Çile Çeviri İspanyolca
243 parallel translation
Dilenci, çektiğin tüm bu çile bir son bulsun istemez misin?
¿ Mendigo, quieres el fin de todas tus sufrimientos?
Bense yıllarca sürüklendim, hayaller kurdum, ve şimdi yine aynı çile ve ızdırapları yeniden çekiyor gibiyim.
He estado a la deriva y soñando, y ahora me parece estar viviendo la lucha y la amargura otra vez.
Sonra Johannes bana çile çektirmeye başladı.
Luego empezó a atormentarme.
"Senin için çektiğim onca çile."
"¡ Todos los problemas que me has hecho pasar!"
# Camille'in sonu gibi bir çile de yoktur.
No hay suplicios como al final de Camille
Bir doktor olup da o kadar acı ve çile gördükten sonra sanarsın ki bir adama yetecek kadar sorunlarım var.
Usted creerá que al ser médico y ver tanto dolor y sufrimiento ya tengo bastantes problemas.
Sana çektirdiğim onca çile için özür dilesem şaka gibi gelecektir kulağa.
Bromearía diciendo que este lamentable asunto te ha compensado las molestias que te he causado.
Bazıları en kötü çile anında insana güç verir.
Algunos dieron fuerza a la gente en los peores momentos.
Hem mucizeler çile çekmekten doğar.
Los milagros surgen en el recogimiento, en el silencio.
Heyhat, çile çekmek için doğmuşuz.
Lamentablemente, nacemos para sufrir.
Bugün Cuma, Tanrımızın çile günü.
Es viernes, día del Señor.
Altı çile beyaz yün.
Seis madejas de lana blanca.
Daha ne kadar Montelepreli olduğumuz için çile çekeceğiz?
¿ cuánto tiempo más tendremos que pagar el precio de haber nacido en Montelepre?
Bu çektiğim çile nedir.
Lo que tengo que tolerar.
Yeterince çile çektik.
Lo hemos echado a suertes.
Savaş sırasında toplama kamplarında çok çile çekmiş. Bu da bize daha çok sıkıntı veriyor.
Sufriò mucho en los campos de concentración durante la guerra, lo cual nos pone en una situaciòn aún peor.
Ne çileler çektiğinizi biliyorum ama en çok çile çeken de benim.
Se muy bien cuanto sufrís, pero ninguno sufre mas que yo.
Onlar yüzünden çile çektiğini hiç düşünmemiştim.
No pense que fuera un desafio tan importante para ti.
Çalışmak, hayatta çekilen çilenin bir parçasıdır ve çile çekmek ruhu olgunlaştırır.
El trabajo es parte del sufrimiento de la vida y el sufrimiento fortalece el alma.
# Ve çok çile çekmek beni heyecanlandırıyor. #
Y tanto sufrimiento me hace alto
Yıllardır çile çekiyorum.
He sufrido durante años
Bu renkte bir çile yününüz var mı?
¿ Tiene una madeja de lana de este color?
Büyük bir çile var.
Hay mucho sufrimiento.
Bizim gibilerin kaderinde dünya ahiret çile çekmek var.
Los pobres somos desdichados en este y el otro mundo.
Bana bunca çile çektiriyorsun.
Me has dado estas cruces para que las lleve.
- Çile Onu evinde oturup, kıçını annen silerken bulamazsın
No puedes vivir en casa con mami tras de ti limpiando tu trasero.
Çile yok Willie, bak julliardan çıktıktan sonra, tecrübe eklerim..... Fakat şimdi....
Willie, mira, cuando salga de Juilliard, tendré algo de kilometraje pero ahora, yo...
Asla! Ben de en az senin kadar bu ev için çalıştım, çırpındım... ve çile çektim.
¡ Yo he trabajado como una esclava y he sufrido por esta casa tanto como tú!
ama Alman sınırındaki kalede çile çekmeye razı olmadım. Oh, Luise, bunu nasıl özlemişim.
Tenía ganas de volver a Berlín mucho antes, pero temía que en la frontera alemana me llevaran de nuevo al castillo.
- Çile ve cehennem ha?
- Miseria e infierno, eh?
Çektiğim onca çile verdiğim onca emek boşa gitmiş olacak.
Mi huida a través de las selvas habrá sido inútil. Los sacrificios que hice, los sacrificios que soporté no habrán servido de nada.
Delilik ya da ölüm,... pek çok yerlinin sonu, kabîle râhiplerinin emriyle bu çile ve korku dolu yolla olmuştur.
La locura o la muerte es el destino del desgraciado nativo objeto del tormento por el hechicero de su tribu.
Dağdaki Çile yeni bir yönetmen : Daniel Coulombe. Daniel Coulombe konservatuvarda birinci olmuştu.
El espectáculo que hay que ver es La pasión en el monte del nuevo director, Daniel Coulombe.
... dört yıI boyunca Çile'ye çalıştı.
... trabajó en su Pasión por años.
Dağlarda Çile'yi oynamak... biraz komik değil mi?
- Es decir tener que representar la Pasión en el monte... ¿ no es algo ridículo?
Ben senin babanın ruhuyum... Geceleri dışarda dolaşmaya... Gündüzleriyse alevlerde çile doldurmaya mahkumum.
Soy el alma de tu padre... condenada a vagar nocturno por limitado tiempo... y confinada en ardiente fuego durante el día.
Bütün gece günahlarının kefareti için çile mi doldurdun yine?
Mi hermano te hizo hacer penitencia toda la noche, otra vez?
Çaresizlik, çile, zulüm.
La angustia, la desesperación, la crueldad.
Çile çekmeyi bırakacak mısın? Hadi. Luigi!
Deja de divagar, ven acá.
Başı dertte olan bir kıza yardım ettim, başı dertte olan bir kıza yardım ettim, bir çile çektim.
Ayudo a una chica que tiene problemas, ayudo a una chica que tiene problemas, he superado una ordalía.
Çile mi?
¿ Ordalía?
Bu sizin'çile',... nasıl bir çiledir?
Esta Ordalía suya... ¿ Hasta qué punto es una ordalía?
Bayan akrabalarınızın eski tapınakları ziyarete gitmesi gibi bir çile midir,... yoksa, elini sıcak suya daldırmak benzeri bir çile midir, daha çok?
¿ Es una ordalía del tipo ir a visitar otro templo más antiguo o de vuestras parientes femeninas? ¿ O es más bien una ordalía como... Estamos buscando una llave.
Beth, bu senin için büyük çile biliyorum ama başka şansım yoktu.
Se el disgusto que esto supone para ti pero no tenía alternativa.
Ben tüm yaşamı ve ruhu çile dolu bir kulum.
Soy el hombre cuya vida y alma son tortura.
Babam öğrenci Cile'yi yardımcı olması için belirledi.
Al final mi padre llamó a Txile, un estudiante.
Öğrenci Cile diyor ki...
- El estudiante Txile dice...
Babam Cile'i kovdu.
Papá echó a Txile.
Cile ve öğrenciler Belgrad'a gitmeye hazırlanıyorlar.
Ahí está Txile con los estudiantes, se están preparando para ir a Belgrado.
Cile kendi bakımını sağlıyor.
Txile cuida de sí mismo.
Cile!
¡ Txile!