Zorundasiniz Çeviri İspanyolca
30 parallel translation
- Muayeneyi durdurmak zorundasiniz.
- Interrumpir el examen.
- Bir zaman yemek zorundasiniz.
- Tienen que comer a alguna hora.
Benim emirlerime uymak zorundasiniz.
Usted está sujeto a mis órdenes.
- Onu birakmak zorundasiniz.
Tienen que liberarlo.
Bu gün esimin dogum günü Ve sizede katilmak zorundasiniz.
Hoy es el cumpleaños de mi esposa. Y tu tienes que asistir.
Öğle yemeği menüsünden seçmek zorundasiniz.
Tiene que pedir algo del menú del almuerzo.
Bay Bell, korkarimki durmak zorundasiniz.
Sr. Bell, me temo que el tiempo terminó.
Yerinizi bilmek zorundasiniz.
Entiendan cuál es su lugar.
Siz de, bir hekim olarak, bu kurallara kesinlikle uymak zorundasiniz.
Y usted como médico... - respeta estos límites de manera absoluta?
- Ve biz kolay yapmak zorundasiniz.
- Y tenemos que hacer que sea fácil.
- Kulaga hos geliyor, bunu tartismak yerine getirmek zorundasiniz.
- Se oye bien, hay que reunirnos a discutirlo.
begen ya da begenme uymak zorundasiniz.
Debe acatarla, le guste o no.
Bu gezegeni terk etmek zorundasiniz.
Tenéis que abandonar este planeta.
Dedigim gibi, her birinizi buraya niye getirdigimi ve hepinizin neden burada oldugunu yasamak istiyorsaniz bulmak zorundasiniz.
Como dije, deben averiguar por qué los traje a todos aquí si quieren sobrevivir.
Eger buradan canli gitmek istiyorsaniz, onun da neden burada oldugunu bulmak zorundasiniz.
Si quieren irse de aquí con vida, más vale que averigüen por qué estaba él aquí también.
Polise de bunu anlatmak zorundasiniz.
Tienes que hacer que la policía entienda.
Orada Bayan Morales'in kaninin oldugunu da dogruladik. Bu adamlar barbar adamlar. Bu yüzden biz de kendi istegi ile oradan ayrilmadigini farz edip, malzemelerinizi getirip onu kurtarmak zorundasiniz.
Quizá también era sangre de Morales, pero estos sujetos son salvajes así que tendrán que suponer que no es ambulatoria y tendrán que llevar algo para sacarla.
Beyler, bizi çikarmak zorundasiniz.
Chicos, sáquenos de acá
Onu tutuklamak zorundasiniz.
¡ Tiene que traerlo!
Beni birakmak zorundasiniz.
Tiene que soltarme.
Onu bize vermek zorundasiniz.
Necesitan devolvérnoslo.
Dante'ye söylemek zorundasiniz.
- Dígaselo a Dante. Tiene que decírselo a Dante.
Demek istedigim su ki neden otobani mahalleden gecirmek zorundasiniz?
Quiero decir, es como, ¿ por qué tienen que construir una autopista... FUTURA EXPANSIÓN DE LA AUTOPISTA ZONA DE DEMOLICIÓN -... justo a través?
Bana inanmak zorundasiniz.
Debe creerme. ¡ No! Por favor.
Bunun için sadece benim sözüme güvenmek zorundasiniz.
Simplemente tendrán que creer en mi palabra.
Onlarin baska seyler de bilmesini istiyorsaniz gostermek zorundasiniz.
Si quiere que conozcan otra cosa, debe mostrárselas.
Haftada bir sartli saliverilme görevlisiyle bulusmak zorundasiniz.
Deberá quedar con su agente de libertad vigilada una vez a la semana.
Pasaportunuz varsa bunu teslim etmek zorundasiniz.
Si tiene un pasaporte, debe entregarlo.
Lutfen, bana inanmak zorundasiniz!
¡ Por favor, tienes que creerme!
Gelmek zorundasiniz.
Tenéis que venir.