English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ V ] / Vış

Vış Çeviri İspanyolca

9,300 parallel translation
Merkezi bulana kadar sessizce sıvışmamız gerek.
Tenemos que movernos rápido y en silencio hasta encontrar el centro.
Kaçın, sıvışın.
¡ Corran, huyan!
Etraftan sıvışıveriyor.
Escabulléndose.
Sıvışmadan önce seninle konuşabilir miyiz, tatlım?
¿ Puedo hablar contigo antes de que te vayas, cariño?
Umut etmen gereken şey bugünlerde öylece sıvışıp gitmesi.
Lo que usted debe esperar es que un día de éstos ella sólo se ira.
Ellie sürekli canımıza okurdu ama bazen kılıcı atıp kavgadan sıvışmak istiyorsun işte, değil mi?
Sabes. Ellie yéndose es devastador, pero a veces solo tienes que comerte el sable y sacarlo, ¿ saben?
Hamile kadınla birlikte sıvışabilir.
Podría desaparecer con la mujer embarazada.
Sıvışabilir.
Podría.
Parmak sallama, omuz silkme ve kalçana bağlanmış, gökkuşağı renkli görünmez iki şeritle kıvırır gibi yaptığın o hareket.
Menear el dedo, sacudir los hombros y ese en el que finges que giras dos lazos de arco iris atados a tus caderas.
Biliyorsunuz, yakın zamanlarda Riley v. Kaliforniya davasında bir cep telefonunun yasa dışı incelenmesi konusunda.
Sabes, recientemente con Riley contra California con un registro ilegal de un teléfono móvil.
İnsan beyni, bir sıvının içinde bulunur ve kafatasından tamamen bağımsızdır.
El cerebro humano reside en un fluido... completamente desconectado del cerebro humano.
Eksi on santigrat derece sıvılaşır.
Licua a minuto grados Celsius.
Bekleyin ( V. Ç ) sen olup olmadığı Burada yapmaya çalışıyor sen başarısız oldu.
PIZCA Que estas tratando de hacer aquí... has fallado.
ışık kıvılcımları gibi delilik bu aslında.
Como chispas de luz en lo que llamamos la locura humana.
Ve omurilik sıvısında önemli derecelerde nöromodülatörlar bulduk.
Y encontramos niveles significativos... de neuro-moduladores en el fluido espinal.
O sıvı nitrojen, elimizdeki tek silahımız.
El nitrógeno liquido es la única arma que tenemos.
Çözersen sıvı gibi hareket ediyorlar.
Las desconectas y actúan como un liquido.
Katı veya sıvı olabiliyorsa taşıyıcının kanının, kaslarının, iskeletinin yerini değiştirebilirler.
Si pueden ser liquidas o solidas... pueden reemplazar la sangre, músculos y esqueleto de su anfitrión.
Sıvıdan katıya şekil değiştirebilir ve tekrar dönebilir.
Puede cambiar su forma de liquido a solido y viceversa.
Basınçlı bir dalış tüpü içinde sıvı nitrojen.
Nitrógeno liquido en un tanque de buceo presurizado.
Dur biraz. Bu sıvıdan içtikten sonra iyileştin mi yani?
Espera. ¿ Bebiste esto y ya no estás enfermo?
Şuradaki sıvı.
Ese líquido.
Ancak, siyah bir s.u.v. araç kullanan birinin onu öldürdüğünü biliyoruz. - Kim?
Lo que sí sabemos es que alguien conduciendo en un S.U.V. negro lo llevó a cabo.
- Bridget, geçen geceki hastalarını soruyor, omurilik sıvısında hiç gerçek mikrop bulunmayan menenjit de dahil.
¿ Qué? Bridget está preguntando sobre tus casos de la otra noche... incluyendo a una paciente de meningitis que está arriba en aislamiento... sin ningún bicho de verdad en su fluido espinal.
Yukarıdaki doktorlar beyin-omurilik sıvısına tekrar baktı ve enfeksiyon bulamadı.
Los doctores volvieron a hacerle los exámenes de sangre... y no apareció ningún signo de infección.
Bunun tadı resmen sıvı kokain gibi, John.
Esta cosa es como crack líquido, John.
Sıvılar, yağlar falan. Etler yanıyor ve bu baya bir hassasiyet gerektiriyor.
Hay líquidos y aceites y carnes quemándose, y es muy delicado.
Omurilik sıvından örnek almam gerek.
Necesito extraer un poco de fluido cefaloraquídeo.
- Şimdi de bu ısırıyor!
- Ahora me está mordiendo. - ¡ V!
- Demiştim. Sıvı geçirtmiyorlar.
- Te dije, no puedes llevar líquidos.
Fırlatmanın itme gücü ile sıvılaşan küplerin eşzamanlı yanal sarsıntısı birleşerek dengesiz bir yük yarattı.
La fuerza del lanzamiento junto con la vibración lateral licuó los cubos y creó un desbalance en la carga.
Sıvı oksijen ve amonyak içeren birazcık leke çıkarıcı.
Oxígeno líquido y algún limpiador de manchas con amoniaco.
Silahın bile yok ki, bu da hayrına. Yoksa tıkardım Amerikan kıçını Meksika kodesine. Ne bok yersen ye, vız gelir tırıs giderdi.
Y... ni siquiera llevas arma, lo que es algo bueno... de lo contrario metería tu culo yanqui en una prisión mexicana... donde por mí, podrías comer mierda.
- Bol bol sıvı tüket.
Mantente hidratado.
Bol sıvı tüketeyim.
Mantente hidratado.
Sıvı sakinleştirici kullanın.
Usen tranquilizantes.
Arkadaşlarım birer ezik. Dayım beni uyurken vaftiz etmeye çalışıyor ve her yerim kuzenimin vücut sıvılarıyla ıslandı.
Mis amigos son perdedores, mi tío trata de bautizarme cuando duermo y estoy empapado en los fluidos corporales de mi primo.
Ölmek üzereydim. Bir ölümsüzün omurilik sıvısını enjekte ettiler.
Me estaba muriendo, y recibí una infusión de fluido espinal de otro inmortal.
- Tehlikeli olabilir. Özellikle sıvı ikimizden birinden geliyorsa.
- Puede serlo, especialmente si el fluido es de uno de nosotros.
Kendi kendimden omurilik sıvısı alamam.
No puedo hacerme una muestra de médula yo misma.
- Sıvıyı koruyan zara takılıyordur.
La resistencia es una membrana con fluido.
Başka omurilik sıvısı verebilmem için en az üç veya dört gün geçmesi gerek.
Unos tres o cuatro días antes de que pueda donar más fluido espinal.
Omurilik sıvısını reddeden hastalar olduğunu duymuştum.
He oído de pacientes que pueden rechazar una inyección de CSF.
Hepimizdeki ölümsüzlük geninin aynı olduğunu biliyoruz. Neden o zaman omurilik sıvısı... -... sende işe yaradı da Landry'de yaramadı?
Sabemos que el gen de la inmortalidad es igual en todos nosotros, así que ¿ por qué funcionó la transferencia de líquido de mi para ti pero no de ti para Landry?
- Omurilik sıvımın seninkinden farklı... -... olduğunu düşünüyordum ama aynı çıktılar.
Pensé que mi fluido era diferente al de ustedes, pero son idénticos.
Bana senin omurilik sıvın verildiğinde daha birkaç gündür ölümsüzdün.
Cuando recibí tu fluido, solo habías sido inmortal por unos días.
Bu yüzden senin sıvın aktarılamadı.
Es por eso por lo que tu fluido no pudo ser transferido.
Hayatının sonuna kadar o kavanoza her yarım saatte bir sıvı mı enjekte edeceksin?
Vas a inyectar fluidos en ese frasco cada media hora - por el resto de su vida.
Pablo'nun kuzeni Gustavo kokaini sıvılaştırmak için Almanya'dan kimyagerler getiriyordu.
El primo de Pablo, Gustavo, traía químicos de Alemania para licuar la cocaína.
" Dün yarı sıvı çıkardım ondan sonra kabız ve gaz.
.. días antes de que tuviera defecaciones semilíquidas desde entonces, el estreñimiento y el gas...
" Önce yarı sıvı.
Primero defecaciones semilíquidas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]