Vos Çeviri İspanyolca
8,971 parallel translation
Sevgili kocanızın ölümü ve evliliğin verdiği güvenin kaybı sizin için iki kat daha büyük bir darbe olacak.
La muerte de un amado esposo y la pérdida de la seguridad del matrimonio habrá sido un duro golpe para vos.
Belki de öyle lakin zamanla ne kadar özgün birisi olduğunu takdir etmek istedim.
Quizá no, pero con el tiempo, he sabido apreciar la auténtica persona que hay en vos.
İkimizin beraber mutlu olacağına inanıyorum.
Creo que vos y yo podríamos ser felices juntos.
Bu gösteri davetiyelidir ve sen davetli değilsin.
Es espectáculo es solo por invitación y vos no estáis invitado.
Önceden hiç bir kadın öldürmemiştim ama senin için bir istisna yapmak istiyorum.
Nunca antes he matado a una mujer, pero por vos, estaría dispuesto a hacer una excepción.
Özür dilerim ama sizinle evlenemem.
Lo siento, pero... no puedo casarme con vos.
Umarım ikimiz arkadaş kalabiliriz.
Espero que vos y yo aún podamos ser amigos.
Buna güvenebilirsin.
Eso depende de vos.
Sizinle özel olarak konuşmak istediğim bir mevzu var.
Hay un asunto que debo discutir con vos, en privado.
Benim seni sevdiğim kadar senin de beni sevdiğini.
Que vos me amáis... como yo os amo.
- Anlaşılan Fury ile çok meşgul olmuşsunuz.
Obviamente, Fury y vos han estado ocupados.
- Sen, ben, Jimmy buradayken zor.
No con Jimmy, vos y yo haciendo guardia.
Peki sen kaç milyon dolar kazanacaksın?
¿ Y cuántos millones de dólares vas a ganar vos?
O vakit ahlaktan konuşuruz.
Entonces vos y yo tendremos una conversación acerca de la moral.
Osmanlı İmparatorluğu'yla antlaşmanız yok muydu sizin?
¿ No tenéis vos un trato con el Imperio Otomano?
Sizinle mevzubahis etmek istediğim birçok bahisten biri.
Una de las muchas cosas que deseo discutir con vos.
- Da Vinci'nin gizemli Türk'ü sen olmalısın.
Vos debéis de ser el misterioso turco de da Vinci.
Korkudan sizinle dindarları katleden, masum çocukların kanlarıyla yıkanan bu kafirlerin arkasına mı saklanayım?
¿ Esconderme con vos tras estos paganos... que ejecutan hombres devotos, y se bañan en la sangre de niños inocentes?
Haçlı Seferi'ne karşı mı çıkacaksınız?
¿ Vos... os opondréis a la Cruzada?
Tıpkı sizin beni yabana attığınız gibi.
Al igual que vos me subestimáis a mí.
Emin olun Türkler sizin beklediğiniz değil, kendi istedikleri vakitte Floransa'ya ateş yağdıracaklardır.
Y os aseguro que los turcos harán llover fuego sobre Florencia cuando ellos lo crean conveniente, no cuando a vos os convenga.
Ama sen öylesin. Kocaman aç.
Pero vos sí. ¡ Abierto!
Ben çok titizimdir ama sen yerken pek düşünmüyorsun.
Soy más melindroso, pero vos... Vos no pensáis en eso.
Öylece yiyorsun.
Vos coméis.
Konuşuyoruz, dinliyoruz, paylaşıyoruz. Birbirimizi tanıyoruz.
Vos y yo, hablando, compartiendo, aprendiendo el uno sobre el otro.
# Sen, ben ve o, beraberiz #
* Juntos, yo y él y vos *
- Sen de horluyorsun.
- Sí, bueno, vos roncáis.
# Sıra sizde şimdi #
* Probadlo por vos mismo ahora *
Sen. Benimle gel. Pekala, tamam.
Vos, caminad conmigo.
İşin aslı, senin gibi birine ihtiyacım var.
La verdad es... que me vendría bien un hombre como vos.
Adamlarım beni yakaladığını gördüklerinde, seni eşek arısı sokmuşa çevirecekler.
Cuando mis hombres me vean cautivo, irán a por vos como avispones.
Seninle konuşmam lazım.
Tengo que hablar con vos.
O zaman seninle evlenebilirdim.
Desearía que fueseis mi primo para poder casarme con vos.
Peki ya seninki kabalık, alay ve...
Bueno, ¿ no sois vos basto y sarcástico y todo...?
Her şey her zaman seninle ilgili olmalı değil mi Galavant?
Siempre se trata de vos, ¿ no es así, Galavant?
Küçük br sebze tarlasını kendiniz için ayırdınız.
Chupaos esa, Valencia ". Os quedasteis una pequeña porción de vegetales para vos.
Senin için.
Para vos.
İçinde bir parça dürüstlük kaldıysa bana tek bir şeyi söyle.
Si queda una pequeña parte de sinceridad en vos, decidme una cosa...
Kral Richard, eğer ona mücevheri ve seni getirmezsem ailemi öldüreceğini söyledi.
El rey Richard dijo que si no os entregaba a la joya y a vos, mataría a mis padres.
Duymuyor musunuz?
Vos... ¿ No lo oís?
Seni taşıyabilecek biriyle beraber olmayı hak ediyorsun. Senin yanında savaşacak birine, sana karşı değil.
Merecéis estar con alguien que os alce como hombre, alguien que luche con vos, no contra vos.
Bu siz misiniz efendim?
¿ Sois vos, señor?
Sen de bugün ölmeyeceksin.
Y vos no vais a morir hoy.
Ve sen de bugün ölmeyeceksin.
Y vos no vais a morir hoy.
Neden bizi tutsak eden adamın adına dövüştüğünü açıklar mısın?
¿ Vos podríais explicarme por qué va a pelear por el hombre que nos mantuvo prisioneros?
Bu sabah sana söylemeye çalıştım ama konuşmak istemedin.
Intente decíroslo esta mañana, pero vos no queríais hablar.
Eğer onu yersen boğazın kaşınır ve tüm gece şu sesi çıkarırsın.
Si vos lo comeis su garganta le picará y estará haciendo... sonidos toda la noche.
Seninle konuşmak en sevdiğim şeylerden biri.
Hablar con vos es una de mis cosas favoritas.
Sana inanıyoruz Galavant.
Creemos en vos, Galavant.
Sana güveniyoruz.
Confiamos en vos.
Eğer Isabella ile arandaki çekimi görmezden gelmeye devam edersen onunla sonsuza kadar arkadaş olmak zorunda kalırsın.
Veréis, si seguís ignorando el vapor de sauna alrededor de Isabella y de vos, acabaréis en la zona de amigos para siempre.