Yatan Çeviri İspanyolca
2,526 parallel translation
İkiniz dost olduğunuz için de otopsi masasında yatan arkadaşına yardım edeceğini düşüdük.
Y siendo los dos amigos, pensábamos que quizá te importaría Zack tumbado en la mesa de autopsia y pensaba que querrías ayudarlo.
Castle, orada yatan ben olsam arkanı dönüp gider miydin?
Castle, si yo estuviera allí tendida, ¿ te marcharías?
Gerçekle yüzleş, ikiniz de bir süre serseri sörfçü ayağına yatan şımarık çocuklarsınız.
Admítelo. Son niños malcriados jugando a ser vagos surfistas un tiempo.
Belalı ayaklarına yatan ezik biri.
Una especie de chico de la fraternidad con un aire de matón.
Bishop'ın karısıyla yatanın Blake olduğunu ima ettin.
Insinuaste que era Blake el que se acostaba con la esposa de Bishop.
Pete, kafana takma, hastalarıyla yatan ilk doktor sen değilsin, sonuncu da sen olmayacaksın.
No eres el primer practicante que duerme con sus pacientes, y no serás el último.
Yerde yatan bir cesetle.
un cuerpo en el suelo.
Nate, Miami'ye taşınmanın ardında yatan neden ne?
Nate, ¿ Porque te has mudado otra vez a Miami?
Şu emanet hesabına yatan parayı kurcaladım.
Investigué a fondo en la cuenta de fondos que preparaste.
Hastahanede yatan şıllığın teki mi?
¿ Una zorra en una cama del hospital?
Yatan miktar 1.500 dolar.
Depósito por mil quinientos.
Bir yatan daha, 280 dolar.
Otro por doscientos ochenta.
Tamam, en azından sedyede yatan hastanın Haskell olduğunu söyle.
De acuerdo, al menos dime que el paciente en esa cinta era Haskell.
Bunun altında... derinlerde yatan bir anlamı olmalı.
Es decir, tiene que haber... un motivo muy profundo.
Orada yatan bendim.
Yo estaba dentro.
Şu an hastanede yatan bir adam var ve bizim yüzümüzden ailesi aç kalacak!
Hay un hombre en una cama de hospital ahora mismo ¡ cuya familia va a pasar hambre por nuestra culpa!
2 numara burada yatan bir mahkum Sammy.
El número 2 es un interno aquí, Sammy.
Yerde yatan Esteban Fierro, Paco Fierro'nun kuzeni.
Esteban Fierro aquí presente es primo de Paco Fierro.
Dük'ün karısı sabırsız ve önünle gelen yatan biri. Sağlığı yerinde her erkekle ilişkiye girer ancak nafile.
La marquesa, impaciente y promiscua se deja fornicar por cualquier hombre sano y en edad, sin éxito.
O Romanyalı çingeneleri bulmuş ve kurda dönüşme, halamla yatan şu çingenenin soyundan gelen bir şeymiş.
Él encontró que los gitanos eran de Rumania y el sexo gitano con mi tía tenido una historia de licantropía en su familia.
Daha kıçında bebek beziyle dolaşan... gerizekalı kızlarla yatan kaçık bir adamdan... sevginin ne olduğunu bilmesini nasıl bekledim ki?
Nunca que pensé que eras un hombre loco que se metía con chicas en pañales No se nada sobre el amor
Benimki de büyük bir şehirde, Bay Doğru'yu ararken, bir sürü gelip geçici adamla yatan akıllı kızın maceralarını anlatıyordu.
La mía trataba sobre las hazañas de una chica lista en la gran ciudad buscando al Sr. Correcto cogiendo a muchos Sres. Ya Mismo.
Brackin'le hapis yatan birini aradığımıza eminim.
Apuesto que salió álguien que estuvo preso con Brackin.
Sadece kızlarıyla yatan birini görürler.
Sólo ven a alguien durmiendo con su hija.
Ma di Tau, sürünün onun peşinden geleceğini biliyor,... fakat bunun altında yatan sebepler dehşete düşürücü.
Ma di Tau, sabe que la manada vendrá por ella, pero lo que está por venir es aterrador.
Arkasında yatan fikirleri bilmek hoşuma gider
Me gusta la idea detrás del antiguo motor de combustión interna,
Yarışma kararının altında yatan sebep tüm bunları kapsıyor
La razón de que elijamos correr lo es todo, sabes,
Ian Hutchinson sanırız Bir haftada 5 TT galibi Sanırım yerde yatan o
Creemos que Ian Hutchinsom, el cinco veces ganador en una semana de la TT puede ser el chico que está ahí abajo.
Her gece şov vardır. İğrenç! Seninle yatan kadınlar zihinsel özürlü mü?
Espectáculos nocturnos totalmente vendidos. ¿ Las mujeres con las que duermes son deficientes mentales?
Başını burada yerde yatan ile.
Con la cabeza en el suelo
Orada tek başına yatan sensin, bense burada dans ediyorum.
Tu estas ahí, sola en la cama, y yo aquí bailando.
Umarım barbar eşkıyalar burada yatan hazinenin farkına varmamıştır.
Espero que esos bárbaros no se dieran cuenta de los tesoros que había aquí.
Kapının arkasında yatan şey değil de, hangi malzemeden yapıldığı mı?
¿ No lo que yace del otro lado de ella sino de qué material está hecha?
Altında yatan gerçekleri.
Lo que yace bajo la superficie.
Pardon, pediatri bölümünde yatan bir hastayı arıyorum.
Disculpe, estoy buscando a un paciente de pediatría,
Ruh derinlerde yatan bir şeydir.
El alma es lo que hay en el interior.
Derinlerde yatan Variegate Porfiri isimli genetik bir hastalığı tetikler.
Que disparó una condición genética subyacente. llamada porfiria veteada.
Bir gün belki bir hafta ya da bir yıl sonra yanında yatan adamın anneni öldürüp öldürmediğine karar vermek zorunda kalacaksın.
Algún día... Quizás en una semana, quizás en un año, decidirás que el hombre que duerme a tu lado mató a tu madre.
Bunun altında yatan Freudyen düşünce ne acaba?
¿ Qué diría Freud de esto?
Hastanede yatan ben olsaydım, en azından ziyaret edermiş gibi yapmanı beklerdim.
Pero me gustaría creer que tú me visitarías si yo estuviese en el hospital.
Derinlerde yatan Variegate Porfiri isimli genetik bir hastalığı tetikler.
La que disparó una condición genética subyacente... llamada porfiria variegata.
Polisin garajından eski bir televizyonu araklayıp, iki ay hapiste yatan sen değil miydin?
¿ No estuviste ya dos meses en la cárcel por robar un viejo equipo de televisión del garage de un policía?
... ve sana şu kadarını söyleyebilirim ki boş yere 22 yıl hapis yatan masum birine son derece sempatik yaklaşacaklardır.
Y les digo ahora mismo que van a ser muy comprensivos con un tipo inocente - que pasó 22 años entre rejas.
Paraları için zengin erkeklerle yatan oyuncu sürtüğün teki o!
Es una putilla aprovechada que se tira a tíos ricos para conseguir cosas gratis.
Gerçekten dostum, hiçbir gezegende hastanede hissizce yatan adamın sevgilisine sulanılmaz.
Sí. No hay ningún universo en el que puedas ir tras la novia de un hombre cuando está inmóvil en la cama de un hospital.
- Önce enfeksiyonu kontrol altına alalım. Sonra da altta yatan hastalıkla uğraşırız.
- Tendremos la infección bajo control y así podremos tratar la patología de base.
Öyleyse, genetik iddialar gerçekte altta yatan birçok sıkıntılı tutumu örtmeye yarayan,... sosyal, ekonomik ve siyasi faktörleri göz ardı etmemizi sağlayan bir bahanedir.
Así que, el argumento genético es simplemente una salida fácil que nos permite ignorar los factores sociales, económicos y políticos que, de hecho, subyacen a muchos comportamientos problemáticos.
Adam Smith tarafından esrarengiz bir şekilde nitelenmiş dini "Görünmez El" bildiriminin altında yatan fikir, bu hayali ticari malın sığ, menfaatçi arayışının büyülü bir şekilde insanlığın ve toplumun refah ve gelişimine dönüşeceği yönündedir.
La idea esencial, la cual fue misteriosamente calificada por Adam Smith con su declaración religiosa de la "Mano invisible" es que la búsqueda limitada y egoísta de este producto ficticio pondrá de manifiesto por arte de magia el progreso y bienestar humano y social.
Klasik piyasa ekonomisinin temelinde yatan şeyin şu anki sistemin işlemeye devam etmesini istiyorsak durmasına veya adamakıllı yavaşlamasına bile izin verilemeyen bir para değişim modeli... olduğunu görürüz.
Cuando analizamos las bases de la economía clásica de los mercados nos quedamos con un patrón de intercambio monetario al que simplemente no se le puede permitir detenerse ni siquiera desacelerarse considerablemente si la sociedad como la conocemos tiene que mantenerse en funcionamiento.
- Bu yatağımda yatan da kim?
- ¿ Quién está durmiendo en mi cama?
Yerde yatan sen olsaydın o sana bunu yapardı.
Eso es lo que te hará...