English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ Y ] / Yılanlar

Yılanlar Çeviri İspanyolca

1,862 parallel translation
Uzun zaman önce, Imoogi denen büyük yılanlar yaşarmış.
Hace tiempo existian grandes serpientes llamadas imoogis.
Yılanları uyandırmaya mı geldin?
¿ Vienes a divertirte?
Yılanları düşünüyorum.
Estoy pensando en serpientes.
Ben, Beowulf, Orkney adalarında devlerden oluşan bir kabileyi yok ettim deniz yılanlarının kafalarını ezdim ve sizin bu trolünüz artık başınıza dert açmayacak.
Yo, Beowulf, maté a una tribu de gigantes en las islas Orkneys he aplastado los cráneos de serpientes marinas y este ogro suyo jamás volverá a darles problemas.
Evet, çoban köpekleri ve zehirli yılanlar, sığırlar.
Hay perros salvajes, pumas, culebras y búfalos.
Yılanlar komik değildir.
Las culebras no son graciosas.
Manyaklar, yılanlar.
Serpientes, psicópatas y pánfilos.
- Peki yılanlar ne âlemde?
- ¿ Cómo están las serpientes?
Bu yılanların ortaya çıktığı dönemde,... çevrede devasa büyüklükteki memeliler vardı. Bu nedenle, çıngırak geliştiren'elmas sırtlı yılanlar'... diğerlerine üstünlük sağladılar.
En aquel entonces, estas serpientes nacían en un ámbito en el que había grandes mamíferos, por eso las que desarrollaron un cascabel contaban con una gran ventaja sobre las que no lo tenían.
- Zeus'un çocuğu ise yılanları boğmuştur.
- Y el hijo de Zeus las estranguló.
Bu teknik, yılanları, yarasaları, sıçanları birini bir tabuta kapatmayı, yani aklınıza gelen her şeyi kapsıyordu tüm bu tekniklerin her biri başlı başına bir işkence olarak görülebilir hepsinin bir araya gelmesi ise her şeyi bir adım daha öteye götürür.
Se refiere a las serpientes, a los murciélagos, a las ratas... a encerrar a alguien en un ataúd, el único límite es la imaginación... cualquiera de estos métodos por sí solos podían ser visto... como tortura y sin duda juntos podrían alcanzar ese nivel enseguida.
Babamın bir hayat boyu oluşturduğu şeyleri bir zayıflık gören yılanların ve akbabaların almasına izin vermeyeceğim.
No dejaré que todo lo que mi padre construyó durante su vida lo destruyan serpientes y buitres porque ven un punto débil.
Yılanların kulakları gelişmemiştir. Ve yalnızca boğmak için yaşarlar.
Las serpientes no entienden y solo saben estrangular.
- Yılanların ne işi vardı?
- ¿ Por qué había serpientes aquí?
Yılanlar gibi.
Igual a las serpientes.
Eğer 10 dakika içinde oraya gitmezsem, protokoller varsayılanlar olacak ve hepsini yeni baştan çekmem gerekecek.
Si no estoy allí en 10 minutos, los protocolos se reiniciarán y tendré que descargar todo nuevamente.
Yılanları sever misin Mark?
¿ Te gustan las serpientes, Mark?
Peşimde yılanlar olabilir ya da bir nükleer patlamanın ortasında kalırım.
Me persigan serpientes o esté en una explosión nuclear, cuando miro abajo :
Havuza falan düştün ya da yılanlar tarafından ısırıldın sandım!
¡ Tenía miedo de que cayeras a la piscina o te mordiera una serpiente o algo!
Canavarlar ve deniz yılanları hakkında zırvalayıp duruyor.
Sigue desvariando sobre monstruos y serpientes marinas.
- Evet. Evet. Yılanları severim.
Sí, sí, sí, me encantan las serpientes.
Tarih, yılanların yok edilişine dair kahramanlık hikayeleriyle dopdoludur.
La historia está repleta de cuentos sobre la heroica destrucción de las serpientes.
Eski belgelerde iri yılanlar ve ejderhalar olarak tasvir edilmişler.
Ellos son descritos en cuentas antiguas como serpientes y dragones.
Kediler, yılanların doğal düşmanıdır.
Los gatos son el enemigo natural de los reptiles.
Aziz Patrick ve İrlanda Yılanları.
San Patricio y las serpientes de Irlanda.
St. Anthony'deki o yılanlar annemi beslememe izin vermezler.
Anthony no me dejarán entrar a darle de comer.
Yılanlar ha?
¿ Serpientes?
Muhtemelen yılanlar, yılan balıkları ve timsahlarla doludur.
"Quizás esté lleno de serpientes, anguilas y cocodrilos"
Bak, sincaplar fındık yer yılanlar sincap yer, timsahlar da yılan yer.
¿ Ves? La ardilla come nueces la serpiente se come a la ardilla, el lagarto se come a la serpiente.
Çalılıkların arasında yılanlar örümcekler...
Solo espera, en el sendero habrá víboras y arañas y...
Bazıları, çiçekler, çimenler ve ağaçlar bazıları kaplanlar, kurtlar, yılanlar, tilkiler ve bazıları da aşk ve nefret şeklinde görünür.
Algunos surgieron de flores y árboles. Otros de tigres, lobos y zorros. Y algunos del amor y el odio.
Hayır, sadece iğneler değildi orada aslanlar var ve ve ve yılanlar ve akrepler.
No, no fueron sólo las agujas, por qué cuando estás allí, ellos tienen leones y serpientes y escorpiones.
İğneler var ve ve yılanlar ve ve sırt çantalı böcekler.
Ellos tienen agujas y... y serpientes... y bichos con mochila.
- Yılanlar?
- ¿ Serpientes?
Devletin finanse ettiği eğitim kurumlarına baktığımızda ve bu eğitim kurumlarında eğitilen öğrencileri, onlara verilen eğitimi gördüğümüzde mantığımız kavrıyor ki bu okullarda devre dışı bırakılanlar her neyse eyaletin ve federal hükümetin işine gelmiyor, zaten bu yüzden ki değiştiriyorlar.
Cuando entendamos eso veremos a instituciones educativas financiadas por el gobierno y veremos la clase de estudiantes y educación que están generando estas escuelas financiadas por el gobierno. La lógica nos dirá que si lo que se está produciendo en esas escuelas no fue lo convenido con lo que el estado y el gobierno federal quería entonces cambiaría.
Ben çıkınca bunu oku ve yazılanları yapmadan önce tam 45 saniye bekle.
Lee esto cuando me vaya y haz lo que dice 45 segundos después.
Derler ki, Buda ya da İsa, kendi adlarına yapılanları görseler, ya gülerler, ya da ağlarlar.
Se dice que Buda y Jesús se reirían o llorarían si supieran lo que se ha hecho en sus nombres.
Ve bütün bu yapılanlar onları dilenci haline getirdi. En ufak bir gelişme bile göstermediler.
Y eso es Io que ha logrado hacerlos mendigos.
Ben ve çocuklar sürüden ayrılanları toplayacağız.
Los muchachos y yo, tendremos que hacer que se desvíen sobre el llano.
Cenazeye katılanların sayısını artırmak için Yengeç Kulübesi'ne bir ilan astım. Tüm yas tutacaklara beleş yemek ve içki vaat ettim.
Quería que hubiera muchas personas en el funeral, así que puse un anuncio en el Crab Shack anunciando comida gratis y alcohol gratis para todos los asistentes.
- Peki ayrılanlar için?
¿ Y para terminar?
Onun ve inanarak aramızdan ayrılanların ruhu Tanrı'nın yanında huzura kavuşsun.
Que su alma y las almas de todos los creyentes que se marcharon, por la gracia de Dios, descansa en paz.
İyi paslar atıp, atılanları da iyi yakaladın ve sandalyeye de bugüne kadar hiç olmadığın kadar hakimdin.
Pasabas, recibías y manejabas la silla como jamás te había visto antes.
Günlükler ve yazılanlar ne peki?
- ¿ Qué hay del diario y las cartas?
Kayıt başlıyor. Toplantıya katılanlar, Strateji, İstihbarat ve Operasyon birim başkanları.
Presente están los líderes de estrategia inteligencia y operaciones.
Yapılanlar, Rama ve Allah için yapılmasaydı hâlâ bir annem olacaktı.
Si no hubiera sido por Rama y Alá aún tendría una madre.
Bu yapılanlar, bu insanların yaptıkları bizim dini altyapımızdan gelen ahlakımızı bozuyor.
Lo que esta gente hace es cambiar nuestra moral que surge de la formación religiosa, y no quiero eso.
Oturuyorum yılanları görüyorum.
Me siento. Veo culebras.
Herkes en iyisinin, eski moda, ağaçtan yapılanlar olduğunu söyler.
Dicho eso, no hay nada mejor que el viejo y clásico trabajo de madera.
Toplamda yapılanlar ve düşünceler burada yazıyor.
Aquí está tu conclusión y tus comentarios finales.
Bayanlar ve baylar ve bu tasarım şimdiye kadar yapılanların içinde en iyisi
Señoras y señores de todos los diseños que he hecho.. .. Este es el mejor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]