Uçmak Çeviri İspanyolca
1,726 parallel translation
- Uçmak mı?
- ¿ Volar?
Mükemmel. Uçmak için tam kıvamındasın!
- ¡ Estás en condiciones de volar!
Buradan çıkabilmenin tek yolu uçmak!
La única manera de salir es volando...
- Anlıyorum, peki ya 16 yaşına gelene kadar uçmak yok dersem?
- Eres tan vergonzoso! Ya veo. Y qué si te dijera, que no tienes permitido volar hasta que tengas dieciséis?
Uçmak!
¡ Volar!
Özür dilerim, uçmak onu heyecanlandırıyor.
Disculpen, los vuelos la ponen nerviosa.
Birinci sınıfta uçmak nasıl?
¿ Qué te pareció viajar en primera?
Umut verici zaman uçmak üzere.
El tiempo propicio pasa...
Uçmak gibiydi.
Parecías volar.
şeyle... uçmak... ben şey olduğum için... bir baykuş.
Con el vuelo... como soy... un búho.
Eğer uçmak istersem, bir yolunu bulup uçarım.
Si quiero volar, encontraré una manera de volar.
Hazır olmadıkça tekrar uçmak zorunda değilsin.
No volarás hasta estar listo.
Uçmak için çok güzel bir gün seçmişim, ne dersin?
Elegí un día genial para divertirnos, ¿ no?
Ah, bilirsiniz, Bay Cheezle, deniz kuşlarıyla uçmak ya da bahsettiğiniz her neyse.
- Usted sabe, Sr. Cheezle : volar con las aves, lo que Ud. dijo.
Uçmak ister misin, istemez misin?
¿ Quieres o no, viejo?
- Evet! - Uçmak istiyorsan boş zamanında uç, benimkinde değil. Tamam mı?
Oye, si quieres drogarte, hazlo en tu tiempo libre no en mi tiempo, ¿ entiendes?
Ben uçmak isterdim, ama belli bir şekilde.
Me gustaría volar. Pero de cierto modo. Me gustaría volar parado, a unos centímetros del suelo.
Paris'e uçmak, Everest'e tırmanmak, banka soymak, sigaraya başlamak.
Volar a París, trepar el Everest, robar un banco, comenzar a fumar.
- Tek başına uçmak için hazır değil.
- No está listo para moverse solo.
Sadece uçmak istedim.
Sólo quería volar.
Uçmak için başka bir neden!
¡ Otra excusa para volar!
Peki şimdi uçmak ister misin yoksa..?
¿ Quieres drogarte o qué?
Sen uçmak zorundasın ve ben yıl boyunca burda kalmak zorundayım.
Te vas, pero yo me quedo un año más.
Uçmak ister misin, can veren adam?
¿ Quieres drogarte, moribundo?
Hep hava trafiğinin yoğun olduğu zamanlarda uçmak ister.
Sí, siempre le gusta viajar cuando hay más tráfico.
Kadınlar da uçmak isterler!
¡ Las mujeres también queremos volar!
Tabi ki uçmak için.
Pues ¿ para qué va a ser? Para volar.
İstediğinizi yapabilirsiniz. Uçmak hariç.
Puede hacer lo que quiera, menos volar.
Biyodizel uçağımla uçmak istemediler ve 30 dakika içerisinde başlayacak, ben de diskalifiye olmak istemiyorum.
No querían venir en mi avión de biodiesel y la fumada es en media hora y no quiero que me descalifiquen.
Pantolonlarımız oradayken koltuğumuzla uçmak yoktur!
¡ Nada volaría si no es por nuestro trabajo allá abajo!
Cape Canaveral'a uçmak zorunda kaldı.
Tuvo que volar para cubrir Canaveral.
Sınırların tamamı askerler tarafından tutuldu, o yüzden uçmak zorundasın.
Las fronteras están vigiladas por los militares. Hay que ir en avión.
Ben sadece uçmak istiyordum.
Solo quiero volar por ahí.
Işınlanma, havada uçmak, doku yenilenmesi. Bunlar gerçekliğin ötesinde bir şey mi?
Teletransportación, levitación, regeneración de tejidos ¿ están fuera de toda posibilidad?
İşim gücüm uçmak yatmaktı.
Lo único que me preocupaba era colocarme, echar un polvo,
Rahat ettiğin şekli bulmaya başlamalısın çünkü içimden bir ses bu, Luthor semalarında uçmak için son davet olmayacak.
Bueno, puede que quiera empezar a buscar su comodidad porque algo me dice que esta no será la última vez que será invitada a volar por los cielos Luthor.
Fakat binlerce mil yolu... uçmak için çok şişmanlar.
Pero seguro que los cucos son demasiado gordos... para volar cientos de millas.
Uçmak için adeta çırpınıyorsun.
Quieres revolotear. Volar
Bak, cidden, havaya uçmak üzeresiniz!
¡ En serio, estáis a punto de estallar!
- Belki eve, kendi gezegenlerine uçmak istiyorlardır.
Quizás quieran volar a casa, de vuelta a su mundo natal.
David'in tabutu defnedilmek üzere Arlington'a götürülüyor... ben de havaalanında tabutun yanında birkaç söz söyleyip... ondan sonra Washington'a uçmak istiyorum.
El féretro de David será trasladado a Arlington para el funeral y me gustaría decir algunas palabras junto a éste en el aeropuerto y luego volaré de regreso a Washington.
"Birinci sınıf" ta uçmak gibisi yok!
Nada como volar en primera clase.
Bütün kale havaya uçmak üzere, bölgeyi temizlemeliyiz!
Toda la fortaleza está a punto de estallar. ¡ Necesitamos evacuar la zona!
Evet şimdi de benim kocamla uçmak istiyor.
Si, y ahora quiere volar con mi marido.
Bak, uçmak için bu makinelere ihtiyaç duyuyorlar.
Mira. Necesitan máquinas para volar.
Uçmak istiyorum.
Quiero volar bien
Düzgün uçmak istiyorum.
Quiero volar bien
Gökyüzünde uçmak istiyorum.
Quiero volar sobre el cielo
Şimdi, çocukla o demiryollarından uçmak istiyorsanız.. ... devam edin.
Si ustedes quieren volar en Aerolíneas Trans Dios con el niño, adelante.
Uçmak konusunda şaka yapıyordun, değil mi?
Bueno... no bromeabas sobre lo de volar, ¿ verdad?
Ahırın çatısı uçmak üzere mi? Sayısız yamaya bir tane daha ekleriz.
¿ El techo del establo se va a volar?