English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ U ] / Uzattın

Uzattın Çeviri İspanyolca

473 parallel translation
Efendim biraz uzattınız.
Señor, se está dejando llevar por la pasión.
Çok uzattın.
Ya esperé bastante.
Gabya çubuğunu beni izlemek için mi uzattın Disko?
¿ Rompiste tu trinquete intentando seguirme, Disko?
Uzattın ama!
- ¡ No hables más!
Ve bize gelince aziz dostum evinize geldiğimde mutsuz olmanıza rağmen yalnızlığıma yardım eli uzattınız ve ben de bunu kabul ettim.
Y en cuanto a nosotros entré en su casa, querido amigo y en su infelicidad, tendió la mano pidiendo ayuda y yo, en mi soledad, se la cogí.
- Niye yolu uzattınız?
- ¿ Por qué el desvío?
Amma uzattıkça uzattın ya!
Maldita sea, no haces más que alargarlo.
Varsayalım ki, dönemi bir hafta uzattın.
Suponga que el plazo se alargara una semana.
3 dakika uzattınız.
¡ Lleva 3 mn más!
Amma da uzattın.
No mientas.
Çünkü elinizi bilinmeyene uzattınız. Çünkü ölümcül bir mühürle damgalandınız.
Usted se está acercando al secreto y ha quedado marcada fatalmente.
Seyahati çok uzattın.
Demasiado has navegado.
Tanık olmadan önce Kaptan Kirk'e yakıt tüketim raporu uzattınız, okudu ve imzaladı, doğru mu?
Le dio al capitán Kirk un informe de combustible, ante testigos, que leyó y firmó, ¿ no es correcto?
Onun yaşamını uzattın.
Tú alargaste su vida.
Çok uzattın, Lowell.
Ha pasado demasiado tiempo, Lowell.
- Elinin körünü uzattın.
- Y una porra.
Uzattın ama.
Es mucho suponer.
Sanırım ayaklarını masamın altına fazla uzattın, Nate.
Creo que ya has estirado las piernas bajo mi mesa lo suficiente, Nate.
Bak, yeterince uzattın ama!
¡ Esto ya fue demasiado lejos!
Siz de amma uzattınız.
No señor, eso es extorsión.
Amma uzattın ha!
Hoy es sábado, mañana domingo.
Ama biraz uzattınız, biraz daha kısa söylenecek.
Pero demasiado alargado al final. Trate de detenerse un poco antes.
Garvey'in işini bitirebilirdin. Onun yerine kredisini uzattın.
Podrías haber hundido a Garvey Y más si le aplazas los pagos.
Elimi uzattım ve onun sırtını okşadım.
Le rasqué el lomo así. Se lo rasqué.
Bu beyfendilere uzattığını da duymayım, ona göre.
Como les faltes a esos dos caballeros te las tendrás que ver conmigo.
Adam ayağa kalktı ve mızrağını uzattı Kızılderili de onun üzerine geldi.
Adam se levantó con su lanza y el indio cayó.
Şu kan saçlarını bile uzattı.
El plasma ha hecho que hasta te crezca el pelo.
İmkansızlığından dolayı neredeyse vazgeçmek üzereydim ki bir öğleden sonra, mevzu aklımın ucundan bile geçmezken kader yardım eli uzattı.
Estaba casi resignado con la imposibilidad de mi tarea... pero una tarde, cuando mis pensamientos estaban alejados del tema... el destino echó una mano.
Bir sefer daha uzattı, yine olmadı. Bana sorarsanız, parmaklarını zor çekti geri.
Se la ofreció de nuevo, y volvió a rechazarla... pero creo que no le gustó apartar los dedos de ella.
Bak, sadece seni görmek için 20 araba 70 erzak fıçısı ve 94 insanı bir dağdan yukarı çıkarıp yollarını iki gün uzattım.
He traído 20 carromatos, 70 cabezas de ganado y 94 personas a las montañas, con un desvío de dos días, sólo para verte.
Evet şimdi tekrar kollarını uzattıracak..... ve sekreterine geri verecek.
Así que ahora hará que alarguen las mangas de nuevo y se lo devolverá a su secretaria.
Bessie saçını uzattı ve Stokowski'de çalıyor.
Bessie se ha dejado el pelo largo y ahora toca con Stokowski.
Sonucu görmesi için turnosol kağıdını uzattım- -
Saqué el papel tornasol para mostrar causa y efecto.
Bu kadın yüzüğünü uzattı bana.
Una mujer me dio una barra.
Tanrı'nın Adem'e elini uzatması gibi elimi uzattım ben sana. Ve yaşamayı kabul etmeye zorladım seni.
Extendí mi mano hacia ti, como Dios hacia Adán... y te obligué a que aceptaras la vida.
Sahnedeki gösterim bittikten sonra da yanıma geldi. Yakasındaki çiçeği bana uzattı ve kendisini ayaklarımın dibine attı.
Durante mi saludo, se sacó la flor de la solapa... la arrojó a mis pies y se fue sin decir una palabra.
Karının masanın altından ona para uzattığını gördüm.
Pero antes vi como le daba dinero por debajo de la mesa.
"çevresine bakacak, önündeki ete ye da uzattığınız yumruğa aldırmayacaktır."
"Se quedará mirando alrededor e ignorando la carne y el puño frente a él".
Amma da uzattın!
Eres un pelmazo.
Sakalını uzattı, kesti, tekrar uzattı ve günün birinde gitti.
Se dejó crecer la barba, se la afeitó, se la volvió dejar crecer, y un buen día, él se fue.
- Niçin benimle ilgili bir şey daha öğrenmek istediğini ve süreyi uzattığını söyledin?
¿ Por qué dijiste que querías mantenerte por encima de mí un poco más?
Uzattın.
Chau.
Tanrı'nın elini uzattığı orda uyuyan adamlardan biriydi.
Él fue uno de esos hombres... sobre quien Dios pasó Su mano mientras dormía.
Sonraları bir uçak bileti daha aldım, bir daha sakal uzattım... bir film daha yaptım ve Bayan Kodar'ın...
Yo tomé otro avión, me dejé crecer la barba, hice otra película y bueno antes que la Srta. Kodar...
Elini uzattı ve kadının elini sallamadan tuttu.
Él extendió su mano y tomó las suyas sin estrecharlas.
Gölün Leydisi uzattı pırıl pırıl ipeklere bürünmüş kolunu... çıkardı suyun bağrından Excalibur'u... ilahi takdirle buyurdu benim, yani Arthur'un taşıyacağını onu.
La Dama del Lago, con el brazo enfundado en la más pura y brillante seda, sacö a Excálibur del fondo de las aguas... significando, por la divina providencia, que yo, Arturo, debia portar a Excálibur.
Adam dedi ki : "Kolunu uzattı ve başını koydu."
"Ella desplegó su brazo y puso su rostro sobre su brazo."
İkide bir gelgit oluyor, doğanın bize uzattığı yardım eli.
El espectáculo de la naturaleza.
Altı yıl önce bir Cadillac'ın arkasına geçip ayağımı da pencereden uzattım, ve güneyli bir beyefendiden minik Craig peydahlandı.
Me subí a su Cadillac hace seis años, saqué los pies por la ventanilla y ese caballero sureño me hizo a mi pequeño Craig.
Bana iki uzun kibriti uzattığını görmediğimi mi sanıyorsun?
¿ Crees que no vi cómo empujaste los dos fósforos largos hacia mí?
Elinizi uzattığınız için teşekkürler.
Gracias por el alegre saludo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]