Uyardım Çeviri İspanyolca
1,170 parallel translation
Seni uyardım.
Se Io advertí.
Sakın bana yaklaşma Şerif, seni uyardım.
No se me acerque, Sheriff,
- Seni uyardım.
- Estás avisado.
Şimdi, bir utanç içindesin, seni aşk sanatı hakkında bir fırçan olmamasına rağmen insan gibi uyardım.
Aún siendo la desgracia que eres, como hombre debo advertirte... que existe el arte de amar y que tú no tienes la màs mínima idea.
Seni de uyardım işte, haberin var artık.
¡ Ya te he avisado!
Kumaşta yalnızca Froggit ve Froggit'de üretilen parafin lekeleri vardı, üretici, Londra'nın karanlık ve tehlikeli bir mekanı olan Wapping'deydi, ve onu bu konuda açıkça uyardım ama nafile!
Estaba teñida con una parafina que sólo se hacía en Froggit Froggit, en Wapping, cerca de Londres, un lugar oscuro y peligroso, y se lo hice saber de forma rotunda.
Evet, APB'den çıkardım ve medyayı uyardım.
Si, ya alerté a todas las fuerzas de seguridad y a los medios.
Seni daha önce uyardım.
Ya te lo advertí.
Seni uyardım, gidelim Gaulix.
Les advertí, vamos, Gaulix.
Onları uyardım!
¡ Se los dije!
Seni zaman zaman buradan uzak durman için uyardım.
Te advertí una y otra vez que te mantuvieras alejada de la escoria de este lugar.
İçki içirmemen konusunda seni uyardım.
Te advertí que no la dejaras beber.
Bu doktor etrafta dolanıyordu. Bütün zerafeti ve merhametiyle. Ve onu uyardım : "Dinle, bayılmak üzereyim."
El médico era tan delicado y compasivo como Mengele, y yo le decía :
Sizi uyardım.
Se lo advierto.
Seni uyardım, sana çöküşe gittiğini söyledim mi deseydim yani?
¿ Preferirías decir : Ya os avisé. Os dije que nos estrellaríamos?
Bakma öyle, seni uyardım. Bardak kırarsan parasını ödersin.
Te dije que si algo se rompía tendrías que pagarlo.
Seni uyardım.
Yo te previne.
Seni uyardım, seni paramparça edebilirler!
¡ Le avisé, ellos pueden hacerlo pedazos!
- Ben, seni bir kardeş gibi uyardım.
- He advertido un hermano que te gusta...
Onu bu konularda ne kadar uyardım bilemezsiniz.
Debería haber visto cuando lo reprendí por esto.
Onları uyardım, ama dinlemediler.
Yo les advertí, pero no me hicieron caso alguno. Ellos se lo buscaron.
Seni uyardım, ama sen yine de gittin.
Yo te avisé pero aún así fuiste.
Onu daha bu sabah uyardım.
Se lo advertí, esta misma mañana.
Seni uyardım, Hastings.
Ya está advertido, Hastings.
Ben zaten başkanı biz seninle konuşmadan bir plan yapmaması için uyardım.
Le he dicho al alcalde que no hiciese nada sin consultarnos.
Sadece onu uyardım, hepsi bu.
Sólo le he avisado. Nada más.
Unutmayın bayım, güzellikle uyardım.
No te olvides, señor, de que te lo pedí bien.
- Onu uyardım, Patron.
- Se lo advertí, jefe.
Oh biliyorum, Bay Holmes, ve size karşı dürüst olmalıyım gelmenize şaşırdım. Vaka daha fazlası olamayacak kadar yalın. Bu yüzden Bayan Turner'ı, bu sefer Sherlock Holmes bile mucize yaratamaz diye uyardım.
Oh, lo sè, Sr. Holmes y para ser bastante honesto con usted me sorprendiò que haya venido el caso es tan simple como un palo de bandera y a medida que avanzo, mas simple se parece por eso le advertí a la Srta. Turner, que esta vez ni el mismo Sr. Sherlock Holmes podrà hacer milagros.
Seni uyardım, sana kenara gitme dedim.
Ya te avisé, te dije que no te acercaras al borde.
Onu, kendisini uyarmak için belli kişilerin gelebileceği konusunda uyardım.
Le he avisado de que ciertas personas intrigantes podrían acercarse a ella.
Şansölye, saygısızlık etmek istemem ama politikalarınızın bizi, pek işimiz olmayan yerlere fazla hızlı bir şekilde götürdüğüne dair sizi defalarca uyardım.
No quiero ser irrespetuoso, pero le advertí que su política era la equivocada, ¡ llevándonos por un camino que no conduce a ninguna parte!
- Seni uyardım.
- Queda usted advertido.
Onu uyardım.
Le advertí.
- Seni uyardım.
- Te avisé.
Sizi uyardım.
Se los he advertido.
- Seni düzgün bir şekilde uyardım.
Estoy comiendo.
İki kere uyardım.
Se lo advertí dos veces.
adamlarıma ona dokunmasınlar diye emrettim gitmesine izin verdim, yoluna git diye uyardım
Para no herir a muchos de mis hombres, Lo de jé ir, y le advertí que se componga.
Whoa. Seni uyardım, David. Kızımı alamayacaksın.
Te lo advertí, David, no te vas a llevar a mi hija.
Dr. Reyga'yı uyardım eğer iftiralara devam ederse bedelini ödeyeceğini söyledim.
Le advertí al Dr. Reyga que, si seguía calumniándome, me las pagaría.
Ne yani, şimdi de beni uyardığını mı sanıyorsun? - Param olduğunda borcumu ödeyeceğim.
Si es por eso, te los pagare cuando pueda.
- Seni uyardım!
¡ Ya te avisé!
Eğer dostlarım beni size karşı uyardılarsa... onlara ihanet ederek teşekkür edemem.
Si mis amigos me han prevenido, no puedo traicionarlos.
Seni bu konuda uyardığımı hatırlıyorsun, değil mi?
Recuerda que te lo advertí.
Onu uyardım.
Se lo advertí, ¿ sabe?
Evet, onu uyardım.
- Sí, lo sé, se lo advertí.
- Aynen meslektaşlarımı uyardığım gibi.
- Lo que advertí a mis colegas.
Bu fırsatı seni uyardığımı söylemek için kullanabilirsem...
Aprovecharé esta oportunidad para decir que le advertí...
Yani gördüğün gibi, seni hayatlarımızı mahvetmemen konusunda uyardığımda, sadece bir gardiyan olarak konuşmuyorum. Ailesini korumak isteyen bir adam olmak dışında.
Entenderá que cuando le digo que no trastorne nuestra convivencia, no hablo solo como un carcelero, sino como un hombre que protege a su familia.
- Onu dinlemeyin diye sizi uyardım.
Es un idiota.