English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ Y ] / Yüzeye

Yüzeye Çeviri İspanyolca

1,644 parallel translation
Yüzeye çıkarsak saldırabilirsler
Si emergemos, nos pueden atacar.
Yüzeye çıkarsak bizi sulara gömerler.
Si emergemos, nos harán volar en pedazos.
Yüzeye çıkmaya hazırlanın
Prepárense para emerger.
Ateş etmeyin. Yüzeye çıkıyoruz....
No disparen, emergeremos en- -
İlk denemesinde yüzeye çıkmayı başardı.
Hizo ascenso libre en el primer intento.
- Sert bir yüzeye nişan alıyor ve kurşunu hedefe vurdurmadan önce ordan sektiriyordu.
Apuntaba en una superficie dura y hacia rebotar la bala hacia el blanco.
Hava almak için yüzeye çıktığımızda o gemi, Paris'e doğru yola çıkmış ve elmas sonsuza dek gitmiş olacak.
Cuando regresemos a la superficie, el crucero estará camino a París y el diamante se irá para siempre.
Ekibin kalanını toplayalım ve yüzeye çıkalım.
Juntemos al resto del equipo y regresemos a la superficie.
Birbirimizden ayrılmazsak yüzeye çıkabiliriz.
Si nos mantenemos juntos, llegaremos a la superficie.
Birbirimizden ayrılmazsak yüzeye ayrılmazsak yüzeye çıkabiliriz.
Si nos mantenemos juntos, llegaremos a la superficie.
Ama o sürüngenlerin yüzeye çıkmalarını kesinlikle engellemeliyiz.
Pero debemos asegurarnos de que las serpientes no lleguen a la superficie.
Yüzeye ulaşmamalılar.
No deben llegar a la superficie.
Bitki yüzeye çıktığında yaprak açar ve böylece daha fazla güneş alır.
Una vez que la planta sale a la superficie su tallo florece para poder absorber mas Sol
Yinede yüzeye dokunamamıştılar.
Se supone que asumimos el riesgo.
Çiçekler veya resimler dış yüzeye gelecekmiş.
Las flores o dibujos deben quedar afuera.
Bir peptidin bir hücreye girmesi anahtar ile kilit gibidir. Alıcının olduğu yüzeye oturarak ona bağlanır ve kapı zilini çalar gibi hücrenin içine sinyal gönderir.
Y cuando un péptido se encaja en una célula... literalmente, como una llave que encaja en una cerradura... se ubica en la superficie del receptor y se adhiere a él... y digamos que mueve al receptor... y como si fuera un timbre sonando, envía una señal a la célula.
Koleje başlayıncaya kadar içindeki film yapma arzusu hiç yüzeye çıkmadı.
Sus sueños de hacer películas no afloraron hasta la universidad.
Bu yüzeye aynı dik üçgenden 4 tane koyalım.
Coloca cuatro copias del triángulo rectángulo sobre esta superficie.
Hava basıncı, üstündeki havanın ağırlıyla bir yüzeye çıkan güçtür.
La presión del aire es la fuerza sobre la superficie terrestre por el peso del aire elevado.
Yüzeye çıkana kadar bağlantı kesilir.
Estarán fuera del contacto de la radio hasta que vuelvan a la superficie.
Yüzeye çıkmamız gerekiyorsa Almanları bataryalar konusunda alt etmemiz yetmez.
Si hay que subir a superficie,... no podemos maniobrar sólo con las baterías.
- Yüzeye çıkıyoruz.
- Estamos subiendo a la superficie.
Çürüyene kadar yüzeye çıkmazdı.
No flotaría hasta después de la putrefacción.
Öyle bir darbe kırığı ancak çok sert bir yüzeye tekrar tekrar çarpma sonucu oluşur.
Esa fractura se da por contacto repetido con superficies duras.
Beton veya gözaltı hücremizdeki gibi tuğladan bir yüzeye mesela.
Por ejemplo, concreto, bloques, como en la celda de detención.
Yüzeye çıkıp kararmaları bir ya da iki gün sürer.
Va a tomar un día o dos para que salgan a la superficie.
Gideon tekrar yüzeye bağlı.
Gideon tiene que reaparecer.
Bizi aşağı indir, Travis... yüzeye daha yakın olalım.
Llévanos abajo, Travis. Más cerca de la superficie.
Kaptan şu anda yüzeye gidiyor, ne yapacağımızı anlamak istiyor.
No lo sabemos. El capitán está camino a la superficie quiere que preparemos nuestro próximo movimiento.
Duyguların hep yüzeye yakındı... ama onları bastırmayı başarırdın.
Tus emociones siempre estuvieron cerca de la superficie pero conseguías suprimirlas.
5 Böcek gemisi yüzeye doğru alçalıyorlar.
Cinco naves Insectoides están descendiendo hacia la superficie.
Yüzeye bir saldırı takımı götür.
Lleven un Escuadrón a la superficie.
Bunlar, püsküren kanın dikey bir yüzeye gelmesiyle olur.
Es por sangre que dio contra una superficie perpendicular... -... a mucha velocidad.
Dibe vurmadan yüzeye çıkamayız.
No podemos curarnos hasta que tocamos fondo.
Yüzeye çıkan ve acı verici bir drama dönüşen... bilinçaltındaki bu karmaşa duygusu... tamamen açıklanabilir.
Estos inexplicables e inconscientes sentimientos de conflicto que afloran a veces, causando un drama exterior doloroso se pueden explicar completamente.
Etrafı karıştır, bak bakalım yüzeye ne çıkacak.
Armaremos lío, a ver qué podemos averiguar.
Koltuğun sezgileri var. Zamanla senin bildiğin herşeyi öğrenecek. Eğer sonuca varmadan bitirmek istersen, üs asansörüne gidip yüzeye çıkman yeterli.
La silla es intuitiva terminará aprendiendo todo lo que sabes si quieres pararlo antes de que concluya la simulación toma el ascensor de la base y ve hacia la superficie.
Öyle oldu. En azından yüzeye yakın olan naqahdah tabakasıyla.
Lo hizo... al menos en lo referente a los depósitos de Naquadah cercanos a la superficie.
Şimdi yükselmeye başlarsanız, yüzeye varmak için yeterince gücünüz olur.
Si no empiezas... a ascender ahora... no tendréis suficiente energía para alcanzar la superficie.
Hata koruma mekânizması devreye girip neden şehri yüzeye çıkarmadı?
¿ Por qué no se disparó el mecanismo de seguridad y la ciudad no ascendió hasta la superficie?
Evet, eğer güç kritik seviyeye düşerse şehri okyanus tabanında tutan mekânizma serbest kalacak ve şehir yüzeye çıkacak.
Sí. Cuando la energía llegue a su nivel crítico el mecanismo soltará lo que mantiene la ciudad en el océano y se subirá a la superficie.
Pierrot, dönüşte yüzeye daha yakın ol.
Pierrot, poco profundo en la vuelta.
Evet, yüzeye çok hızlı çıktı ve oksijen yetersizliği yüzünden zavallı çocuk, artık kimseyi hatırlamıyor, öz kardeşi beni bile. Artık sadece o'na yardımcı olmaya çalışan iyi kalpli birisiyim..
Sí, ascendió demasiado rápido, y la falta de oxígeno... pobrecito, no recuerda a nadie, ni siquiera a mí, su propio hermano.
Jack çok kızacak, beş dakika önce yüzeye çıkma sinyali vermişti.
Jack se enojará, dijo tiempo hace 5 minutos.
Ben işaret veririm, sen yüzeye çıkarsın.
Cuando yo diga "tiempo", sales a la superficie.
Su yüzeye çıkıyor olmalı.
Eso debe salir a la superficie.
Sizi bekleyen biri varsa nefes almak için yüzeye çıkmanız gerekir.
Cuando alguien te está esperando, tienes que subir a respirar.
"Yüzeyle bağlantı kurun, yüzeye çıkmalıyız."
"Contacten con la torre de control. Debemos subir, de inmediato."
Henüz yüzeye ulaşmışlardı.
Sólo rascaron la superficie.
Yüzeye çıkmalıyız. Şanslı günündesin, değil mi?
Es tu día de suerte, ¿ no?
- Yüzeye erişim izni vermez.
No quiere darnos acceso a la superficie.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]