Vardık Çeviri İspanyolca
16,018 parallel translation
İşte geldik. Engele vardık.
Ese es el banco de arena.
Oğlum, şu futbol konusunda seninle anlaşmaya vardık, sanıyordum.
Creí que teníamos un acuerdo con esto del fútbol.
Neredeyse vardık.
Casi estamos allí.
Parkta sadece ikimiz vardık.
Tú y yo en el parque.
Hepimiz vardık.
Fuimos todos.
Her şeyi hesaba kattıktan sonra Bechuanaland'dan beş yıl süreyle sürgün edilmeniz gerektiği sonucuna vardık.
Luego de sopesar todo llegamos a la conclusión de que debe ser desterrado de Bechuanalandia por un período de cinco años.
O'Malley ve ben bir anlaşmaya vardık.
O'Malley y yo tenemos un acuerdo.
Sınıfta bir kız vardı, adı Shawna.
Porque hay una niña en mi clase. Su nombre es Shawna.
Umudunu kırmak istemem ama Senden önce gelenlerde böyle düşünmüştü Ve galiba senden daha şişkin cüzdanları vardı
Odio frustrar tus esperanzas, pero, ¿ no crees que otros han venido antes que tú con las mismas ideas, y... por lo que parece, con los bolsillos más llenos?
Biliyor musun şu kızların üçtebirinde sen görmesen bile Herpes vardır.
Una de cada tres chicas de estas tiene herpes. Aunque no se vea.
Bunaltıcı bir sıcaklık vardı.
El calor fue apabullante.
- Sağlık ekibi eve vardığında yılan gitmiş.
Cuando los paramédicos llegaron, ya había ido.
... uzaylı bir ergen vardı ve aşık olmuştu.
Había un adolescente alienígena que quedó enamorado.
Hadi ama artık... Bir maden kasabasının organize bir eğlence yerine ihtiyacı vardır.
Ahora vamos... una ciudad minera tiene una necesidad... de entretenimiento organizado.
Tam anlamıyla yetişkin bir kadının hayatta bir genç kızın yapamayacağı görevleri vardır.
Una mujer adulta tiene... tiene deberes en la vida que una niña no puede cumplir.
Artık ağabey vardır.
Ahora eres un hermano mayor.
Az önce masadan giden kızın da... Muhtemelen bir büyükanne ya da büyükbabası vardır.
La chica que se fue antes... probablemente tiene abuela o abuelo.
Yaklaşık 20 asır önce hırsı yüzünden Çin'e büyük ızdırap çektiren bir imparator vardı.
Hace unos 20 siglos... había un emperador, cuya codicia hizo sufrir mucho a toda China.
Tony Biscano ile Licem Eczacılık'ta toplantım vardı.
Tuve una reunión con Tony Biscano de Farmacéuticos Licem.
Sisteminde cidden bir aksaklık vardı. Ama sorun bilgisayar değildi.
Es cierto que había un fallo en el sistema pero no era la computadora.
Ancak deniz taraklarının gözü vardır ve kız farklı bir şey arıyordu.
Pero los bivalvos tienen ojos, ella buscaba algo diferente.
Bende kalan bir arkadaşım var, kızın yardıma ihtiyacı vardı.
Una amiga se está quedando conmigo, y tiene problemas.
Hayır, başka bir şey planlamadık. 1 tane bombamız vardı zaten.
No, no estábamos planeando nada y sólo teníamos una bomba.
Orada hem zorbalık hem de baskı vardı.
Hay intimidación y coerción.
Bir söz vardır, keskindir kılıç gibi, Delip geçebilir zırhlı bir eri.
Hay una palabra que lleva una espada puede perforar un hombre armado.
Çiy düşüyordu artık ve soğuktu - Bende ise sadece bürümcük elbisem, cüppem - atkım - yüz tülüm vardı.
Los rocios dibujaron temblorosos y frios, por sólo la gasa mi vestido, mi esclavina sólo tul.
Bir kız vardı.
Espera, hacia una chica.
- Beyaz kız ismi vardı.
No me digas. - Nombre de blanca, como...
Küçük kızımın da ihtiyacı vardı.
Y mi hija también.
O zamanki insanların akıl hastalığının farkına vardığı çok açık.
Obviamente la gente de aquella época lo consideraba una enfermedad mental.
Marcus'un Alicia adındaki küçük kızında ilerleyici, vücudu tüketen ölümcül Progeria hastalığı vardı.
Marcus tenía una hija. Alicia... que tenía progeria, una enfermedad fatal.
Deri kıyafetli uzun hatun vardı ya, geceyi onunla geçirdim.
Resultó que la chica alta vestida de piel.
Taze tatlı bir kız için ödediği her zaman vardır.
Siempre hay pays frescos, para una chica bonita.
" Ve bol miktarda yemek yediğini gördüm, çünkü bir sürü balık vardı.
" y encontraron mucho para comer, ya que habían muchos peces.
İncir asması vardı. Sarmaşık tarafından sarılan her ağaç ya ölüdür ya da ona yakın bir şey.
Ténia una mordida y cualquier árbol mordido por las termitas... o esta muerto o cerca de estarlo.
Sıra dışı fikirleri vardı. Yine de ona yazık oldu.
Tenía ideas muy excéntricas, pero fue penoso lo que le pasó.
Her zaman bir çıkış vardır.
Siempre hay una salida.
Çarpık bir adam vardı. Çarpık yollardan geçti.
Había un hombre encorvado... y anduvo un kilómetro encorvado.
iki yarısı da var karı ikiye katla 100 defa ama iki yarıyı birleştirmek için muhteşem birine ihtiyacın vardı ve bu liste oldukça kısa
Tiene ambas mitades. Doble ganancia. Oh, 100 veces.
Şu an içimde her ne varsa karanlık ve çirkin olduğunu ve ondan ve çocuklardan uzak kaldığı sürece kurcalanmaması gerektiği kararına vardı sanırım.
Creo que decidió que lo que fuera que estuviera en mí ahora era oscuro y feo y era mejor dejarlo donde estaba, mientras no estuviera cerca de ella y de los niños.
Denizdeydim, fırtına vardı uzakta bir ışık gördüm.
Me hallaba en el agua, había una tormenta una luz distante.
- Üstünde kıyafeti vardı.
Llevaba ropa.
Gece bitmişti. Havada yanık kokusu vardı ve halatlar sanki... Patladılar.
Se fue la noche, y el aire olía a quemado... y las cuerdas estallaron.
Havacılık mühendislerinin savlarına göre piste dönecek kadar enerjiniz vardı.
Los ingenieros aeronáuticos dicen que tenía tiempo de regresar a la pista.
Motorun iki kılavuz kanadı ve pervane kanatçıklarında ciddi hasar vardı.
Hubo un daño importante en los álabes y las palas de los motores.
Tutulma bittiğinde Fakat, sadece karanlık vardı.
Pero cuando terminó el eclipse, sólo había oscuridad.
O kızın fotoğrafınızı yakmasının elbet bir sebebi vardır.
¿ Y por qué esta chica quemó su retrato?
Bir genç kız vardı.
No, era... Era una adolescente.
Mirkovich'in altı yaşında bir kızı vardı.
Mirkovich tenía una hija de seis años.
Papazın iki kızı vardı onun hayatına ışık getiriyorlardı.
El párroco tenía dos hijas que eran la luz de su vida.
Abilene adında bir kızım vardı, gerçekten çok güzel ve zekiydi, tıpkı senin gibi.
Tenía una hija llamada Abilene era hermosa y lista igual que tú.