Zıkkım Çeviri İspanyolca
242 parallel translation
Eğer gösteriye yeniden sokacaksa, bir kase zıkkım olsa yerim.
Si eso me regresa a la obra, iré por lo que sea.
Sana şu zıkkımı içme demiştim.
- Has bebido.
O zıkkımı sana alacağım. Ama dediğin gibi gerisini sen halledeceksin!
Yo conseguiré el veneno, pero tú harás el resto.
O zıkkımı aldığında yanındaydım.
Él pensó que yo no sabía qué era, pero yo lo sabía.
- Jimmy, o zıkkımı nereden buldun?
- Jimmy, ¿ dónde conseguiste ese cigarro?
Baba, zıkkım dediğin şey, bir Havana panatella'sı.
Esto no es un cigarro, papá. Es un puro.
Bırak şu zıkkımı!
¡ Pare!
Bırak zıkkımlanmayı da biraz dinle tamam mı?
Pon un poco de atención, ¿ si? Puedes comer en el intervalo.
O da ne zıkkım?
¿ un lobo?
İçkiyle karışınca... adamı mahveder bu zıkkım.
Si se mezcla con alcohol... se tiene una reacción demasiado explosiva.
Dövüşten önce şu zıkkımı içme.
No bebas eso antes de un combate.
Bu zıkkımın ne kadarını çıkaracağız?
¿ Y cuánta porquería de ésa deberemos sacar?
Bu zıkkımları iki gün saklayacağım.
Sólo guardaré esta mierda dos días.
Eğer şu zıkkımı boğazından aşağı akıtmayı bırakabilirsen... bir şair gibi hissetmeni sağlayacağı umuduyla... belki ne yaptığım ya da ne yapmadığım hakkında konuşmak yerine... böyle şeylerden konuşabilirsin.
Si pudieras dejar de meter esa basura por tu garganta esperando que te haga sentir un poeta podrías ser capaz de hablar de cosas que importan en vez de dónde o dónde no trabajo.
Bu zıkkım buraya nasıl geldi be?
¿ Como diablos llegó eso allá?
Çin'de bu zıkkımı her gün yiyorlar.
En China tienen que comer esta mierda todos los días.
Ne zıkkım oldu? Söylemeyi isterdim.
¿ Qué diablos te ha pasado?
Bu ne zıkkım öyle?
Tú vas.
Onun zıkkım çekmekten kafası uçmuş.
Está loco, aspirando esa mierda.
Ben bütün gün bu zıkkımı pişirmek için eşek gibi çalıştım.
Imbécil, estuve trabajando como esclavo todo el día para hacer esa comida.
Ne zıkkım yiyorsunuz siz..?
¿ Qué demonios están- -?
Hey, nasıl oynandığını biliyoruz bu zıkkımın.
Oye, sabemos jugar al softball.
- Bunun içindeki zıkkım da nedir?
- ¿ Qué diablos es esto?
Bu zıkkım seni öldürecek.
- No, gracias. Esa porquería lo matará.
Şu ana kadar bulduklarıma bakarsak, bu zıkkım, melekler ve cennetteki ikinci savaş hakkında.
Bueno, de lo que podido ver hasta ahora esto parece ser acerca de los ángeles y la segunda guerra en el cielo.
Yalnız ilkini öldüren varır ikinci kocasına. Zehir zıkkım bu kadarı.
Pues quiere un segundo quien mató al primero.
Çıkın dışarıda için şu zıkkımı!
¡ A fumar afuera!
O zıkkımın zararlarını biliyor musun?
¿ Sabes el daño que te hace eso?
Biraz meyve ye, bir kâse yulaf ezmesi ye ne zıkkım yersen ye ama rahatla, tamam mı? Pekâlâ.
Toma una fruta, un tazón de cereal, lo que diablos comas, y relájate, ¿ quieres?
Artık şu zıkkım olmadan da başarabileğini biliyor.
Siente que no puede aguantar todo este jaleo otra vez.
Burda ne zıkkım oldu böyle?
¿ Qué demonios ha pasado aquí?
Meksika birasını zıkkımlanmayacağım.
No pienso beber puta cerveza mexicana.
Anlaşılan Britanya'da uygun farklı bir anlama geliyor,'Kaldıraç'ın asansör ya da " zıkkım'ın sigara anlamına gelmesi gibi.
Los británicos tienen otra definición de la palabra "justo," como tienen "elevador" para ascensor o mariquita para ciertos insectos.
Bana o zıkkımı içmemi nasıl söylersin?
¿ Por qué me dijiste que fumara esa mierda?
- Tamam al şu zıkkımı.
- Toma esta mierda.
Bu zıkkımı sen alsan herif ne derdi acaba Kaplan.
Me pregunto qué habría dicho si lo hubieras comprado tú, tigre.
Bakl, farz edelim ki ayaklarımızı yere basıp, mantıklı konuşalım, benim gibi bir bıkkın bile bunu yapabilir.
Mira, supón que descabalgamos... y utilizas palabras que tengan sentido... para un tarugo como yo.
Huzura kavuşturduklarımızın bıkkınlığı bize yük oluyor. Ya sen kardeşim?
El cansancio de aquellos a quienes traemos la paz te pesa.
Sen hangi zıkkımı içeceksin? "
Ánimo, igual no pasará nunca.
- Canınız mı sıkkın senatör?
- ¿ Le preocupa algo, senador?
Kaçınmaya çalıştığımızın % 99'u bıkkınlık ve % 1'i korku paniktir.
Es un 99 % de aburrimiento y un 1 % de pánicos y miedo a las cagadas. que intentaremos evitar.
Fındıkkıranınız var mı?
- ¿ Tienen un cascanueces?
İyi Seyirler... Biraz canınız mı sıkkın, efendim?
Se le ve aplatanado.
Fleischman, senin canın sırf Pierre'e inandığımız için hepimizin moron olduğumuzu düşündüğün için sıkkın.
Te deprime pensar que somos idiotas por creer en Pierre.
# Bir başımıza ve canımız sıkkın
Solos y muy tristes.
"Bu zıkkım seni öldürecek."
Esa porquería lo matará.
Şimdi al şu zıkkımı da arabamdan uzaklaş.
Es asunto mío.
Kendi zıkkımını içmeliydin.
Échame una mano.
Koluna o zıkkımı vurmaya devam ettikçe kimse seni ciddiye almaz.
¿ Crees que estoy ciego?
Zıkkım iç.
¡ Fúmate la polla!
- Hayır, zıkkımın kökü.
- No.