Varma Çeviri İspanyolca
232 parallel translation
Hemen sonuca varma.
No te precipites.
- Nick Varna'nın elinde ne var?
¿ Y qué dice Nick Varma?
Oraya varma şansım yüzde elli.
Tengo bastantes posibilidades de llegar.
O zavallı kızın üstüne fazla varma, Bay Hodder, kazalar hep olur, bilirsin.
No sea tan duro con la chica. Los accidentes ocurren.
- Üzerime varma.
- No me presiones.
Ama artık gerçeklerin farkına varma zamanın geldi.
Pero ya es hora de que comprendas la verdad.
Hadi Ruby, üzerine varma.
Anda, Ruby, déjala en paz.
Bak kızım, elimden gelen bir şeyse sana yardımcı olurum ama üstüme varma.
Mira, niña, no des por hecho que te ayudaré.
- Hemen sonuca varma.
- ¿ A qué conclusión pretende llegar?
Çok geç varma riskini göze almak yerine uçmayı tercih ederim.
Prefiero ir en avión a arriesgarme a llegar tarde.
Bir keresinde babam şöyle demişti. "Monique, bir adamın... yüzüne bakmadan söyledikleri konusunda karara varma sakın."
Sabes, mi padre una vez me dijo "Monique, no puedes juzgar a un hombre por sus palabras si no ves su rostro."
Herhangi bir sonuca varma, genç adam.
No se precipite, jovencito.
- Onun üzerine varma. Hem tüfeği var hem de tabancası.
No vayas a buscarlo, va armado.
Üzerime varma Hasan.
Si te acercas, disparo.
Adaya varma şansı hala 15'te 1.
Las posibilidades de llegar a la isla serían una entre 15.
Donkeyman, adaya varma ihtimalimizin 15'te 1 olduğunu söylemiştin.
Borrico, dijiste que nuestras posibilidades con esta isla... eran una entre 15.
Changsha'ya en kısa sürede varma emrimiz var.
Tenemos orden de llegar a Changsha cuanto antes.
Lütfen karşılaştırılamaz sonuca varma gücünüzden bizi yararlandırınız.
Por favor dénos el beneficio de sus incomparables poderes de deducción.
Şu anda enkaz olduğumuz gerçeğini bir kenara bırakırsak oraya varma gibi bir umudumuz yok ve zaten nerede olduğunu da bilmiyoruz.
Aparte del hecho de que hemos naufragado, no tenemos cómo llegar y ni siquiera sabemos dónde está, sí.
Billy? Lütfen. Onun yakınına bile varma.
Billy por favor, ni siquiera te le acerques.
O kadar üzerine varma. Çok hassas.
No seas tan duro con él, sabes que es muy sensible.
Yaşamın farkına varma.
Un aprecio de la vida.
Biliyorsunuz, gerçekte varmak istediğiniz noktaya hiç ulaşmıyor gibi görünerek, o noktaya varma tarzınız.
La forma de llegar al punto, sin que parezca que llegó al punto.
Gerçek eğlence, yaz mevsiminin sonundaki "Cinselliğinin Farkına Varma" haftasında olacak.
La verdadera excitación llegará al final del verano durante la Semana de Conocimiento Sexual.
Elbette ki kazanan, Haftanın "Cinselliğinin Farkına Varma" birincisi olacak. ve kamp bitene kadar komşu ülkelerdeki kızlara tecavüz etme hakkına sahip olacak.
El ganador, claro, es nombrado Rey de la Semana de Conocimiento Sexual y se le permite que viole y saquee los pueblos vecinos hasta el fin del verano.
- Kadının üstüne varma.
- No te metas con ella.
Norman, hemen sonuca varma.
Norman, que está saltando a las conclusiones.
Şimdi sonuca varma.Onları dans ederken gördüm.
No llegues a conclusiones. Los he visto bailar.
- Hemen bir sonuca varma, olur mu?
No tomemos conclusiones precipitadas, ¿ Quieres?
- Hemen bir sonuca varma, olur mu?
- Fuera de mi vista.
Yelkencilik, bir yere varma biçimidir.
Navegar es un medio para llegar a alguna parte.
Üstüne varma.
Ténganle paciencia.
Hemen sonuca varma.
No saltes a conclusiones.
Hadi ama Sam, annemin üstüne varma.
Por favor, deja en paz a mamá.
Bir anlaşmaya varma zamanı geldi.
Tenemos que llegar a un acuerdo.
- Üstüme varma.
- No me provoques.
Hemen bir yargıya varma.
- No te precipites.
Rahip, aramızdaki azizlerin farkına varma yetimizi kaybettiğimizi söyledi.
El sacerdote dijo que hemos perdido la habilidad de reconocer a los santos entre nosotros.
- Herhangi bir karara varma olasılığınız yok mu?
¿ No ven ninguna posibilidad de llegar a un veredicto?
Üstüne varma.
Déjala en paz.
Frasier bu kadar üstüne varma biraz daha kıvırırsa belini kıracak.
Perdónalo, si lo intenta mas le dará un ataque.
Gideon, ön yargıya varma, acele yargılama.
¿ Qué importa? Estamos en una situación crítica.
- Üstüme varma.
- No me pongas a prueba.
Bilirsin, göz gezdirme, sıkı pazarlık etme, bir anlaşmaya varma.
Tú sabes, curiosear, regatear, llegar a un arreglo.
Yani bir karara varma zamanımız gelmiştir.
Así que... debemos tomar una decisión.
" Sovyetlerle uzlaşmaya varma girişimimiz, ciddi sorunlarla karşılaşmaya başladığımız noktaydı. Çünkü Batı tarafından Sovyetlere tanıdığınız her imtiyaz,... Batının oradaki pozisyonunun altını kazmak sayılırdı.
" El intento de encontrar un compromiso con los soviéticos era donde comenzábamos a encontrarnos con graves problemas, porque cualquier concesión que hicieras a los soviéticos desde el lado occidental sería en detrimento de la posición de occidente allí y los propios soviéticos estaban comprometidos
- Hemen yargıya varma.
- No saques conclusiones.
Üzerine varma, üzerine varma.
No le provoques, tío.
Bana adını söylemene gerek yok, benim adım Amarkant Varma.
No me digas tu nombre. Mi nombre es Amarkant Varma.
Babam her zaman şunu derdi kim bu adam?
Mi padre siempre ha dicho... - ¿ Amar? - Amar Varma.
Ölümün yaşam, yaşamın da ölüm olduğu ve ikisinin uyum içinde olduğu konusunda bir farkına varma mı?
Sigue cantando la canción y el hombre se levanta.