kendinize göre görkemli kurallar ve unvanlar uydururdunuz.
Siempre estaban haciendo esas grandes reglas pomposas y títulos.
Fairfax ve Holles soyluluk unvanlarını aldılar. İngiltere O günden sonra asla Cumhuriyet olmadı.
FAIRFAX Y HOLLES RECIBIERON UN INDULTO REAL.
Hollywood'a hoş geldin. Sete gelmesen bile insanların anlamsız unvanları olduğu yer.
Bienvenido a Hollywood donde se dan tontos títulos por ni siquiera ir al set.
Yenilmezlik unvanları tehlikede.
Se juegan su récord invicto.
Bugünkü asıl gündemimiz, eyaletteki hıyarlar... kuzenlerini gönderip bizi soyup soğana çevirmeden önce... unvanlar ve müdürlükler yaratmak.
La orden del día es hacer títulos y departamentos antes de que los hijos de puta territoriales envíen a sus primos a robarnos.
Çok değil, ama unvanlarınız arasındaki farkı simgeler.
Yo sé que no es mucho pero es suficiente para marcar la diferencia entre sus niveles.
Karısını, çocuklarını, evini unvanlarını bırakıp, Siward'a kaçması...
De dejar a su esposa. De dejar a su bebé, su casa e irse. Irse para no volver.
İşleri de unvanları da üniformaları da parayla alınmış.
Compraron cargos, títulos y uniformes.
Bundan böyle onları düşman savaşçıları olarak nitelendirmez uzun unvanlarıyla daha kesin tanımlarsınız.
La denominación más precisa es la que les damos... ya no son combatientes enemigos.
Artık Baronsunuz ve diğer unvanlarınız.
Un Barón por su cuenta ahora mismo, y algunos otros títulos nuevos.
Böylelikle, ülkemizi geçmişte yaşandığı gibi bölünmelerden yani tahta çıkmak için uydurulmuş unvanları önleyerek koruyacak.
Por este hecho, protege esta Nación de las grandes divisiones que sufrió en el pasado, cuando varios títulos diferentes pretendían al trono
Ünvanlar ve madalyalar için tutkum olmadığına göre neden bir fikrim olsun?
Como no tengo deseos de títulos o condecoraciones, ¿ Por qué tendría que tener una opinión oficial?
Ünvanları kesinlikle gerçektir.
Sus títulos son aboslutamente genuinos.
Ünvanlarını bilmiyorum.
No lo sé.
Ünvanları tamam, ama görevleri ve hedefleri yanlış...
Tienen el puesto correcto, pero sus objetivos están equivoc...
Ünvanların asla piçlerine miras kalmayacak.
Vuestros bastardos nunca heredarán vuestros títulos. No.
Ünvanların bir anlamı olmadığını söyleyebilirsin.
Podría decir que el título no importa.
Ünvanlarınızın farkındayız.
Conocemos sus designaciones.
Ûnvanlar kazanmak ve iyi bir insan olmak aynı şey.
Ganar títulos y ser una buena persona son la misma cosa.
Ünvanları ellerinden alınacak ve Güneye sürgün edileceklerdir.
Serán privados de sus títulos y exiliados al sur.
İsimler sadece ünvandır. Ünvanlar hiçbir şey anlatmaz.
Los nombres son sólo títulos, no dicen nada.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]