Zifirî Çeviri İspanyolca
323 parallel translation
Ama onun tek bulduğu, Edith'in nazik ruhunun musallat olduğu zifiri karanlığın hüznüydü.
Pero todo lo que encontró fué la tristeza del crepúsculo angustiado por el dulce espíritu de Edith.
Hepsi bu mu? Bu zifiri karanlıkta beklemek sonra biri gelsin ve beni enselesin.
Esperar solo en la noche floreciente... a que alguien venga y me arreste.
Fili zifiri karanlıkta hem de sisli havada saldırtan nedir?
¿ Por qué al elefante nadie le roba su colmillo?
Nöbeti devraldığımda zifiri karanlıktı.
La oscuridad era total cuando te sustituí, Kovac.
"Ne var ki büyük ızdıraplar ve korkunç elemle zifiri karanlıklara gömülmüş olacaklar."
"... y sólo ve aflicción y oscuridad y una tristeza pavorosa y serán lanzados a la oscuridad más absoluta ".
Burası zifiri karanlık.
Chico, veo menos que un gato ciego.
Dışarısı zifiri karanlık.
Está oscuro.
Burası kuyu gibi zifiri karanlık.
Ahí es tan oscuro como en el interior de un búfalo.
Gece zifiri karanlık, dolunay var, çıt çıkmıyor.
La noche está oscura, luna llena, un absoluto silencio.
Fakat sen alıkoydun kendini, sanki bir eşikte,.. yabancı, zifiri karanlık bir yerin girişindeymişsin gibi.
Pero tú dudaste, como en un umbral... como a las puertas de un lugar demasiado oscuro, demasiado raro...
Kıyıda köşede bir yerdi, ve zifiri karanlıktı.
Fue en un lugar desierto y oscuro como la boca del lobo.
Bilinçaltı zifiri karanlıktır.
El inconsciente es oscuro.
Bu karanlık anda, gecenin zifiri karanlığında umutsuzluğa kapılmamalıyız.
En la hora más oscura, en la tristeza de la noche no debemos desesperar.
Boo ancak geceleri herkes uykudayken zifiri karanlıkta dışarı çıkıyor.
Boo solo sale de noche cuando duermes y está oscuro como boca de lobo.
Dışarısı zifiri karanlık.
Está muy oscuro afuera.
Ama hayatlarımızı zifiri karanlıkta yaşadıktan sonra bunun küçücük bir korku olduğunu anlıyorum şimdi.
A que la vida continuara entre las tinieblas. Era un miedo infantil.
# Fenerlerden biri kırılmıştı # # Ve bütün bar zifiri karanlığa gömülmüştü #
Entonces fue cuando una gran explosión rompió las luces... y el bar entero repentinamente se sumió en la oscuridad.
Hayır, zifiri karanlık.
No, demasiado oscuro para ver.
Dışarısı zifiri karanlık.
No sé qué podremos ver. Afuera está completamente oscuro.
Zifiri karanlık dışarısı.
Está oscuro como un pozo ahí fuera.
Zifiri karanlık.
Está oscuro.
K. Beyler oteline girdiğinde alacakaranlık olan hava... zifiri karanlığa dönüşmüştü.
El crepúsculo con el que K. había llegado se había convertido en oscuridad completa.
Beni gardırobun içine itip kapıyı kapatmışlardı. Tek bir ses yoktu ve içerisi zifiri karanlıktı.
Me encerraban en un armario, oscuro y silencioso.
Zifiri karanlık her yer dışarıda.
Afuera la noche está en todos lados.
- Zifiri karanlık her yer dışarıda.
- Afuera la noche está en todos lados.
- Gördüğünüz gibi, zifiri karanlıktı... ve ben yarı uykudaydım, uyku ilacı almıştım çünkü camın kırılması ve alarm beni korkutmuştu
Le explico, estaba muy oscuro y yo estaba medio dormida porque tomé la pastilla para dormir.
Burası zifiri karanlık.
Está oscuro como la boca de un lobo.
Adamların siyah kuşak sahibi olabilir ama yoluma çıkarlarsa görecekleri son şey zifiri karanlık olur. - Yuen Chung'ı, kimin ortadan kaldıracağı beni ilgilendirmiyor. - Bundan emin olabilirsin.
Serán cinturones negros, pero si se me cruzan, acabarán morados o fritos.
Önce zifiri karanlıkta ne olduğunu anlayamadım ve dedim ki : "Pardon, biraz yüksek sesle konuşman lazım."
Al principio no podía distinguirla en la oscuridad... y dije : "Tendrás que hablar un poco más fuerte."
Aşağısı zifiri karanlık.
Aquello está más oscuro que el betún.
Zifiri karanlıkta görünmez, biliyorsunuz.
Con oscuridad total no se ve nada.
Zifiri karanlık, ha?
Vaya, qué oscuro está esto, ¿ eh?
O zaman dünya zifiri karanlık olur.
Ocurre cuando... el mundo está tan oscuro,
Zifiri karanlık. Ay bile yoktu.
Ni siquiera la luna.
Benim aciz beynim iflas etti. Zifiri karanlıktayım.
Con mi poca cabeza, no acierto a entenderlo
Zifiri karanlıktı.
Estaba muy oscuro.
Fakat zifiri karanlığı getirdi bize Ve ancak size yarar gündüz ve gece.
Nos tiene en la oscuridad. Y para vosotros, día y noche.
Gece ve zifiri karanlık 10 puan için, kaşifler güneşin doğması için ne kadar beklemek zorundadırlar?
Es de noche. Por 10 puntos, cuanto deben esperar los exploradores hasta que salga el sol?
Burası zifiri karanlık.
¡ Qué oscuro!
Dışarısı zifiri karanlıktı.
Estaba totalmente oscuro aquí.
Zifiri karanlık.
Bien negro.
Uzun bir süre, zifiri karanlıkta yatakta tek başına oturuyor.
Se quedó un buen rato sentado en el borde de la cama, a oscuras.
Bunu bir de zifiri karanlıkta, dizlerinize kadar çamura batmışken düşünün. Son anda içimizden biri vurulurken bir aydınlatma fişeği fırlattı.
Intentenlo con el lodo hasta las rodillas, y tan obscuro como un bolsillo del pantalón, la ultima vez, cuando nos alineamos se oyeron disparos a nuestro alrededor.
İnanıyorum ki zifiri karanlıktaki bir yerde bir mum yanıyor
Creo que en algún lugar en la más oscura noche de la vela se enciende.
Zifiri karanlık!
¡ Está muy oscuro!
Bu deyişin anlamı Güneş doğmadan ortalık zifiri karanlıktır demektir.
El dicho significa que está oscuro antes que el sol salga.
Gece yarısı kadar, zifiri karanlık kadar kara, en iğrenç cadıdan daha kara.
Negro como la noche, negro como tu alma, más negro que la bruja más tenebrosa.
Tamamen zifiri bir karanlıktan bahsediyorum.
Esto era un negro absoluto.
Zifiri karanlıktı.
Estaba oscuro como boca de lobo.
Zifiri karanlıktı ve hava buz gibiydi.
Estaba muy oscuro y frío.
Ve gazeteleri getirdiğinde hiçbir şey görmediğini, havanın zifiri karanlık olduğunu söylemişti.
Y me trajo unos diarios... y me dijo que no vio nada. No pudo ver nada, estaba oscuro.