Zoraki Çeviri İspanyolca
234 parallel translation
Şarabın ve gücün sarhoşluğu içindeki Lynch, zoraki evlilik için, adamlarına acele hazırlık yapmalarını emreder.
Lynch, borracho de vino y poder, ordena a sus secuaces que aceleren los preparativos para un matrimonió a la fuerza.
Partimizin bu teftişinin zoraki nezaketine rağmen... cesur yüreklerle bir Nasyonal Sosyalist olmanın... güç olduğu günlere dönderecek.
retornarán con embravecidos corazones a los días en los que fue difícil ser nacionalsocialista
İniş yapma vaktim geldim, zoraki bir iniş.
Es hora de que aterrice, un aterrizaje forzoso.
Askerliği zoraki yapıyorum!
¡ No me interesa el ejército!
Mecbur kalırsak zoraki iniş yaparım.
Aterrizaremos de emergencia.
Zoraki iniş mi?
¿ De qué nos servirá?
Onlara zoraki iyi avlar diledim. - Zoraki.
- No podía desearles buena caza.
Ona hemen hemen hiç dokunmadım. Onun bağırmasını engellemek için ellerimi zoraki kullandım.
Apenas la toqué y se puso a gritar.
Sevgi tükenip bezginliğe yüz tuttu mu zoraki nezaket gösterileri başlar.
Lucilo, cuando el cariño empieza a enfermar y a decaer... se muestra forzado.
Philippi ile burası arasındaki halk zoraki bir sevgi gösteriyor bize.
Los pueblos entre Filipos y esta zona... nos apoyan por obligación.
Tüm köprü Trelane adlı yaratığın zoraki misafiri oldu.
Todo el puente de mando es huésped obligado de un ser llamado Trelane.
Tüm köprü Trelane adlı yaratığın zoraki misafiri oldu.
La tripulación del puente es rehén de una criatura que se hace llamar Trelane.
İnanılmaz derecede masum bir film aktrisi olarak mı yoksa daha az zoraki bir şeyle mi?
¿ La actriz de cine increíblemente inocente... o algo menos rebuscado?
Hiçbir tıbbi kayıtta adı bulunmayan Dr. Lambros kadar zoraki olamaz.
Nada tan rebuscado como el Dr. Lambros... que no aparece en ningún registro médico.
Burada zoraki bir yolcu durumunda olmanız üzücü.
Es lamentable que se haya convertido en una pasajera involuntaria.
Sadece zoraki de olsa İngiliz müttefikleriyle Roma yolunda buluşmayı kabul ettiler.
Sólo a regañadientes estuvieron de acuerdo a unirse con sus aliados británicos en su camino hacia Roma.
- Buradan demek istemedim zoraki yaptığımız şeylerden.
- No de aquí salir de las deudas.
Zoraki işçilik ve zincir çeteler mi?
No es legal para menores, y tu lo sabes!
Sizi buraya kaba ve zoraki bir şekilde getirttiğim için üzgünüm.
Disculpe por haberla traído de una forma tan grosera y vulgar.
Ve burun damlası meselesi oldukça zoraki bir mesele.
Y este asunto de gotas para la nariz es exagerado.
Doğal olarak, zoraki ve geleneksel açılışıma dikkat kesilmeden edemedin.
Por supuesto, no podía evitar darse cuenta de mi apertura tradicionalmente enfática.
- Zoraki mi?
- ¿ Bajo coacción?
Aile ile 28 yıl Zoraki Tatil. Yani, her Noel harcanan yıllar. Sadece senin kızın olarak bekliyordum.
Si pasé todas las navidades de mi vida con mi familia, 28 en total... esperaba pasar la siguiente con mi familia.
Dört civarı zoraki uyuyabildim fırında ekmek yaptığımı düşündüm.
Me estaba costando dormir, así que alrededor de las 4 : 00 decidí bajar a hornear pan.
Zoraki dostluk.
Intimidad forzada.
Bu kurtlar, zoraki parazitler olarak bilinirler.
Las planarias son lo que se denominan endoparásitos estrictos.
Zoraki hiç bir değer.
No se impone moralidad alguna.
Bir gün sana ateş ediyorlar, ertesi gün zoraki bir akşam yemeği istiyorlar.
Un día te están disparando, al siguiente te invitan a cenar.
Zoraki davetin zalim kabulü gibi birşey yoktur, değil mi?
Nada como una cruel aceptación de una invitación casual, ¿ no?
Zoraki.
Forzada.
Bir sürü de adam, sanki bir tür zoraki sara krizi geçiriyorlar.
Y con mucha gente teniendo un ataque epiléptico.
İyi de, Ray, zoraki gibi de söylenmez ki.
Claro, Ray, pero no pueden ser huevos prestados.
Fakat benim özürlerim hep zoraki oluyor.
Pero mis disculpas siempre suenan muy forzadas.
Hayır... Londra'ya zoraki olarak gelmiyorum, Francesca.
No, no voy... no voy a hacer todo el camino hacia Londres por especulaciones, Francesca.
Sonunda zoraki dinleyiciler bulmuştu.
Aquí, mirese en el espejo. Al final tenía una buena audiencia.
O zaman siz zoraki bir gezginsiniz?
Ah, así que no le gusta viajar,
Yüzü kıpkırmızı ve zoraki bir şekilde sırıtıyor mu?
¿ Se puso rojo y trae una sonrisa de "Miren qué bien reacciono"?
- Onlar zoraki seçim yaptırıyorlar!
- Sois vosotros los que dais ultimátums.
Ne zaman sende bir korse içerisine zoraki tıkıştırılmış bir çift dokuma parçasından fazlası olduğunu düşünsem, beni hayal kırıklığına uğratıyorsun!
Siempre que pienso que hay algo más que un par de tetas apretadas en un corset...
Zoraki, kesinlikle.
Rígido definitivamente. Pero...
Bazı hakları zoraki kabul ettirmeye çalışıyorlardı.
Como si quisieran sostener un derecho que no podían ejercer.
Hak ile zoraki arasındaki farkı bilen var mı?
Sostener y ejercer. ¿ Alguien sabe qué diferencia hay entre "sostener" y "ejercer"?
Bana biraz zoraki gibi geldi.
Habla como si creyera en esa historia.
Margaret Finn, zoraki müdafiyim.
Margaret Finn, abogada defensora.
Bana zoraki bir doğumun ürünü olduğum öğretildi. Bir Barış Muhafızı erkek ile bir Skarralı dişi arasındaki ilişkinin
Creía... que era el producto de un nacimiento forzado... entre un macho Pacificador... y una hembra Escarran
Bu çok zoraki bir düşünce olur, Lisa.
Eso es muy rebuscado, Lisa.
Zoraki Noel aile şeyi icin... -... geleceğini sanıyordum. - Şey...
Pensé que llegaba hoy para pasar la Navidad en familia.
İşsiz birinin psikolojisine girebilmek için hem mesleki, hem de zihinsel olarak olabildiğince pasif olacağım, bakalım zoraki pasiflik kendini daha kötü bir duruma sokabiliyor mu.
Voy a estar todo lo inactiva que pueda. para así poder meterme en la mente de alguien desempleado, vocacional y cerebralmente, para ver si la pasividad forzada se retroalimenta.
Kendimi bu zoraki saplantılı sanal davranışlardan kurtaramıyorum.
No puedo volver a este comportamiento obsesivo.
Beni şu konuda bilgilendirin lütfen, Geçeceğiniz yol zoraki olarak Haruc dağlarından geçiyor.
Algún día ya me dirá qué...
- Zoraki askere alındım.
- Me reclutaron.