English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ Z ] / Zincirle

Zincirle Çeviri İspanyolca

158 parallel translation
Bu ikisi insanın doğasında sürekli olarak çatışma içerisindedir... ama yine de birbirlerine bir zincirle bağlıdır.
Los dos libran una batalla eterna en la naturaleza del hombre... y, sin embargo, no pueden separarse.
Kapıyı zincirle ve telefona cevap verme.
No abras. No contestes el teléfono.
Zincirle mi yoksa orakla mı?
por una cadena y una hoz, señor?
Zincirle kilitlenmişti, hatırla.
Tenía una cadena.
Hava Kuvvetleri'ne zincirle bağlı değilim. İstifa edebilirim.
No estoy preso en la Fuerza aérea.
Cehennemde, Zincirle bağlanmış olacaksın, karanlıkta ve sonsuza kadar.
En el infierno, estarán encadenados por la oscuridad.
Bildiğin gibi, Nekichi demir zincirle çukurda bağlı.
Definitivamente, es Nekichi. Como ya sabe, está atado en el foso con cadenas de hierro.
Bu yüzden zincirle bağlanmamaya karar verdim.
Por eso decidí dejar atrás las líneas de soporte.
Ayaklarına zincirle beton bloklar bağlayıp onu iskeleden atabiliriz.
Lo tiraremos al muelle con cemento en los pies.
Banka güven departmanı, * kalemleri zincirle masalara bağlamışlar.
El departamento de la confianza han encadenado plumas a las tablas. ¿ Qué tipo de confianza que es?
Bu zincirle bağlıyım.
- He ahí las cadenas de por vida. - ¿ Por qué no lo dijo antes?
Beni bir ağaca zincirle. Bir köpek kulübesine koy.
Amárrenme a un árbol, arrójenme a un canal.
Onlar demir ve zincirle vaftiz ettilerse, ben de demir ve zincirle vaftiz edeceğim.
Si ellos lo bautizaron con hierros y cadenas, yo lo bautizo con hierros y cadenas.
Kapıyı zincirle.
Pon la cadena.
Bazı şeyleri hatırlayamıyorsanız onları bir zincirle boynunuza asmanız iyi olur.
Sabe, si no tiene capacidad para recordar las cosas, se las debería colgar con una cadena al cuello.
Hayatım boyunca ne zaman altın zincirle oynayan birini görsem düşünürüm.
He seguido pensando en tí, todos estos años Siempre que veía a alguien jugando con una cadenita de oro Me decía a mí misma
"Yedi öküz onu taşıdı" "O, zavallı çocuk, zincirle bağlanmış"
Lo han traído siete mulas e iba encadenado.
Dışarı zincirle.
Átalo fuera. Vaya cosa, ¿ eh?
- İşte orada. Zincirle bağlı.
- Está ahí, encadenado.
Bak burada, Nick'in, sevgilisi için aldığı bir yüzük var... Bir zincirle boynuna bağlıyor yüzüğü...
Mira, en este primero, Nick, él ha conseguido este anillo aquí para su novia y lo lleva lrededor de su cuello en una cadena.
Kovboyu zincirle bağladılar polisi kelepçelediler ve inşaat işçisini Kızılderili'ye zamkladılar.
Han atado al Cowboy, esposaron al policía Y pegaron el constructor con el Indio.
Kurbanın elleri, gemi depolarında kullanılan 7 cm zincirle bağlanmış.
Tenía las manos atadas con cadena de aserradero.
- O zincirle ne yapıyorsun?
- ¿ Qué haras con la cadena?
Onu zincirle bağlayın.
Encadénenlo.
Tekrar bu hale gelirsem ve eminim bu hormonal buyume suresi bitmeden tekrar olacak... bi dahaki sefere beni yataga zincirle ve tekrar düzelene kadar bekle.
Si vuelvo a tener un problema de esto de nuevo Y estoy seguro de que pasará antes de que este proceso de la adolescencia termine encadéname a mi cama y espera hasta que venga un momento de lucidez.
Mezarlar arasında yaşıyordu ve kimse onu zincirle bile tutamıyordu.
Y vivió entre las tumbas. Y nadie podía atarlo. Ni con cadenas.
Yürürken kemerinden bir zincirle banka defterini sarkıtmalısın.
Quizás deberías ir con tu chequera colgando de una cadena de tu cinturón.
İtiraf ettin. Gömleğe bağlanacaksın. Çıplak ayaklarla ve boğazından bir zincirle
Serás llevada en camisa, descalza, con la soga al cuello...
Onlar kendilerini zincirle bir terraformer bağladılar...
Se encadenaron a un terraformer...
Zincirle bağlı.
Está encadenado.
Zincirle kendimizi güvende hissettik.
Nos sentíamos más seguros, cuando tenía la cadena puesta.
Hiç kimse onu hiçbir zincirle bağlayamazdı.
" Ningun hombre puede detenerlo.
Bir zincirle diyor, bir bırak.
Encadénalos, suéltalos.
O üniformayı giyiyorsun diye, seni ayağında zincirle Florida'ya giden mahkum trenine bindirmezler mi sanıyorsun?
¿ Crees que porque vistes el abrigo no te pondrán en el tren de prisioneros a Florida con cadenas en los pies?
"Zencolar" ise boyunlarında altın zincirle kulüplere takılırlar.
Nigga es aquel con cadenas de oro colgando afuera de los club.
Er MacDonald'ın denizin dibinde göğsünde zincirle bulunması kadar.
¿ Casi tanta como de que hallaran a MacDonald en el fondo del mar con cadenas en la cintura?
Neden ağırlıklar göğsüne zincirle bağlanmıştı?
¿ Por qué tenía pesas encadenadas a la cintura?
Şu zincirle çimento bloğunu tekneye koymama yardım eder misin?
Vale. ¿ Puedes ayudarme a subir este bloque de hormigón a la barca?
- Kıçını bu ağaca ben mi zincirle bağladım, ha?
- ¿ yo te encadené a ese árbol?
Ve neden zincirle dolaşıyorsun?
¿ Y por qué llevas la correa de un perro?
George Lucas sonra dedi ki : "Jabba'ya önden saldıracağına arkadan saldırıp zincirle onu boğsun".
George Lucas dijo. : " En lugar de atacar a Jabba de frente... y enfadarte con él y azotarlo... quiero que Carrie le salte a la espalda'.
Zincirle birbirlerine bağlılar, aynı bizim gibi.
Están encadenados juntos, como nosotros.
.. diğerini ağaçtan aşağı alıp benzetiyor. Ağaçtan üzerime elinde zincirle saldırdı.
El saltó del árbol y se me vino encima con una motosierra.
Ya da bu zincirle sizi sürüklerim!
Si no, los arrastraré con esa cadena.
Sonrada Vince'nin odasına giden kapıyı da zincirle kilitledim.
Entonces fui a cerrar la puerta de la habitación de Vince.
Kapıyı zincirle kilitle.
Traba la puerta con la cadena.
Onu zincirle.
¡ Encadénale!
Büyük bir zincirle kilitlenmiş.
Está cerrado con una cadena enorme.
Iolaus, zincirle bunu!
¡ Iolaus, agarra esos grilletes!
Bir kötülük yapamaz, onu zincirle bağladım.
No se puede mover.
Onu zincirle bağladım ve kendisini boğdu.
La encadené y ella se estranguló a sí misma.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]