Zag Çeviri İspanyolca
617 parallel translation
Atına zig zag yaptıryor.
- Va zigzagueando.
O teneke zig zag çizerek tam üstümüze geliyordu.
La lata japonesa venía enfilada.
Gökyüzünde giderken, üç defa çaktı sonra zig zag çizerek kayboldu.
Y atravesaba el cielo y centelleo 3 veces con las luces e hizo un zigzag y se fue.
Faşist üniformasını giyip Mussolini'nin tüm retoriklerini bilen Madam Inès ile beraber etrafta dolaşırdı.
Se paseaba junto a Zig-Zag, con su uniforme fascista, y con la señora Ines, que sabía de memoria todos los discursos de Mussolini.
Korkarım yapmamız gereken hamle konusunda yanıldık, Michael.
Me parece que hicimos zig cuando deberíamos haber hecho zag, Michael.
- Sürerim kızağı
- Conduciendo un trineo.
~ Sürerim kızağı.
Conduciendo un trineo.
Sürerim kızağı ~ Çalarım çanları.
Jingle Bell. Jingle Bell. ¡ Jingle, all the way!
Nanook, kızağını geceleyin iglonun üstüne koymasaydı....... köpekler, kızak parçalarını birbirine bağlayan, fok postundan sırımları yemiş olacaklardı.
Si Nanook no hubiese puesto el trineo sobre el iglú durante la noche, los perros se habrían comido las correas de cuero de foca que mantienen las partes unidas.
- Kızağımı çaldılar. - Bunun sahibi kim?
- Se robó mi trineo.
Sana ait olmayan bir kızağı aldın.
Se fugó de la cárcel.
Bu kızağı saklasak iyi olur yoksa çocuk hemen binmek ister.
Mejor escondamos el trineo, o el niño querrá usarlo.
Gemi, kaydırağın üstündeki roket iticili bir kızağın üzerine oturtulacaktır ki bu kızak kalkışın sonunda otomatik olarak gemiden ayrılacaktır.
La nave irá acoplada a un tren de aterrizaje propulsado por cohetes que se soltará automáticamente.
Vince git ve kancasını kızağa tak, kızağı durdurmak için kullan.
Id a la grúa y parad el tren de aterrizaje con el gancho de elevación.
Şu numune kızağı sanırım.
Supongo que eso es el cartucho portaobjetos.
Ara hizalama bölümü. Numune kızağı burası.
La sección de alineación intermedia.
Ooo, atlı kızağı sürmek ne eğlenceli
La alegría de este día hay que celebrar
Beş kiloluk kızağı taşıdığın için olmuştur.
Es de manejar el mazo de 10 kilos.
Avusturya'lı pilot ve astronom Valier roket kızağında, işletmeci firmaya ait bir yolcu ile 100 km. hıza ulaştı.
El piloto austriaco y astrónomo Valier con su trineo cohete alcanza la velocidad de 100 km / hora con un pasajero
Kızağımı yeniden yüklediğin sürece istediğin kadını al.
Elige la que quieras, pero carga mi trineo.
Sen kızağını hazırla.
Prepara el trineo.
Kendi kızağını getirmesi gerek.
Tiene que traer su trineo.
Kızağınız nerede?
¿ Dónde está vuestro trineo?
Uyursan, köpekler kızağı yada seni yer.
Si te duermes, los perros se comerán el trineo o a ti.
Biri kızağı yerine karısını kiralamayı tercih eder.
Antes prestaría a mi mujer que el trineo.
Kızağını kiraya verirsin kırılmış olarak geri gelir.
Si prestas tu trineo, te lo devuelven roto.
Çabuk ol! Kızağımı yolun ortasına park ettim!
¡ Tengo el trineo en doble fila!
Biri kızağımı kaçırıyor.
Se llevan mi trineo.
Silahlı biri, kızağı ve Amber'i kaçırdı.
Un hombre se ha llevado el trineo y a Ámbar a punta de pistola.
Tamam. Kızağı getiririm.
Yo iré en nuestro trineo.
Öyleyse kızağı açın.
Entonces abra el trineo.
K. geniş kapıyı açtı. Kapının içine yerleştirilmiş cepten şişeyi çekip alabilirdi, ama kapı açılmışken, kızağın içi ona çok çekici geldi.
K. abrió la portezuela y hubiera podido sacar inmediatamente la botella de la bolsa interior, pero ante la puerta abierta, se vio tan atraído por el interior del trineo que no pudo resistirse
Kayak yapmayı veya kızağı sever misiniz?
¿ Le gusta esquiar, o el bobsleigh quizá?
Kızağına biner
Luego sale con su trineo
Sen bir tarafa, ben diğer tarafa.
Tú haz zig, yo haré zag.
Benimde bir kızağım var!
Yo también tengo un trineo.
Atlı kızağı sever misin?
¿ Te gusta andar en trineo?
Bu kadının senin gibi bir kızağı vardı.
Esta muchacha tiene un trineo como el tuyo.
İstersen kızağı kullan.
Use el carril si lo desea.
# Irmağın üzerinden ve ormanların içinden büyükanneye gidiyoruz. # Beyaz ve kayan karların içinden... #... kızağı çeken at yolu biliyor.
" Sobre el río y a través del bosque, a la casa de la abuela vamos... el caballo sabe el camino por donde llevar el trineo... a través de la blanca y acumulada nieve.
Patenlerin vardı, kızağın vardı.
Los patines, el trineo.
Maruf, kızağı yükle.
Maroof, carga el trineo.
Kızağı görmüştüm.
Ya vi el planeador.
Bizim kızağımız!
¡ Es nuestro planeador!
Son yaklaşma koordinatlarımızı verirseniz bu kızağı indiririz.
Deme el rumbo en la aproximación final y aterrizaremos esta cosa.
Bir köpek kızağına ne kadar yük yüklenebilir?
- ¿ Cuánto peso puede arrastrar un perro de trineo?
Şimdi şu aptal kızağını sür.
Ahora, maneja tu estúpido trineo.
Kızağım hiç te salak değil. Şimdi sana göstereceğim.
Mi trineo no es estúpido.
Ben kızağın peşindeyim.
Yo iré tras el trineo.
Kızağı sağa çek.
Detén ese trineo.
Onlar ördekse, kızağı nasıl çekiyorlar?
¿ Entonces como empujan el trineo?