Çorap Çeviri İspanyolca
2,167 parallel translation
Çorap, hayatta olduğu sürece benim yerimi doldurabilir.
"Mientras Calcetines viva," "ella puede reemplazarme."
Eğer geleceğinizi bilseydim, çorap giyerdim.
No sabía que venía, me hubiese puesto medias.
Hayır, bana çorap almayı kes!
¡ No, y deja de comprarme "Leg Warmers"!
Çocuğun kaderi arabasının bagajında çorap satmak.
Obviamente está destinado a vender medias en el porta maletas del auto.
Yüzüğünü, çorap çekmecesine koymasını söyle.
Dile que debería colocar su anillo en el cajón de calcetines.
O zaman iki tane gömlek, iki kravat, iki çorap ve bedavadan iki çift ayakkabıyı 200 dolara alacaksınız.
También con dos camisas, dos corbatas, dos pares de zapatos y un par de de bufandas, por 200 dólares.
Çorap.
Calcetines.
Ayaklarını sıcak tutmak için çorap giymelisin ve üstüne de ayakkabılarını.
Necesitas calcetines para mantener los pies calientes y tener los zapatos puestos.
Aslında, gidip içeriye birkaç çorap soksam daha iyi olacak.
En realidad, tal vez será mejor que me vaya a poner un par de calcetines ahí abajo.
Bunlar çorap izleri.
Estas son marcas de calcetines.
Çorap mı?
¿ Calcetines?
Ama "çorap izi" bırakmış.
Así que deja "huellas de calcetines".
Yün çorap.
Calcetines de lana.
Çorap ağızlı.
Calcetín en la boca.
Eğer kapı kolunda çorap olmazsa.
A no ser que haya un calcetín en el pomo de la puerta.
Ama çorap.
Pero, pero el calcetín.
Ama çorap!
Pero el calcetín.
O kadar tartışma yaptık ve kararını vermeni sağlayan bir çorap mı?
Presentamos todos esos argumentos ¿ y un calcetín es lo que te hacer tomar esa decisión?
Sanırım, bu başına çorap örmüştür, değil mi, Robin?
Creo que eso fue un golpe bajo, ¿ cierto, Robin?
Çorap.
Un calcetín.
Çorap! İyi zaman geçireceğiz.
# Sé que la pasaremos bien #
Tanrım, burası çorap ve kadın kokuyor.
Jesús, huele a medias sucias y vagina.
Dee'nin biriktirdiği parayı çorap çekmecesinde saklamasına inanamıyorum.
No puedo creer que Dee guarde sus ahorros en el cajón de las medias.
Eminim paranı hala çorap çekmecesinde saklıyorsundur.
Apuesto a que sigues ocultando tu dinero en tu cajón de las medias.
- Çorap çekmecesi mi? - Evet.
- Mi cajón de las medias.
Çorap yok, şeker yok Ekmek yok, güvenlik ağı yok
Sin medias, sin bastones de caramelo No hay pan de especias, sin red de seguridad
Ekose çorap giyen bir tamirci mi?
¿ Un reparador de máquinas de café que usa calcetines a rombos?
Ne çeşit bir geri zekalı iş ayakkabılarıyla ekose çorap giyer?
¿ Qué clase de idiota usa calcetines a rombos con zapatos de trabajo?
# Terlik de olabilirdi, çorap da olabilirdi #
# Quizás era una zapatilla, quizás un calcetín #
Kirli çorap asıp noel babadan güzel hediyeler bırakmasını ummak.
Colgar ropa sucia esperando a que Santa la llenara de dulces.
- Külotlu çorap mı?
- ¿ Son medias?
Biri bana çorap getirebilir mi?
Puede alguien conseguirme un calcetín?
Kışın çorap bile giymezdi..
Ella no necesita calcetines en el invierno.
- Çorap.
- Calcetín.
Onlar çoraplarını çıkardılar ve annemin ipek çorap ve külotlarını giydiler.
Se quitaron los calcetines y se pusieron las medias de seda de mi madre.
Baban hiç çorap bırakmış mı?
¿ Tu papá dejó algunos calcetines?
Sana çorap getireyim...
Te voy a traer unas medias...
Ve... Arabada ağlamaya başlamış. Kendine bir çift çorap alamazken uçak biletine 300 dolar vermiş.
Entonces... él empezó a llorar en el coche, porque... se había gastado 300 $ en un pasaje de avión, y habia olvidado comprarse medias nuevas.
Bay Sawyer'ın işi çorap satmak, altı çifti 1.97 dolar.
Entonces, la tienda del Sr. Sawyers vende calcetines, seis pares por 1,97 dólares.
Üzerine çorap falan geçirecek misin?
¿ Te la vas a tapar con una media?
Düşünüyordum da, her odaya ekstra bir çift çorap koyabiliriz.
Podríamos poner un par de calcetines en cada cuarto.
Çünkü insanlar, yolculuğa çıktıklarında, yanlarına yeteri kadar çorap almıyorlar.
La gente nunca empaca suficientes calcetines cuando viaja.
Yani... Çorap üzerine eğitildim.
Aprendí a hacer medias, por amor de Dios.
Çorap mı?
¿ Medias?
Ve bazen spor ayakkabıları ile çorap giymez.
Y a veces no se pone calcetines con los tenis.
Paraşüt yapımında naylon kullanılsın diye kadınlar külotlu çorap giymediler.
Las mujeres no usaron medias de nailon para que se fabricaran paracaídas.
- Bir kaç gün önce, Gazetecimiz, Bay Paul'da farketmiştim ki, kahverengi sandaletin içine kalın gri çorap giymişti.
Hace unos días, noté que el Sr. Paul, el de la tienda del barrio, llevaba unos gruesos calcetines grises y sandalias de piel marrón.
Çorap çalacak değilim herhalde, değli mi?
No he tenido tiempo de robar calcetines, ¿ vale?
Amirim. Gooz çorap çekmecesine ne koyduğunu tahmin edin.
Jefa, adivine qué guarda Gooz en su gaveta de calcetines.
Sizin çorap giydiğinizi bilmiyordum. Evet...
No sabía que usaban medias.
Çorap bağı da var.
Las ligas.