Zarafet Çeviri İspanyolca
335 parallel translation
Bir zarafet söz konusu olursa, ki siz bunun çok ilerisindesiniz, ben bunu anlarım.
Ustedes están más allá de la elegancia. Y sé de lo que hablo.
Çöreği kahveye banmayı zarafet okulunda mı öğrendin?
¿ Dónde ha aprendido a remojar, en un internado suizo?
Zarafet ve gururla taşı
Adelántate con gracia y orgullo
Zarafet ve gururla taşı
Entra con gracia y orgullo
Zarafet sahibi bir kadın.
Tiene muchísima elegancia.
Don Jose, böylesine bir zarafet ve güven görmedin.
Don José, nunca vio tal arrogancia y gracia.
Bugün çok zarafet gösteriyorsun.
Hoy eres mucho más amable.
Lüks içinde, güzellik, zarafet içinde yaşamalısın.
Debes rodearte de lujo, belleza y elegancia.
Birazcık rom ve ona özgü zarafet.
Un poco de ron y tendría su gracia.
Ama ne zarafet!
¡ Qué cara!
Böyle zarafet ve güzelliği?
Tanto encanto y tanta gracia?
Tabii, biraz zarafet katılırsa...
Si uno le diera algo de elegancia...
Bu gösterişsiz zarafet niteliğini.
Esa contenida gentileza.
Yıllar önce zarafet yarışması kazanmışa benziyor sanki.
Tiene aspecto de haber ganado el Premio a la Elegancia hace años. Y lo ganó.
Ne hoşsohbet Bu ne zarafet
Tan gentil esta noche Tan vivaz
Artık zarafet düzeyine ulaşamam. Üç yıldır askerlik yapıyorum.
No califico para el estado de gracia.
Güzellik ve zarafet içinde takman için bir taç bu senin hakkın ve görevindir.
Una corona que has de usar en gracia y belleza... según tu deber y tu derecho real.
Nesnelerde sevimlilik ve incelik insanlarda kişisel cazibe ve fiziksel zarafet konusunda züppeydi.
Era un esnob ante la belleza y elegancia de las cosas ante el encanto personal y la gracia física de la gente.
İyi zevk, iyi giysiler, zarafet, farklılık. Bunlar çok önemli.
El buen gusto, la ropa limpia, la elegancia y la distinción son vitales.
"Zarafet ve güzellik abidesi o muhteşem şehri yıkan yangını."
"el fuego que destruyó aquella gran ciudadela de elegancia y belleza."
Zarafet desen zarafet, şıklık desen şıklık.
Con su ropa elegante, su ropa chic.
Sende, cazibe, zarafet ve güzellik var.
Tienes encanto, gracia y belleza.
Güzel, güvenilir, yerleşen rahat bir kadın zarafet ve onuru ile kabul edilebilinir yaşı var.
Una mujer confiable, establecida y desahogada... que acepta su mayoría de edad con elegancia y dignidad.
Binici kıyafetli bir hanım konuğumu görünce, atçılıkta eski zarafet kalmadı diyorum kendi kendime.
Cuando estoy detrás de una señora invitada en pantalones de montar. Creo que es una pena que la elegancia parezca haber dejado la escena ecuestre.
Daleklerde zarafet kavramı yoktur.
Los Daleks no tenemos concepto de la elegancia.
O zarafet, o cazibe...
Esa gracia, ese encanto...
Gillian şık görünümünüze zarafet ve incelik kazandırır.
El maquillaje Gillian aporta elegancia con un aspecto moderno.
# Benim için piyano akorunda Sonsuz zarafet bulunurdu #
Un acorde de piano me dejaba encantado
Güzellik, zarafet.
Bella y sensual.
Zarafet ve kabalık bilmişlik ve yanardöner tavırların arasında mücadele vermeni görmek beni çok heyecanlandırıyor.
, cuando te veo luchar entre la chancleta y la sofisticación, entre la elegancia y la vulgaridad.
"Bir kibarlık ve zarafet ortamında."
"En un ambiente elegante y refinado".
Ne zarafet, ne yetenek, bu ayaklarla bir servet kazanabilir.
Qué gracia, qué talento, qué bien se ganaría la vida con esos pies.
Kültür ve zarafet Amerika'nın doğusuna ulaşmıştı.
La cultura ha llegado por debajo de la costa este de EE UU.
ZARAFET VE İNCELİKLE
NO SE PUEDE REALIZAR CON ELEGANCIA,
Stil, zarafet ve çok güzel bir yüz. Güzel 50. eyaletimiz mavi Hawaii'den!
Estilo, gracia... y un hermoso rostro... de nuestro hermoso estado número 50...
Her şey mucizeye yakın bir zarafet içinde yıkanmıştır.
El todo, está inmerso en una elegancia casi sobrenatural.
"Bina olmanın ötesinde, zarafet ve güzellikle gelecekte de, hayranlık kaynağı olmaya devam edecek."
"Sin embargo, es un edificio de una belleza tal que será fuente de orgullo cívico durante mucho tiempo."
"İşte bu..." dedi, "... zarafet ve azametin en yüksek seviyedeki birliğidir.
Dijo : " Es la unión de la gracia y majestad más supremas.
Alaycı bir şekilde konuştuğunda bile parlak bir zarafet vardır onda, müthiş bir zekâ!
Incluso, cuando ella habla sobre algo de manera sarcástica. ¡ Tiene tanto donaire, una mentalidad tan despabilada!
Jim, sen bu spora bir zarafet kazandırdın.
Jim, tú has traído un toque de clase a este deporte.
Ailemde zarafet yok.
No la tenemos en nuestra familia.
Aynen Üç İlham Tanrıçası, Üç Zarafet Tanrıçası, Üç Kader Tanrıçası, Üç Şirret Cadı'da olduğu gibi.
Así como hay tres Musas, tres Gracias, tres Moiras y tres Furias.
Zarafet dolu Kutsal Meryem, Tanrı seninle...
Madre de Dios, Ilena de gracia, el Señor es contigo...
* Şaşırtıcı zarafet... * * Gel yüzüme bağır. *
Señora mia, usa mi cara como una silla
İşte baskı altında zarafet diye ben buna derim.
- Anda que te pones nervioso.
O zarafet değildi.
- Eso fue una locura.
Zarafet, belki de en mantıklı müracaat yeriniz olmalı.
El tacto es quizás el más sabio recurrir.
Konuşman gibi yazında da hiçbir zarafet eğilimi yok!
Sus palabras tanto escritas como habladas demuestran su falta de buen gusto.
Zarafet dağıtılırken ben ortada yokmuşum.
El día que repartieron garbo yo no estaba.
- Zarafet ve cazibeyle tüten bir şey biliyorsun.
- Pleno de gracia y encanto.
Neşe içinde... zarafet içinde mutluluk içinde bekleyeceğiz.
Representamos por la alegría...