Vurdun Çeviri İspanyolca
3,920 parallel translation
Beni başımdan vurdun?
¿ Me disparaste en la cabeza?
Vurdun beni.
Me disparaste.
Ama geçen sene bir okul otobüsünde hasta bir adamı vurdun ve küçük bir çocuk...
Pero disparaste a un hombre enfermo dentro en autobus escolar el año pasado. y un pequeño fue...
- Vurdun.
Me diste.
Geçen sene bir okul otobüsünde hasta bir adamı vurdun, küçük bir çocuk...
Disparaste a un loco dentro de un bus escolar el año pasado, y un niño fue...
Neden vurdun? Telefonunun karında demek!
Debido a que mi teléfono es con mi esposa.
Kaltakları vurdun mu?
¿ Matando putas?
Tablo çöpteydi. Sizi korkutmayı düşündüm ve bana vurdun.
Encontré el cuadro en la basura y se me ocurrió asustaros.
Gerçekten Ryland vurdun mu yoksa sorumsuz karını mı koruyorsun?
¿ De verdad disparaste a Ryland, o estás protegiendo... a esa mujer tuya tan aficionada a las armas?
Hiç orman tavuğu vurdun mu?
¿ Alguna vez mataste a una ave?
Uçan maymunlardan biriyle çarpışınca kafanı bir yere vurdun.
Te golpeaste la cabeza cuando chocaste con uno de esos monos voladores.
Bağırsaklarına da birkaç kere vurdun mu şehri dolduran sıcak havayı hissetmeyen kalmaz.
Un par de tiros al estómago, y oirán el aire caliente salir corriendo por toda la ciudad.
Bel altı vurdun kanka.
- Eso es un golpe bajo.
- Vurdun lan beni!
- ¡ Me has disparado, mierda!
-... çünkü ona vurdun.
-... porque le pegabas.
İki kişiyi vurdun.
Mataste a dos personas.
Onu vurdun... değil mi?
Le disparaste... ¿ no?
Travis'i vurdun.
Disparaste a Travis.
Elbette, beni vurdun!
Bien, ¡ me disparaste!
Onu sen vurdun, Travis'i sen vurdun.
Le disparaste, ¿ le disparaste a Travis?
İyi vurdun. Pekâlâ.
Es buena.
Onu vurdun, arabanın içinde bıraktın silahını da attın.
Le disparó, la dejó en el auto y tiró el arma.
Sen mi vurdun?
¿ Le has disparado?
Silahsız bir adamı vurdun.
Has disparado a un hombre desarmado.
- Ellerine vurdun zincirleri bana.
Tú las forjaste, con tus propias manos.
- En son ne zaman birini vurdun?
¿ Cuándo fue la última vez que le disparaste a alguien?
Bana ne halt etmeye vurdun?
¿ Por qué coño harías eso?
Martin, onu bu binanın çatısında çok yakın mesafeden vurdun.
Martin, le disparaste en el techo de este edificio a quemarropa.
İşini yapan masum bir kadını vurdun.
Le disparaste a una mujer inocente por hacer su trabajo.
Ve de Deb'i vurdun.
Y le disparaste a Deb.
Sikerim lan ebeni! Onu vurdun ya ibne!
¡ Tú le disparaste!
- Beni neden vurdun?
- ¿ Por qué me disparas?
Ooh! Ooh! Kafasından vurdun!
¡ Ese está descalificado!
- Suratıma mı vurdun?
- ¿ Me has pegado en la cara?
Düşene bir tekme de sen vurdun desek daha doğru.
Eso se llama "pegarme cuando estoy caído"
Bluth, az önce Madrid'de bir sanat müzesini vurdun.
Oye, Bluth, acabas de derribar un museo de arte en Madrid.
Oh, madam. Yoksa başını mı vurdun?
Señora. ¿ Te han golpeado en la cabeza?
Hey, kardeş, neden vurdun?
- ¡ Hola. ¿ Por qué nos golpeaste?
Mala mı vurdun?
¿ Te has acostado con alguien?
5 kere mi ne vurdun bana.
Ella sólo me golpeó como cinco veces.
Michael Caine, Gary Sheffield gibi vurdun. Oh!
Eres como, un Michael Caine, Gary Sheffield...
Bana golf sopasıyla vurdun!
Me golpeaste con un palo de golf.
Sen, Ben ile turnayı gözünden vurdun ve bu harika ama herkes bu kadar şanslı değil.
Te ganaste la lotería con Ben, y eso es genial, pero no todos tenemos tanta suerte.
Sen basini mi vurdun?
Te golpeaste la cabeza?
Adamım, kafama fena vurdun.
Hombre, cabeceaste muy duro.
Bir tane vurdun bile.
Usted ya tiene uno hoy.
Belki arkadaşının başının arkasından sen vurdun.
Tal vez golpeaste a tu pareja en la parte posterior de la cabeza.
Cinsel tacizde bulunurken sana direndiği için kafasına tuğla ile vurdun mu?
¿ La golpeó a propósito porque se resistía al abuso sexual?
Kafasına tuğla ile vurdun mu?
¿ La golpeó en la cabeza con un ladrillo?
Neden bana vurdun?
No tenga miedo cuando Hardik está aquí. ¿ Por qué me pegas?
Çek silahını. Vurdun beni, evlat.
Me tienes, niña.