Zayıfım Çeviri İspanyolca
1,870 parallel translation
Niçin bu kadar zayıfım?
¿ Por qué soy tan flojo?
Zayıfım.
Soy débil.
Ben zayıfım.
Soy un imbécil.
İnsanları kaybetmekte zayıfım.
Soy mala para perder gente.
Zayıfım.
Soy un flojo.
Hepsi benim yüzümden Ne yapayım zayıfım işte
No eres tú, soy solo yo, soy demasiado débil.
Ama ben zayıfım.
Pero es que yo soy débil.
Ben zayıfım.
Soy débil. Y corrompible.
Benim kemerim bir metre ve bir hamsi kadar zayıfım.
¡ Tiene un metro el mío, que soy como una anchoa!
Sizin için fazla zayıfım diye üzgünüm.
Seguro que habrá alguna reunión de A. A. en algún lugar del barrio.
Ben çok zayıfım sana göre.
Soy demasiado frágil y vulnerable
Birçoklarından da zayıfımdır ama imanım zayıf değildir. Bu yeri ve hepinizi Esther'in gözleriyle görebiliyorum. Kimsenin göremediği şeyleri gören gözleriyle.
Sólo soy un hombre, más débil que la mayoría, pero mi fe no es débil, y como veo este lugar y a todos ustedes a través de los ojos de Esther, sus increíbles ojos, que ven cosas que nadie más puede ver,
Zayıf olduğumdan dolayı değil, Bayan Price, ama arkadaşım çok güçlü.
No es que yo sea especialmente débil, Srta. Price, si no que mi amigo es fuerte.
Biliyor musun, umurumda değil. Çünkü benim zayıf olduğumu ve seni kandırdığımı bilmelisin.
No me importa, y tienes que saber que soy debil.
Zayıf ve güçsüz biri hayatımı kurtardı.
Alguien tan frágil, tan débil, me salvó a mí.
Zayıf olmayacağım.
No seré débil.
Zayıf, sıkı bir vücudu ve uzun saçı olan biri olmak istediğimi yazdım.
Yo escribí que sería muy flaca con la piel clara y el pelo largo.
Bu saldırıyı cevapsız bırakmak bizi hem kendi halkımız önünde, hem de Lockniler'in önünde zayıf gösterecektir.
Si no respondemos a esta agresión, podríamos parecer débiles tanto ante nuestro propio pueblo como ante los lockni.
Böyle zayıf hasır tellerinin, örüldükten sonra bu kadar sağlam olabilmelerine şaşırdım.
Sorprende que una brizna tan débil, se haga tan fuerte cuando se unen.
Birisi senin zayıf noktanı buldu sanırım.
Parece que alguien halló tu debilidad.
Ahtapotun zayıf noktasını ve testere balığını anlattım.
Describí los puntos débiles del pulpo y del pez sierra.
Yani, zayıf tarafa mı koşacağız?
¿ Correremos al lado desprotegido?
Anahtarlarını sallayan zayıf Torquemada mı?
¿ Ese pequeño Torquemada con las llaves tintineantes?
Fonksiyonların mı zayıf.
No logras funcionar?
"Korkunç" tan kastın, yalnız, korkmuş ve zayıf mı?
¿ con "fabuloso" quieres decir miedoso, flaco y solitario?
Şimdi bizi ne kadar zayıf gösterdiğinin farkında mısın?
¿ Sabes lo débiles que nos has hecho parecer?
Sonuncu ama kesinlikle en zayıfı değil... bir güzelimiz var... Pekala. Jason mı?
Por último, pero no por eso menos importante... tenemos a la bella... ¿ Jason?
Hep böyle zayıf mısındır?
¿ Siempre has sido débil?
Pekâlâ, zayıf bir tane alırım.
De acuerdo, beberé uno aguado.
Zayıf noktası neresi, kafası mı?
¿ Cuál es el suyo, su cabeza?
Hatırladığım tek şey gerçekliğin zayıf olduğu hissi.
Lo que sí recuerdo es la intuición de que la realidad es delgada.
Bu kadar zayıf mısın?
¿ Eres un bebé?
Eğer verimli bir şekilde atak yapamazsan defansın zayıf kalır. Tamam mı?
No puede atacarlo de manera efectiva, le deja con defensas débiles, ¿ entiende?
Şansının çok zayıf olduğunu söyledim ama yine de ne olur ne olmaz diye yanımızda birkaç model getirdik.
Le dije que te negarías pero te trajimos unos modelos por si acaso.
Odaklanamadığım için zayıf olduğumu söylerken, haklıydın.
Cuando decías que era débil por no estar lo suficientemente centrado.
Yakında zayıf bir kız olacağım.
Ahora seré delgada.
Sol tarafım daha zayıf.
El izquierdo es más flojo.
Zayıf mı?
_ Es delgado?
Yapıyı inceler, planlara bakarım, en zayıf noktaları ve patlayıcı türünü belirlerim sonra da patlatma ekibine talimatları veririm.
Analizo la estructura, examino los planos, determino los mejores puntos de ruptura, tipo de explosivos, luego transmito las instrucciones al equipo de detonación.
Ben kırık kalçalı ve zayıf kalpli 80 yaşında bir adamım.
Tengo 80 años, una cadera de porquería y un corazón débil.
- Zayıf mı olsun?
¿ Motor débil?
Bizim yaşımızdaki kimse o kadar zayıf olamaz.
¿ Puedes conseguirme un trago a mi también querido? Hola, Soy yo.
Yaşı elli civarıydı ortalama bir boyu vardı. Zayıf sayıIır, saçları beyazlamıştı. Gözleri, bakalım.
Un individuo de edad en torno a los cincuenta años, estatura media, delgado, casi el pelo blanco, con los ojos, déjeme ver... de color claro, sí, muy claro, ojos bondadosos.
Size haberlerim var, zayıf olan ve sigara içmeyenler de ölür tamam mı?
Les tengo novedades la gente delgada que no fuma también se muere.
Bir daha asla zayıf olmayacağım.
Jamás volveré a ser tan delgada.
Bu adamda ne olduğuna tam olarak karar veremiyorum. Zayıf ve mahsun bir adam mı, yoksa şeytani bir şekilde akıllı mı?
No me queda claro si es débil e inocente
Birer iri ve zayıf, bir tane sıska, bir de Kızılderili orospu yolladım.
Mando una puta grande, una pequeña, una flaca y una Navajo.
- Zayıf noktası mı? - Evet.
- ¿ Débil?
Milli ekonomimiz, hatta ulusal varlığımızı korumamız ticari bağlamda küçük ve zayıf ekonomik birimlerin daha büyük ve daha güçlü desteklerle birleşmesine dayanan konsolidasyonlara bağlıdır.
Nuestra economía nacional, incluso la supervivencia nacional recaen sobre la consolidación, a través de la fusión de las grupos económicos más pequeños y débiles con los pilares más poderosos de nuestro contexto comercial.
Senin her şey olacağına inanırdım ama zayıf olacağına inanmazdım.
Lo último que esperaba que fueses es débil.
" Şu zayıf düşmüş dünyada bir şair olmayacağım...
Agricultor... " No seré el poeta de un mundo caduco.