Whitey Çeviri İspanyolca
700 parallel translation
Büyüyünce ne olacaksın Whitey?
¿ Qué piensas ser de mayor, Whitey?
Git Whitey'i bul.
Vete y busca a Whitey.
Sana film emanet edemem.
No te confiaría esa placa, Whitey.
- Selam Whitey.
- Hola, Whitey.
Whitey daha sonra ofise gel.
Pasa más tarde por la oficina, Whitey.
Whitey, gazeteleri okumadım.
No he visto los diarios.
Whitey, Link'ten istemeye korkuyorum.
- Aún no. Whitey, temo pedírselos a Link.
- Whitey, lütfen beni dinle.
- Whitey, escúchame, por favor.
Bu çok büyük para Whitey.
Eso es mucho dinero, Whitey.
- Evet Whitey, daha sonra.
- Sí, luego, Whitey.
Whitey tüyüyor mu?
Honestamente, ¿ Whitey se irá sin decirle a nadie?
- Dinle Whitey, bak... - Bakmayalım.
- Mira, Whitey, no...
Whitey de orada sadece uyku çekiyor.
Supongo que Whitey está haciendo una siesta.
Whitey'nin tabancası.
No, era de Whitey.
Paul, Whitey'den çok uzun değil yani ona ateş ederken ya avizeden sarkıyordu ya da sandalyeye çıkmıştı.
Paul es sólo un poco más alto que Whitey así que debió estar colgado de la araña al dispararle o parado en una silla.
Bence Whitey vurulduğunda yerde yatıyordu.
A mí me parece que Whitey debió estar en el suelo cuando le dispararon.
Diyelim ki, üçüncü bir kişi Paul ve Whitey'yi kavga ederken gördü.
Supongamos, por el momento, que una tercera persona vio pelear a Paul y a Whitey.
Üçüncü kişimiz tabancayı alıp Whitey'ye arkadan vurmuş olabilir ki bu kafasındaki çürüğü açıklar... -... ve cebinden defteri alır.
La tercera persona pudo haber tomado la pistola, golpeándolo por detrás lo cual explica el chichón en la cabeza de Whitey y tomado el libro de su bolsillo.
Neden üçüncü kişi olan bu kişi Whitey'yi vurup bayıltsın ve defteri alsın?
¿ Por qué esa tercera persona le dispararía a Whitey si ya estaba inconsciente y se llevaría el libro?
Whitey ayılıp onu tanımış olabilir.
Yo diría que Whitey se despertó y lo reconoció.
Whitey'nin üstünden çıkanlara bakmak isterim.
Me gustaría ver lo que tenía Whitey.
Whitey'nin burada işi neydi? Nasıl girmiş?
¿ Pero qué hacía Whitey aquí y cómo entró?
Whitey'le bu gece burada tartıştı.
Él y Whitey tuvieron una discusión aquí hoy.
Whitey Barrow ile Stephens ve Macy arasında nasıl bir bağ vardı?
¿ Qué conexión tenía Whitey Barrow con Stephens y con Macy?
Bu bizi Whitey Barrow'a getiriyor.
Eso nos lleva de nuevo a Whitey Barrow.
Bay Stephens'la lobide beklerken Whitey...
Yo estaba parada en el lobby con el Sr. Stephens cuando Whitey...
Neden Whitey Barrow sizinle bir köşede ortak bir arkadaş hakkında konuştu?
¿ Por qué tuvo que llevarla Whitey Barrow a una esquina para hablar sobre un amigo mutuo?
Whitey Barrow severdi.
A Whitey Barrow le gustaba.
Whitey'nin başı beladaydı.
Whitey estaba en problemas.
Parayı toparlayamadığım için Whitey'ye bileziği verdim.
No pude recoger dinero, así que le di a Whitey el brazalete para que lo usara.
Bir özelliği olmalıydı.
Whitey debía tener algo.
Whitey'yi sevdim.
Yo amaba a Whitey.
Abrams'a söyledim, Whitey haklandığında... -... ofisin yakınında bile değildim.
Como le decía a Abrams, yo no estaba ni cerca de la oficina cuando mataron a Whitey.
- Sence Whitey'yi o mu öldürdü?
- ¿ Él mató a Whitey?
- Whitey Barrow.
- Whitey Barrow.
Whitey ona şantaj mı yapıyordu?
¿ Whitey chantajeaba a Claire?
Whitey, Porter'dan para sızdırıyordu.
Whitey hacía pagar a la chica Porter.
Whitey'nin benden aldığı defter.
El que Whitey me quitó en la oficina de Stephens.
Whitey Barrow öldürüldüğünde Macy gişede miydi?
¿ Estaba Macy en la taquilla con usted cuando Whitey Barrow fue asesinado?
Whitey öldürülmeden salondan ayrılmıştım.
Salí del estadio antes de que mataran a Whitey.
Onu benden Whitey çalmıştı.
Whitey me lo robó.
Whitey ona şantaj yapıyordu.
Whitey la había estado chantajeando.
Whitey'nin öldüğünü bana o söyledi.
Supe que Whitey estaba muerto cuando él me lo dijo.
Eve gitmeden önce Whitey'nin öldüğünü söyledi.
Me dijo que estaba muerto antes de llevarme a casa.
Ama Whitey'nin patronlarıyla takıştığını söylemişti, değil mi?
¿ Pero Molly sí te dijo que Whitey tuvo una disputa con los jefes?
Whitey ve ben düşmandık.
Whitey y yo éramos enemigos.
Ama kimse ona ulaşamadan Whitey öldürüldü.
Pero Whitey fue asesinado antes de que cualquiera pudiera verlo.
Whitey Barrow korkmuştu.
Whitey Barrow tenía miedo.
- Bir gelişme var mı, Whitey?
¿ Alguna novedad, Whitey?
Neden onu serbest bırakmıyorsun, Whitey?
¿ Por qué no lo sueltas, Whitey?
- Peder Lambert'i tanırdın, Whitey.
- No. - Conociste al padre Lambert, Whitey.