English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ V ] / Vivir

Vivir Çeviri İspanyolca

47,926 parallel translation
"Ya yaşamakla uğraşacaksın ya da ölmekle"
"Empeñarse en vivir o empeñarse en morir".
Benim gibi adamlar kral gibi yaşarlar
Un tipo como yo puede vivir como un rey.
Sana yalan söylersem, nasıl yaşarım?
Si te mintiera, ¿ cómo podría vivir?
- Bir yalanı yaşayamam
- No puedo vivir con una mentira.
Ben onun için yaşıyorum
Él es mi razón de vivir.
Onlara yaşam sansı vermek için birileri para vermeli
Alguien debe pagar por su oportunidad para vivir.
Sanırım kimse bu standartlarla yaşayamaz.
No creo que nadie pueda vivir bajo sus estándares.
Kendini daha iyi hissettiğin zaman Amerika'ya gelip benimle yaşayabilirsin.
Y cuando te sientas mejor, irás a América a vivir conmigo.
Hayatını yaşa falan demiştim.
Ya sabes, sobre cómo vivir tu vida.
Eğer şu an Amanda'ya bir şey olursa kendime katlanamam.
Si cualquier cosa le pasara a Amanda ahora, no podría vivir conmigo mismo.
Jerry eskiden yan komşumuzdu.
Jerry solía vivir al lado.
Ne zaman kendi hayatımı yaşamama izin verecek?
¿ Cuándo va a dejarme vivir mi propia vida?
Onun bodrumunda yaşamaya ve tüm yiyeceklerini yemeye son verdiğin zaman.
A lo mejor cuando dejes de vivir en su sótano y comerte su comida.
Dr. Fowler'ın dairesini su basması üzerine birlikte yaşamak gibi bir deneye başladık.
La Doctora Fowler y yo iniciamos el experimento de vivir juntos porque su departamento ha sufrido daños causados por el agua.
Seninle yaşamaktan zevk alıyor ve erkenden bitmesini istemiyor.
Le encanta vivir contigo y no quiere que termine pronto.
Seninle yaşamayı seviyor.
Ella disfrutaba vivir contigo.
Benimle yaşamak istediğini mi söylüyorsun?
¿ Estás diciendo que te gustaría vivir conmigo?
Tabii, tabii. Benim dairemde de kalabilirdik.
Seguro, podríamos vivir en mi departamento.
- Onunla yaşamaktan hoşlanıyor musun?
¿ Te gusta vivir con ella? Sí.
Yaşamama izin vermesi ona daha güçlü hissettirmiş olabilir.
¿ Le hacía sentirse más poderoso dejándome vivir?
Boşvermekten yoruldum, ama farkettim ki, senin hala hayatta olduğunu bile bile yaşayamazdım.
Intenté dejarlo ir, pero supe que no podría vivir conmigo mismo sabiendo que estarías por ahí. No después de lo que me hiciste.
Uzaylı insanların yanında olmak mı yoksa gerçek dünyada mı yaşamak istersin?
¿ Quieres quedarte con la gente alien o quieres vivir en el mundo real?
Yine de birkaç özel hayvan burada yaşamayı başarıyor.
Sin embargo, algunos animales extraordinarios consiguen vivir aquí.
Ancak bu korunaklı alanda yaşamanın bir de bedeli vardır.
Pero vivir en este santuario tiene un precio.
İndriler burada yaşamaya öyle uyum sağlamışlardır ki artık başka hiçbir yerde yaşayamazlar.
Los indri se han adaptado tanto a vivir aquí que ahora pueden vivir en cualquier parte.
Buralarda yaşamak en sıra dışı hayatta kalma stratejilerini gerektirir.
Vivir aquí requiere de las estrategias de supervivencia más extraordinarias.
Burada bir avcı için yaşam her yerdekinden daha zordur.
Para un cazador, vivir aquí es extremadamente duro.
Boğa, hayatta kalmak için aslanı savuşturmak zorunda.
El macho debe sacudirse a los leones como pueda para vivir.
Bir şehirde yaşamanın ödülü paha biçilmez olabilir.
Las recompensas de vivir en la ciudad pueden ser enormes.
Burada bu kadar çok aladoğanın yaşamasının bir sebebi de sokak seviyesinde bolca potansiyel av olmasıdır.
Todos estos peregrinos pueden vivir aquí porque a nivel de calle tienen un montón de presas potenciales.
Bin yıldır bu şehirde yaşamakta olan güvercinler şimdi de bir balıktan sakınmayı öğrenmek zorunda.
Después de vivir en esta ciudad durante mil años, las palomas tienen que aprender a evitar a los peces.
Ekibin geri kalanıyla birlikte şehrin hayhuyunda yaşamak üzere yabandan gelen maymunlarla yakından ve kişisel bir çekim yapmayı umuyorlar.
Junto al resto del equipo, esperan filmar de cerca a los monos salvajes que han venido a vivir en el ajetreo de la ciudad.
Bununla yaşayamam.
No puedo vivir con eso.
Sakın onlara dokunma...
Podemos vivir de la isla.
İyi, belki altında yaşayacak daha güzel bir köprü yapar.
Oh, bueno, tal vez pueda construir un puente mejor para vivir.
Dünya üzerinde senin için yaratılmış tek bir insan varsa, ve sen onu kaybettiysen, bu hayatının geri kalanını yalnız geçireceğin anlamına mı gelir?
Si solo existe una persona para ti en este mundo y la pierdes, ¿ significa eso que tienes que vivir el resto de tu vida sin nadie a tu lado?
Tek istediğim buradan huzurla ayrılmama izin vermen bırak tanrılar nereye karar verirse oraya gideyim.
Todo lo que pido es que me dejes vivir aquí en paz, para ir a donde sea que los dioses decidan.
İyi tarım arazileri bulmaya geldiğini düşünmüştüm halklarımızın bir arada yaşamasının ve herkesin faydasına olmasının bir yolunu bulmak istediğini sanmıştım.
Pensé que viniste a buscar buenas tierras para cultivar y que querías encontrar alguna forma de que nuestros pueblos pudieran vivir juntos y en beneficio mutuo.
Bununla yaşamamız gerek.
Tenemos que vivir con ello.
- Onu kendi haline mi bıraktın?
- ¿ Lo dejaste vivir?
Zenginlik, mevki ya da güçsüz bir halde insanlarla yaşamanın tadını çıkar.
Disfruta vivir entre los humanos sin tu salud, estatus o poder.
Dünyada olmaktan öğrendiğim bir şey varsa o da ; Sarmaşık Birliği eğitimi almış, yakışıklı beyaz bir erkeğin şansı daima yaver gider.
Si hay algo que aprendí de vivir en la Tierra, es que un hombre blanco atractivo con una excelente educación, siempre caerá de pie.
Ve Lucilla sürgün hayatı yaşadı.
... donde es forzada a vivir exiliada.
Canlı bırakılmaları çok riskli olurdu.
Es muy arriesgado dejarlos vivir.
The Music Man'in hikâyesinin konusunu tarif ettin resmen.
Acabas de describir la trama exacta de "Vivir de ilusión".
Madem konuyu açtın burada kalabilir miyim?
Uh, ahora que lo mencionas... ¿ Puedo vivir aquí?
Birlikte yaşayacak yeni birini arıyorsanız...
Si estás buscando un nuevo sujeto con quién vivir...
Bu arada yeni vücudunla yaşamayı öğrenmen için neler yapman gerektiğini konuşmalıyız.
Mientras tanto, es importante que empecemos a hablar sobre aprender a vivir en tu nuevo cuerpo.
Ama hayatımı daha dürüst yaşamaya çalışıyorum, çünkü tekrar içmek istemiyorum.
Pero estoy intentando vivir mi vida honestamente, porque no quiero volver a beber otra vez.
Burası, şu şey yapılmadan önce fakirdi ama yine de yaşamak için elverişliydi.
Antes de que eso llegara era un buen lugar para vivir aunque algo pobre.
Böyle yaşamaktan mutlu musunuz?
¿ Están felices de vivir así?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]