Ümitsiz Çeviri İspanyolca
712 parallel translation
"İnan bana, senin aşkın için kocamın yüzüne katlanıyorum ~ ~ ne kadar ümitsiz olsada."
Debes creer que me enfrentaría a mi marido por ti... si eso sirviera de algo.
"Üzgünüm, Lassale, misafirlerini mahrum bıraktığım için ~ ama ümitsiz bir durumdayım, dostum ~ iflasın eşiğindeyim."
Perdón, Lassalle, por separarle de sus invitados, pero estoy en una situación desesperada, amigo mío... al borde de la bancarrota.
Sanırım ümitsiz durumda.
Incluso desesperada.
Bu insanlar ümitsiz durumda. Kocamın duyguları kabarırsa ne yapacağından emin değilim.
Están desesperados y no estoy segura de Io que dirá mi marido cuando acabe.
Durumu ümitsiz.
Su estado es muy grave.
Sen ümitsiz bir vakasın.
No tienes remedio.
Tutuklamak için giden polisler yalnızca ümitsiz bir akıl hastası buldular.
La policía entró por la fuerza para detenerle sólo para descubrir que se había vuelto completamente loco.
Yani durum ümitsiz.
Así que no hay esperanzas.
O kadar ümitsiz ki.
Es tan desesperante.
Onu sert, acımasız, ümitsiz ve aşağılanmış yapar.
Lo hará recio, resentido, pesimista e inseguro.
- Çünkü ümitsiz görünüyor, değil mi?
- Porque parece que no hay esperanza, ¿ no?
Bir buçuk yılımı onunla beraber geçirdim ve sen tuhaf ama sevimli ümitsiz genç, romantik ve kendini bulmaya çalışan biriydin.
Estuve con él durante un año y medio y eras este torpe, pero adorable,... frenético, joven, romántico, tratando de encontrarse a sí mismo.
Bir Parisli, kuleye ancak ümitsiz anlarında atlamak için gider.
Un parisino sólo va a la Torre a saltar en momentos de desesperación.
Böylesine ümitsiz bir vakayı kaybettiğim için, herhangi bir cerrahtan... sizden örneğin, daha fazla suçlu değilim.
No soy más culpable de su muerte que cualquier cirujano.. ... usted, por ejemplo, en un caso desesperado.
Derin sevgim... ümitsiz yakarışlarım... sana bir şey ifade etmiyor mu?
¿ Mi ruego desesperado no significa nada para ti?
O, ümitsiz bir alkolik.
Es un alcohólico sin remedio.
Afedilemez bir günah ümitsiz bir durumda olsa bile.
Un pecado imperdonable aun cuando era una medida desesperada.
Durumun çok ümitsiz olsa bile, üstesinden gelmeyi bilmelisin.
Tienes que superarlo, aunque parezca que no hay esperanza.
Son bir kaç yıl hayatı senin için üzüntü dolu ve ümitsiz bir hale getirdim.
Estos últimos años te he hecho la vida miserable, una vida de desesperación.
"Yeis içinde, ümitsiz Zombi gibi sokaklarda yürüdüm." Meğerse o... kadınla...
"Abatido, desolado. Caminé por las calles como zombi". Todo el tiempo estuviste con...
Bay Temple, siz ümitsiz bir geri kafalısınız.
Sr. Temple, Vd. Es un poco anticuado.
Durumu ümitsiz olmalı.
Puede que tenga una mala racha.
Yapma Richard, ümitsiz olduğumu görmüyor musun?
Sir Richard, estoy desesperada.
Durum ümitsiz değil.
El caso no es desesperado.
Bu ahmak rezil olmasın diye yapabileceğim her şeyi yaptım ama kendini öldürmeyi bile beceremeyen biri, ümitsiz vakadır.
Nos esforzamos para que esta cretina no sienta lo ridículo de su situación. Porque alguien que ni siquiera consigue matarse es ridículo, ¿ no?
Her şey ümitsiz görünüyor.
Todo está perdido.
Doktorlar ümitsiz. Harika.
Médicos no le dan esperanzas ".
Çok ümitsiz görünüyor.
Está como perdido.
Ama durum çok ümitsiz Nathan.
Pero la situación es extrema.
İnsanlar bize sadece ümitsiz olduklarında gelir.
La gente acude a nosotros solo cuando están desesperados
Bana, Anne'ın ümitsiz vaka olduğunu söylemeni istiyorum.
Que me digas lo desesperante que es la situación con Anne...
Şeytan Adası'ndan kaçmak için... her şeyi göze alan üç ümitsiz mahkûm... tutup iyi insanlarla karşılaşıyor.
Somos tres criminales desesperados... dispuestos a todo para huir de la Isla del Diablo... y tenemos que toparnos con gente encantadora.
Usul açısından... müvekkilim, durumunun ümitsiz olduğunu kabul ediyor.
Quisiera decir que... mi cliente se da cuenta de lo desesperado de su posición.
Bizi ümitsiz bir kader bekliyor.
Ahogarnos es el destino que nos espera a todos.
Durumunun ümitsiz olduğundan emin misiniz?
¿ Seguro que no hay nada que hacer?
Çok ümitsiz bir durumda olmalı.
Debió ser muy duro.
Durumum ne kadar ümitsiz olursa olsun, bir hırsız değilim ben!
Yo no soy como tú. Yo no puedo robarle a los muertos.
Durumu ümitsiz.
Es inútil.
Yaptığım ameliyatın sadece insanlıktan uzak, ümitsiz vakalar için olduğunu anlamalısınız.
Ud. entenderá que esta operación es sólo para incurables, para desahuciados.
Yeğenim de insanlıktan uzak, ümitsiz vaka değilse kimse değildir.
Si ella no es eso, no sé quién lo es.
Hayır, ümitsiz vaka.
Mejor que no. Ese es un caso sin esperanzas
Durumumuz çok ümitsiz.
Nuestra postura aquí es desesperada.
Durumun ümitsiz olduğunu anlamış ve her şeyi bitirmeye karar vermiştim.
Sabia que no había esperanza y decidí acabar con todo.
Çok iyisin Andreï ama bugün her şey çok ümitsiz gibi.
Muy amable de su parte, Andrei, pero hoy todo me parece imposible.
"Hastalığı ümitsiz..."
" Su enfermedad es incurable.
Artık değilim! Durumum ümitsiz!
¡ Yo no ¡ ¡ Estoy triste!
Canlı olmak gibi ümitsiz bir bahaneyi yaşıyorlar.
Simulan estar vivos por medio de una actuación frenética.
Burada uzanmış ümitsiz bir gelecek hayal ediyordum, ancak...
He yacido aquí contemplando un sombrío futuro. - A no ser...
Vampirin kurbanı olan kişi, lanetlenip yok olur, ümitsiz bir şekilde.
... se hunde sin retorno.
Bunun ümitsiz olduğunu düşünmüştüm, ama sonra birden fırsatım doğdu.
Cuando, de pronto, surgió la oportunidad...
- O kadar ümitsiz değildi, Yüzbaşı.
Yo no pienso igual, capitán.