Uğraşıyor Çeviri İspanyolca
2,200 parallel translation
Bir yap boz bilim bunu bir araya getirmek için uğraşıyor.
Es un rompecabezas que la ciencia ha estado luchando por reconstruir.
Larry, Michael'ı yalnız bıraktırmaya uğraşıyor olmalı.
Bueno, eso tiene que ser Larry tratando de tener a Mike solo.
Ya seni hapisten çıkartmak için uğraşıyor olmam?
¿ Qué hay sobre cuando estoy intentando sacarte de la cárcel?
Herkesin o manikürlü tırnakları ile başkalarının gözlerini çıkarmaya uğraşıyor.
Donde todas llevan las uñas con la manicura perfecta para sacarse los ojos entre ellas.
Buraya gelme nedenim seninle çok uğraşıyor olduğunu söylemek.
Es por eso que he venido aquí para decirte que te la hará difícil.
Peter Jonna'dan hoşlanıyor ve onu etkilemek için var gücüyle uğraşıyor.
A Pedro le gusta Jonna y se esfuerza para impresionarla.
- Belgelerle uğraşıyor.
Papeleo.
- O ne işle uğraşıyor?
- ¿ Qué hace él?
Paul Young karmaşasıyla uğraşıyor.
Está intentando lidiar con todo el desastre de Paul Young.
Bak, şu anda içeride deneme sınavının üzerinde uğraşıyor, gördün mü?
Mira, está ahí ahora mismo trabajando en su práctica, ¿ ves?
Şimdi de, hepsi onu kurtarmaya uğraşıyor.
Ahora todos intentan ayudarlo.
Joe, onun için bu kadar uğraşıyor olman çok güzel,
Joe, es bonito por tu parte venir a dar la cara por ella,
- Burada biri yaşıyor. - Daha azılı bir hücreyle uğraşıyor olabiliriz.
Alguien vive aquí. "Podríamos estar tratando con una gran organización."
O zaman niye birisi bunu gizlemek için bu kadar çok uğraşıyor?
¿ Entonces por qué alguien intenta enterrar esto por todos los medios?
Sabahın 4'ünde herkes birbirini rahatsız etmeye uğraşıyor sanki.
Siempre hay gente peleando a la una o cuatro de la madrugada.
Hakim bu mahkumiyetin iptalinin olup olmadığına hükmetmeye uğraşıyor.
El juez esta preparado para fallar acerca de si deja ir al convicto.
Zürih'te para işleriyle uğraşıyor. william'ın vakfı için. Oh.
Está ocupada en Zurich en algún tema de dinero para la Fundación de William.
Belediye üyesi ile olan büyük buluşması için kendine çeki düzen veriyor. Anneannen de giyimiyle uğraşıyor.
Ha estado arreglandose para su gran noche con los concejales y tu abuela ha estado haciendole un traje guay.
Seni tahrik ediyor, seninle uğraşıyor.
Se volverá contra ti, te atacará.
Sen de serbest kalıyor musun Pike? Hayır. Ben hâlâ ikinci derece bir suça teşebbüs suçlamasıyla uğraşıyorum.
No, yo todavía tengo ese cargo secundario de conspiración.
CBI'daki herkes, dostumuz ve iş arkadaşımızın sağ salim dönmesi için uğraşıyor.
Todo en mundo en el CBI está trabajando, esperando el regreso de su amigo y compañero.
Evet, kusura bakmayın, Barry'nin acelesi vardı. Sorunlarla uğraşıyor.
Sí, lo siento pero Barry tuvo que salir corriendo por la tarde porque tuvo... diarrea.
Jimmy hâlâ ona güzel görünmek için uğraşıyor.
Jimmy aún se está poniendo guapo para ella.
Onunla uğraşıyoruz ama yatağını ıslatıyor.
Estamos en ello, pero moja la cama.
Bu aralar nelerle uğraşıyor?
¿ A qué se dedica estos días?
Yurtdışında okudu ve şimdi reklam çekimleriyle uğraşıyor.
Regresó de estudiar en el extranjero como una directora de comerciales.
Şu anda Ayothaya halkı başka dertlerle uğraşıyor Kral Naresuan ve ülkemiz hakkında endişeliyiz.
En este momento la gente de Ayothaya no se preocupan por nada más sino de nuestro país y el rey Naresuan.
Unutmayın çocuklar... 115.384 susamuruyla uğraşıyor olmayabiliriz.
Recuerden, chicos. Es posible que no tenga nada que ver con 116,666 nutrias.
Yönetmen Jung Do Han bile uğraşıyor.
Ni siquiera el Director Jung Do Won consiguió uno.
Polis hâlâ yerel binaları temizlemekle uğraşıyor.
La Policía mantiene cubiertas las casas circundantes.
bir kısım insan onların nesillerinin tükenmemesi için uğraşıyor.
Sobrevive con la ayuda de personas maravillosas.
İnsanlar seninle uğraşıyor. Bunu görebiliyorum.
La gente te está fastidiando, se nota.
John, single ile uğraşıyor... ve albüm tasarılarından bahsediyordu.
Así que empezó a ponerle eco. McCartney estaba haciendo un album.
Baban şirketi senin devralman için uğraşıyor ancak biraz ileri gitmiyor musun?
Sé que tu padre quiere que manejes esto pero es demasiado, ¿ no te parece?
Biri veya bir şey bizim suyumuzla uğraşıyor. Bu borunun altında bir bit yeniği var.
Alguien o algo se está metiendo con nuestra hidratación y ese caño tiene algo que ver con eso.
Uğraşıyor seninle.
Se está burlando.
Annen neyle uğraşıyor böyle?
¿ En qué anda tu mamá?
İblis, seninle uğraşıyor ama onu bağlayacağım.
Satanás está jugando contigo ¿ pero sabes qué? Voy a expulsarlo.
Le Saint, bize randevu için bu yeri anlatmaya uğraşıyor.
Le Saint trata de decirnos que es el lugar para la reunión.
Bruce Modak ticaretle uğraşıyor ve Tampa Bay, Florida'da demirlemiş yatında yaşıyor.
Bruce Modak es comerciante de materia prima y vive en su yate en Tampa Bay, Florida.
Modern olmak için o kadar uğraşıyor ama yine de sırtına o eski köy büyüsünü mü takıyor?
Se esfuerza mucho por ser moderna, pero ¿ sigue llevando ese antiguo amuleto en la espalda?
Bay Shue kendimizi nasılsak o şekilde kabul etmememiz için uğraşıyor, ve sen Racheal'a tam tersini yapması için yardım ediyorsun.
El Sr. Shue está tratando de que nos aceptemos a nosotros mismos por lo que somos. y tú estás ayudando a Rachel a hacer justo lo contrario.
Çünkü bir senatör KDY'nin geri çekilmesi için çok uğraşıyor.
Porque cierta Senadora ha estado trabajando tiempo extra para conseguir derogar el Acta de Registro de Vigilantes.
Evet. İnsanların kendi şöhretin uğruna kurtarıyorsun. Gerçek kahramanlar insanların güvenleri kazanmak için uğraşıyor.
Salvas a la gente para obtener una ganancia, por la fama mientras que los verdaderos héroes están ahí fuera ganándose de nuevo la confianza de la gente.
Kredi işiyle uğraşıyor da.
Eso es lo que hace.
Arada da buralarda tahtaya en iyi şekil veren kişi olmakla uğraşıyor.
Además de ser uno de los mejores surfistas del lugar.
Madem JNL ile alakası yok, neden bu işle uğraşıyor?
Pero si no le paga JNL, ¿ por qué lo hace?
Uğraşıyor ama. Gördün mü?
Aunque lo está intentando, Ves?
Hala sihirbazlıkla uğraşıyor demek.
Aún le gusta la magia.
Ben onunla uğraşınca, beni çarpıyor.
Pierdo el tiempo con esto, me hace polvo.
- Çünkü içindeki kafeini almak için uğraşılıyor. Değil mi?
Hay que someterlo a un proceso adicional para extraer la cafeína, ¿ no?