English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ Z ] / Zindanda

Zindanda Çeviri İspanyolca

209 parallel translation
Kendini zindanda gibi hissediyorsan, zincirlerini kırman gerekir.
Tienes que salir si estás encerrada.
Bu zindanda her şey çok elverişli.
Todo es muy cómodo en esta mazmorra.
Zindanda.
En el limbo.
Zindanda geçen bunca aya rağmen... güzelliğin hiç bozulmamış...
Los meses que has pasado aquí no han marchitado tu belleza.
Cephanelikte ve zindanda bulundun.
Estuviste en la sala de armas y en los calabozos.
Sen burada yukarıdasın, biz zindanda ter döküyoruz.
Tú aquí arriba, nosotros sudando en el calabozo.
Henry, sonsuza kadar onları zindanda tutamazsın.
- Henry, no podrás dejarlos nunca en libertad.
Yapacak hiçbir şey olmadan bu zindanda 30 gün.
Treinta días en este calabozo sin nada que hacer.
Ben olsam, Kent Sarayı ya da daha iyisi, Oxy Kulesi'ne yerleşirdim... Yani o zindanda oturmak yerine...
Yo viviría en el ático del ayuntamiento, o mejor en la Torre Oxy, en lugar de en ese cuchitril en que está.
"Noel yemeğini zindanda yiyin. İşleri boşverin"
"Olvide sus problemas, hágase policía".
Kakuzaki'nin bodrumundaki zindanda.
En el sótano de su mansión... En una celda...
Ama zindanda insanın eğilimleri değişebiliyor.
Pero si estás preso tienes una visión diferente de las cosas.
Onu saklayacağım! Ama zindanda.
Lo haré, en la despensa.
Zindanda mı çürümek istiyorsun?
¿ Queréis que os arrojen a las mazmorras? ¿ Queréis?
Kısrağı bulduk, zindanda, yaşıyor.
Sí, sí, pero encontramos al unicornio... - está viva en el calabozo. - ¡ Excelente, excelente amigos!
Padampur rajası 6 aydır beni zindanda tutuyordu ve bir Saklı olduğumu bile bilmiyordu.
Imagina, el rajá de Padampur me ha tenido en sus calabozos durante medio año. ¡ Y ni siquiera sabía que era un Falsario!
Neden kurbağalar gibi bu pis zindanda yaşıyoruz?
¿ Por qué estamos viviendo en esta pequeña mazmorra como marginales?
Yıllardır bu zindanda çalışıyorum.
Durante años he trabajado en esta mazmorra.
Ve düşüne işte, bu sefil zindanda, bu sefil saatlerde Sonunda seni buldum.
E... Aquí... en este desgraciado calabozo en este tiempo miserable... Por último... ¿ Ves.
Bir zindanda yaşıyormuşum gibi üşüdüm... ve ne yazdığımın önemi yok, kuru, sert, karanlık.
Tengo frío como si viviera en una prisión, y todo lo que escribo es duro, tenebroso...
İş, ders, geceleri zindanda dört saat uyku.
El trabajo, los estudios, cuatro horas de sueño por noche en una mazmorra.
Zindanda ne bulunursa otele aittir.
Todo lo encontrado en el calabozo pertenece al hotel.
İyiyim. Şu çocuk zindanda ne yapıyor?
Bien. ¿ Qué está haciendo el muchacho en un calabozo?
Belki siz bana Henri Young'ın zindanda neden 1000 günden fazla kaldığını söyleyebilirsiniz?
¿ Podría decirme porqué Henri Young pasó 1.000 días en el calabozo?
Henri Young'ın zindanda olduğu 1000 günden fazla zaman zarfında yirmi dört gün geldiniz, 3,5 yıl boyunca.
... 24 viajes en tres años y medio mientras que Henri estaba en ese calabozo más de 1.000 días.
Zindanda 3,5 yıl boyunca ölüme terk edilen bir adam hakkında hiçbir şey bilmiyordunuz.
No sabía nada del hombre en el calabozo durante 3 años, ¿ no?
Ayın hiç doğmadığı bir zindanda kapana kısılmıştı.
Atrapada en una prisión en la que la luna no brillaba.
Artık zindanda da değilsin.
Y tampoco estás en el calabozo.
Kodeste, zindanda eziyet ediliyor olabilir!
¡ En el potro, en la torre o en la hoguera! ¡ Dios mío!
Şimdi kardeşlerinden biri zindanda. - Kule kapısını açın. Öbür kardeşi kral da hasta.
Así ya tiene a un hermano encerrado, el otro hermano, el rey, está enfermo.
Sizin sayenizde kardeşimiz zindanda. Bendeniz utanç içinde, soylular hor görülmekte iken iki gün önce beş para etmeyecek soysuzları soylulaştırmak için her gün büyük payeler dağıtılıyor.
Preso mi hermano está por culpa tuya yo, sin favor Ios nobles, despreciados y, en tanto, se conceden cada instante altos puestos y honores a personas, que apenas un ducado ayer valían.
Sana söyledim, o zindanda çünkü onun ait olduğu yer orası.
Ya te dije, está en el calabozo porque allí es donde debe estar.
- Zindanda, onu koyduğun yerde!
En el calabozo, donde la pusiste. - ¿ Qué?
Ağabeyciğim soğuk zindanda dertlisin diye duydum.
Hermano, querido oí que estabas triste.
Ama eğer öyle olmasaydı da yani kariyer yapmasını istemeseydim o tüm ömrünü evimin altındaki bir zindanda ölü kediler arasında geçirmekten gayet memnun olabileceğini söylerdi.
Pero decía que si yo lo quería así, hubiera sido feliz pasando toda su vida en mis mazmorras, debajo de mi casa, en el sótano con los gatos muertos.
Sunnydale Lisesi'nde büyük olaylar olurken üçünüzün zindanda takıIıyor olmanız şaşırtıcı değil.
Van a estar en el calabozo mientras algo importante acontece.
O kadar özelseniz, neden buraya bakıyorsunuz? Loveless adamları zindanda çalıştırıyor.
Si es tan especial, ¿ qué hace mirando aquí si están todos en la mazmorra?
Bir zindanda yaşamaya mahküm edilip parmaklıklar ardına hapsedilsin.
Está destinado a acabar en la celda de una mazmorra En un lugar que siempre es olvidado
Oyunun adı zindanda kilitli.
Se llama "Encerrado en la torre".
Zır delilerin kapatıldığı alt zindanda herkesin sevgilisi.
... adorada por la galería de locos criminales.
Vincennes'deki bir zindanda altı ay geçirdikten sonra bir fahişenin tenini bir jiletle yaralamış ve yaralara sıcak mum dökmüş.
Al salir de prisión, mutiló a una prostituta,... ... cortándola con una cuchilla, y cauterizó las heridas con cera.
Fry zindanda.
Fry está en la mazmorra.
Sürgün, yerin altındaki bir zindanda boğulmaktan iyidir.
{ \ cH00FFFF } El exilio es mejor que la prisión { \ cH00FFFF } sofocante prisión...
Zeyna Şehirdeki zindanda birilerini öldürmüş olabilirsin.
Pudiste matar a alguien en el calabozo de la aldea.
yıllarca zindanda kalmak mı istiyorsun?
Entonces quieres avanzar el tiempo?
Ya da sonsuza kadar mistik bir zindanda tutmanı, işkence etmeni.
O encerrarme en algún calabozo místico eternamente o torturarme.
Islak ve karanlık zindanda bir kaç ay kalınca eminim ki ihtiyar Chris, dünyanın ucundan düşmüş olmayı dilemiştir.
Tras unos meses en la mazmorra húmeda y sucia apuesto a que el viejo Cris comenzó a desear haberse caído del borde de la Tierra.
Zindanda o kadar çok zincir kullanmadım demek istedim.
Digo, no usé tanto hilo veneciano en el manto real.
Büyük, çirkin, karanlık bir zindanda.
Un feo, grande y oscuro calabozo bajo tierra.
Benim iki oda arkadaşım var. Batı Caddesi'nde bir zindanda yaşıyoruz.
Vivo con dos compañeras en una pocilga de la calle 26 Oeste.
Delikte, zindanda.
El agujero, el calabozo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]