English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ V ] / Vestido

Vestido Çeviri İspanyolca

18,544 parallel translation
Ne onların tarafını tutacağım ne de asla onların döküntü zırhlarını giyeceğim.
Nunca en mi vida he estado de su lado o vestido su armadura de mierda.
Elbisen çok güzelmiş.
Precioso vestido.
- J. Lo'nun yeşil elbisesi. - J. Lo'nun yeşil elbisesi.
Es vestido verde de J.lo.
Böyle şık giyinmişken o kadar hoş görünüyorsun ki.
Wow, te ves tan lindo vestido todo para arriba.
Beyaz balo cüppesini görmek istiyorlar.
Han pedido ver el vestido de fiesta blanco.
Gelinliğin.
¡ Tu vestido de boda!
Aslına bakarsan bu ayakkabılar balo için uygun.
Y de hecho, estos zapatos combinan a la perfección con tu vestido nuevo.
Bilseydim ilk buluşmamızda daha iyi giyinirdim.
Bueno, desearía estar un poco mejor vestido para nuestra primera cita.
Dediğine göre, Brendan kapıyı en az üç kez çalıyor ve dayısı olan şahsı üzeri yarı çıplak terler içinde kapıyı açıp kendisini karşılayana kadar bekliyor.
Brendan dice que golpeó por lo menos tres veces y que debió esperar hasta que su tío, parcialmente vestido y empapado de sudor... abriera la puerta y recibiera a su sobrino de 16 años.
Sonra takım elbiseli bir adam ormanda bir yerlerde de yangın olduğunu söyledi..... ve bu 11 ´ de çekilmiş olmalı.
Luego un hombre vestido de traje dijo que había un gran incendio en un bosque cercano y que pasarían la película a las 11.
- Yok, elbise lazım.
- Necesito el vestido.
- Yeni bir elbise mi?
Un vestido nuevo.
Bir elbise giyiyordu.
Traía un vestido.
8000 dolarlık gelinliğimin fermuarı bozuldu, sağdıçlar, nedimelerime asılıyor, büyükannem baştan aşağı yanıklarla kaplı, babamın dizi zedelendi.
El cierre de mi vestido de $ 8.000 se rompió... los testigos acosan a mis damas... mi abuela está quemada, mi papá está herido.
Bin yılı aşkındır, bu çetin göçebeler inanılmaz sertlikteki kışları atlatabilmek için ihtiyaç duydukları kürk ve yiyeceği bulmak için kaya kartallarını kullandılar.
Por más de mil años, estos nómadas tenaces han utilizado águilas reales para cazar el alimento y vestido necesarios para sobrevivir los inviernos increíblemente duros.
Benim gibi o da senin eteklerini öpmeye layık değil.
No es digno de besar el borde de mi vestido. Ni yo de besar el tuyo.
Ve kendi fermuarımı bile açabiliyorum. Ama bunu senin yapmanı isterdim.
Y puedo bajarme el cierre del vestido, pero quiero que me lo bajes tú.
Kana batırılmış bir kaftan giymiştir ve Tanrı Kelâmı adıyla anılır!
"¡ Y va vestido con una prenda teñida de sangre, y su nombre es el verbo de Dios!".
Gümrükçüler kıyafetin bende kalmasına izin veriyorlar, ama incileri istiyorlar.
La Aduana me deja quedarme con el vestido, pero no con las perlas.
Ya elbisem?
¿ Y mi vestido?
Hoş bir jest aslında elbisenin etiketini çıkarmaması, gördün mü?
¿ Que le dejó la etiqueta del precio al vestido?
Evet, o elbiseyi hatırlıyorum.
Sí, recuerdo ese vestido.
Bu elbiseye bayıldım.
Me encanta ese vestido.
Ona verdiğin elbise bu mu?
¿ Ese es el vestido que le diste?
Sana verdiğim elbise bu değil.
Ese no es el vestido que te di.
İşte bunları giyiyorsun değil mi?
Espera, no vas a trabajar vestido así, ¿ no?
Bridget ve ben birlikteyken hiçbir şey kullanmadım.
Cuando Bridget y yo lo hicimos, no estaba... No estaba "vestido" para la ocasión.
Bu kendimi koymak istiyorum elbise.
Este es el vestido que me quiero poner.
Ve sen giyinmemişsin.
Y tú no estás vestido.
Önce dersi asarsın sonra da bir ayı kıyafeti içinde bir mülk reklamında fırıl fırıl dönersin.
Estás en primer lugar y de repente estás vestido de oso... haciendo piruetas para un comercial de bienes y raíces.
Aslında kıskanıyordum. Viyana'da giydiğin bu elbiseyi.
Sabes, si estaba celosa... de ese vestido que usaste en Viena.
Uygun iş kıyafetleriyle ilgili son notumu okudun mu?
¿ Has leído mi última nota en vestido de trabajo adecuado?
Seni böyle giyinmiş görmek çok garip.
Se me hace raro verte así vestido.
- Elbise sayesinde.
- Es el vestido.
Ben aşağıdayım, beni haberdar et Kahverengi takım, yeşil kanepedeki yakışıklı adam
Házmelo saber, estoy aquí abajo vestido con un traje marrón en un sofá verde.
- Elbisem nerede benim? - Bunun neyi var ki?
- ¿ Dónde está mi vestido?
Bu elbiseyi sevdin mi?
¿ Les gusta este vestido?
Güzel bir makyaj yapacağım ve en iyi elbisemi giyeceğim.
Me maquillaré muy lindo y me pondré mi mejor vestido.
Güzel elbise. Ne kadar kötü ki senin ölçünde yokmuş.
Qué lindo vestido, lástima que no había de tu talla.
Güzel elbise.
Un hermoso vestido.
- Seni kim davet etti iç çamaşırsız elbisenle?
- Flo... - ¿ Quién te invitó? ¿ Con tu vestido sin ropa interior?
Elbiseme yorum yapma.
No comentes mi vestido.
Şu boktan elbisene bir bak.
Mira tú maldito vestido.
- Elbisem çok güzel.
- Mi vestido es hermoso.
Kırmızı elbisesi 1 mil öteden fark edilebiliyordu. "
Te dabas cuentas de su vestido rojo a milla de distancia ".
Elbise dar mıydı?
¿ Era un vestido ajustado o qué?
Tabii, tabii. Elbisesi dardı.
Seguro, un vestido ajustado.
Balık kuyruğunu afişin yanına koyun.
Pon el vestido sirena junto al globo rojo.
Lisedeki son senemde mezuniyet için özel bir elbise istemiştim.
En mi último año de secundaria, quería un vestido especial para la graduación.
Kendi kendime, tek bir sefer giyeceğim dandik bir elbise için ki bunun aptalca olduğunu düşünmüştüm...
Me convencí de que gastar $ 100 en un vestido ordinario que usaría una vez, para un evento que ya me parecía tonto, era...
- Bayıldım.
Es vestido verde de J.lo! ¡ Me encanta!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]