Ömrüm Çeviri İspanyolca
841 parallel translation
Fazla ömrüm kalmadı. Günlerim sayılı.
No me quedan muchos días.
Doktor ne kadar ömrüm kaldığını söyledi?
¿ cuánto dijo el doctor que iba a vivir?
Ömrüm boyunca böyle eğlendiğimi hatırlamıyorum.
De hecho, es la cosa más graciosa que he visto desde que nací.
Ömrüm boyunca böyle şans görmedim.
Nunca vi a alguien con tanta suerte en toda mi vida.
Bay Lestingois, sizi ömrüm boyunca seveceğim.
Sr. Lestingois, lo amaré a usted toda la vida.
Çok kötüymüş, doktor fazla ömrüm kalmadığını söyledi.
Tiene mala pinta y dice que no me queda mucho tiempo.
Fazla ömrüm kalmadığını söyledi dedim!
¡ Digo que dice que no me queda mucho tiempo!
Fazla ömrüm kalmadı. Benimle kalır mısın?
No viviré mucho. ¿ Se quedará conmigo?
Ömrüm boyunca ilgi duyduğum tek adamı git öldür!
¡ Ve y mata al único hombre que he querido!
Şimdi dinle bakalım. Eğer buradan ayrılırsan ömrüm boyunca seninle asla konuşmam.
¿ Te das cuenta que en uno de estos cuartos quizá encontraremos al futuro Beethoven o Liszt?
Ömrüm boyunca ona çalıştım.
Trabajé para él toda mi vida.
Seni ömrüm boyunca seveceğim.
Te amaré toda mi vida.
Artık bunu biliyorum. Ömrüm boyunca.
Todas las noches los meses y los días.
Mösyö peki ya fazla ömrüm kalmadığını hissettiğimi size söylesem?
Monsieur suponga que le diga que tengo el presentimiento de que no viviré mucho.
Bir yıl önce, doktor altı aylık ömrüm kaldığını söyledi. Tam bir yıl oldu.
Hace un año, un médico me dio seis meses de vida.
Ama ömrüm boyunca çalıştım.
Pero he trabajado semanas toda la vida.
Ömrüm boyunca senden nefret etmeye, sana saygı duyup itaat etmeye söz veririm.
Prometo odiarte, honrarte y obedecerte mientras viva.
Doktor haklıysa daha ömrüm uzun.
Según el doctor, viviré mucho tiempo.
Ömrüm boyunca gördüğüm babamdan hiçbir farkı yok.
No está diferente de la forma en que se ha visto toda su vida.
Bu tabiatta birini ömrüm boyunca tanımadım.
Nunca conocí a una persona con más disposición...
Ömrüm boyunca, bu kadar savsaklanan bir görev anlayışı görmedim.
Nunca vi semejante negligencia en mi vida.
Bir kere sevdim, ve ömrüm boyunca seveceğim.
He amado una vez, y para toda mi vida.
Ömrüm boyunca içki içmedim!
¡ Yo no he bebido en mi vida!
Ben de ömrüm boyunca çiftlikleri hep sevip istemişimdir.
A mí también, siempre me gustaron los ranchos.
- Ömrüm boyunca bunun üzerine titreyeceğim.
- Menudo reloj.
Şimdi düşünmek için koca bir ömrüm var ve sizin bir faydanız olmaz.
Tengo que pensar en cómo resolver mi vida... Y en eso no puede ayudarme. ¿ Quién ha dicho eso?
Elimdekinin yarısı ömrüm boyunca yeter.
Con la mitad me sobra para vivir.
Ömrüm boyunca bir daha onu görmeyeceğim.
No volveré a verle en toda mi vida.
Ömrüm boyunca sakidofalik kafamı sevecek birini istedim.
Siempre he querido encantar por mi cabeza saquidofálica.
Artık, ne kadar ömrüm kaldığını bilmiyorum ve ancak şimdi en sonunda...
Sólo ahora que no sé cuánto más me queda por vivir... finalmente he empezado a –
Ne yaparsam yapayım en fazla altı ay ya da bir yıllık ömrüm var.
No importa cómo lo afronte, sólo me queda entre seis meses y un año.
Bu geceyi ömrüm boyu unutmayacağım, kastettiğin buysa eğer.
Nunca olvidaré esta noche mientras viva, si es eso lo que quieres decir.
Gerek ömrüm boyunca gerek boşanmamız durumunda değiştirilemez.
"o durante mi vida, " si nuestra unión se rompiera.
Gerek ömrüm boyunca gerek boşanmamız durumunda değiştirilemez.
" o durante mi vida, si nuestra unión se rompiera.
Ömrüm tamamladı zaman çemberini.
Mi vida ha llegado a su fin.
Elbette iyilik ve merhamet ömrüm boyunca beni takip edecek.
La bondad y la misericordia me seguiran todos los días.
- Eğer ömrüm yeter de büyürsem Fransa tahtındaki tarihi hakkımızı arayacağım. Kral gibi yaşar, asker gibi ölürüm bu uğurda.
- Como viva hasta ser hombre, he de reclamar nuestros derechos sobre Francia, o morir soldado como he vivido rey.
- Ne yazık ki, bir kraliyet saplantısı yüzünden önüme gelen... her deli kadını görecek kadar ömrüm kalmadı.
No me quedan suficientes años para ver a cada trastornada con delirio de realeza.
Daha bir hafta önce dört beş aylık ömrüm kaldığını düşünüyordum.
Hace una semana sólo me quedaban meses de vida.
Ben ömrüm oldukça hatırlayacağım!
¡ Yo sí que voy a recordarlo!
Ölüm kölelikten daha iyi çünkü ömrüm bitti ve duam karşılık bulmadı.
Pero la muerte es mejor que la esclavitud, porque mis días se han acabado y mi oración no ha sido respondida.
Etmeliyim. Ömrüm boyunca.
Hace falta y hasta el final.
Soğuk nevaleyle evlenip ömrüm boyunca ihanet edeceğim.
Me casaré con un pescado frío y le pondré cuernos el resto de mi vida.
O çığlığı ömrüm boyunca unutmayacağım.
No olvidaré ese grito mientras viva.
- Umalım da görmeye ömrüm yetsin.
Esperemos que viva para verla.
Ömrüm boyunca yalnız iyilik ve sevgi izleyecek beni.
Dicha y gracia me acompañarán, todos los días de mi vida.
Ömrüm boyunca bunu bekliyorum.
Esperé toda mi vida.
Hasta olmadığımı söyleyip, ben burada yardıma muhtaç yatarken dışarıda sana 20 dakikalık ömrüm kaldığını söylüyor.
Dice que no estoy enfermo, pero mientras estoy aquí indefenso te dice que... tengo una esperanza de vida de 20 minutos.
Bütün ömrüm boyunca bir an olsun başarılı bir şey yapmış olacağım ve belki de çocukların benimle gurur duyacağı anlamına gelirdi.
Significaría que por un momento en toda mi vida... habría hecho algo exitoso. Significaría que quizás los niños estarían muy orgullosos de mi.
Nereye baksam birini görüyordum ki çoğunu ömrüm boyunca görmemiştim.
Allí no cabía ni un alfiler.
Ömrüm boyunca hiç bu kadar sinirlenmemiştim.
Nunca me puse tan nerviosa en mi vida.